Bu kez, yeni yılla Kurban Bayramı tarihsel olarak birleşti. Böylece ömrümüzden bir yıla daha veda ederken, bayramın manevî atmosferiyle birlikte geçmişimizi daha iyi değerlendirme fırsatımız olacak.
Her yerde bayramdan çok yeni yıl vurgusu yapılsa dahi, bizim gönüllerimizde ve hayatımızda bayram çok daha derin bir anlam ifade ediyor elbette. Biz biliyoruz ki, zaman denilen ve dünya hayatına giydirilen bu gelip geçicilik, ancak derin bir hüzünle birlikte, muhasebe, duâ, umut ve şükürle karşılanabilir.
Yeni yıl coşkusunu ve kutlamalarını bir tarafa bırakarak, ben bayramlardan söz etmek istiyorum. Çünkü bayramların anlamı yeni yılın anlamından daha derin ve aşkın bir şey. Gerçek mânâda yüreği bayramla buluşan herkes zaten bu gerçeği bilir. Zamana hükmeden ve zamanların ötesine geçiren bir manevî beraberlik havası nerede, lay lay lom bir eğlence anlayışıyla yeni yılı sefahatine bahane etmek nerede?
Hepimizin hatırasında bir bayram fotoğrafı vardır mutlaka. Hele ki, çocukluğunda yaşadığı bayramlardan arta kalan ve ince bir buruklukla her bayramda gelip içimizi sızlatan cinsten hatıralar. Hani hep “Ah o eski bayramlar!” dedirten türden. Aslında bayramlar aynı bayramlar. Değişen şey sanıyorum, o fotoğrafı zenginleştiren dekorun şu an olmaması. O fotoğrafta yer alan manzaraların ve şahısların yer değiştirmiş olması kalbi hüzne boğan.
Bu gün sizleri çocukluk bayramıma dâvet etmek istiyorum. Kim bilir, belki de yaşadığımız o bayramlardan arta kalan ortak sevinçlerimiz vardır.
Çocuk olduğum için mi bana öyle gelirdi, yoksa gerçekten öyle miydi bilmiyorum? Ama bayramlar gerçekten büyük bir coşkuyla, duâ ve gözyaşıyla karşılanırdı. Kurban edilen hayvanın başında duâya, gözyaşı eşlik ederdi her zaman. Allah’a derin bir teşekkür ve teslim ile eller yukarı açılır, namaz kılınır ve kurbanın yanına gidilip önce başı okşanır, sevilir ve sonra da Rabbin izniyle, yine Ona kurban edilirdi.
Büyüklerimiz bayramları çocuklara gerçek anlamda yaşatırlardı. Bayramdan bir ay önce başlanırdı hazırlıklara. Bayramlık elbiseler alınır, evler her zamankinden daha çok temizlenir, yüzlere ve gönüllere farklı bir tebessüm yerleşirdi. Bir ay boyunca biz çocuklar dahi kendi aramızda bayramdan söz ederdik.
Bayram akşamları çocukların ellerine kınalar yakılır; kızların tüm eli, erkeklerin ise serçe parmakları kınalanırdı. Tüm ev ahalisi sabahın en erken saatinde uyanır, önce çocukların kınalı elleri yıkanır, bayramlık elbiseleri giydirilirdi. Sonra bütün çocuklar ellerine birer su kabı verilerek köy çeşmesine yollanırdı. Bayram günlerinde güneş doğmadan akan tüm suların zemzem olarak akacağı, bu sebeple de çeşmeden erkenden alınan tüm suların zemzem suyu olacağı söylenirdi. Bizler, hasretle giymeyi beklediğimiz bayramlıklarımızı giymiş, ellerimiz kınalanmış olarak köy çeşmesinin başında toplanırdık erkenden. Hepimiz önce birbirimizin ellerine bakar, kimin kınası daha iyi çıkmış diye karşılaştırır, kendimizinkinden daha iyi çıkan arkadaşlarımızı kıskanırdık.
Suları evlerimize taşıdıktan sonra, hep birlikte caminin avlusuna giderdik. Erkek kardeşlerimiz babalarımızla birlikte namaza durur, biz de dışarıda onları beklerdik. Namaz bitiminde cami avlusunda bayramlaşılır, sonra da, camiden çıkan herkes önce mezarlığa gider, duâ eder, onların da bayramını kutlarlardı. Tabiî biz çocuklar da onları takip ederdik.
Kadınlar evde kurban için hazırlık yaparlardı. Ocaklar yakılır, kurban kesildikten sonra pişirilecek etler için gerekli işlemler ne ise onlar hazır hale getirilirdi. Mezarlıktan dönen köyün tüm erkekleri önce bizim eve uğrarlardı. Kurbanlar kesilir, yemekler pişirilir ve sonra da çok geniş sofralar kurulurdu.
Biz çocuklar her bayram ayrı bir mahallede ağırlanırdık. Bayramdan önce yapılan hazırlıkların arasında çocukların toplanma yeri de belirlenirdi. Çocukların eğlenmesi için salıncaklar kurulur, kız çocukları için dümbelek ayarlanır ve küçük çaplı bir düğün ortamı oluşturulurdu. Erkek çocukların eğlencesi daha farklıydı. Onlara mantar tabancası veya kılıç alınır, onlar kendi aralarında oynarlardı.
Herkes birbirini ziyarete giderdi. Çok uzaklardan bayram ziyareti için yaya olarak gelinir, bir akşam kalınır ve sonra tekrar dönülürdü. Bayramlar tatil aracı değil, birbirini hatırlamak, kucaklaşmak, dertleşmek ve gönüllerde buluşmak vesilesi olarak kutlanırdı.
Ben de sizlerin bayramını bu vesileyle, gönüllerde buluşmak adına kutluyorum. Bayramınız Bayram ola!
30.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|