TBMM Genel Kurulu’nda gerçekleşen 2007 Yılı Malî Bütçe Yasa Tasarısı’nın görüşmeleri bir çok ilke imza atarken, hafızalarda da iz bırakan tartışmalara sahne oldu. 26 yıl aradan sonra ilk kez bir hükümet beşinci yıl bütçesini büyük tartışmalarla da olsa TBMM’den geçirdi.
Bütçe görüşmeleri hem komisyonda, hem de genel kurulda milletvekilleri ve bakanlar için her zaman çok yorucu ve çetin geçer. Bu sene daha “çetin” geçti. TBMM Genel Kurulu, 24 Aralık Pazar günü saat 11.00’de başladığı mesaisini yaklaşık 40 saatlik çalışmayla Salı günü saat 02.45’de tamamlamıştı. Kimi milletvekilleri genel kurul sıralarında, kimi kulislerde, kimi de odasına gidip uyumuştu. Milletvekilleri “bitse de evimize gitsek dinlensek” diye söyleniyordu.
Liderlerin konuşacağı görüşmeleri takip etmek için iktidar kulisinde beklerken, “Nöbetçi bütçe görüşmesi bakanları”ndan birisi ile karşılaştık. Bakan “çok nöbet tuttuğundan”, şikâyet ediyordu. O da milletvekilleri ile aynı düşüncedeydi: “Bitse de gitsek…”
***
İşte böyle bir ortamda başlamıştı son görüşmeler… Bütçe deyince akla para, pul, işsizlik, gelir dağılımdaki adaletsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, asgarî ücret gelir. Ama birileri için öyle değil. Bütçe deyince birilerinin aklına “başörtüsü” geliyor.
Bütçe görüşmelerinin başladığı gün CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, uzun uzun ülkenin ekonomik göstergelerinden, kötü gidişattan bahsetti. Kendi grubu bir saatlik konuşmasında sadece iki kez alkışlamıştı. Yıllardır Meclis’te yapılan bütçe görüşmelerini takip eden birisi olarak, bu durum tuhafımıza gitmişti. Çünkü alışageldiğimiz gibi genel kurulda atışma, tartışma, sataşma olmuyordu. Bu durum, bir gazeteci dostumuzun da dikkatini çekmiş olacak ki, “Sence de çok tuhaf değil mi? Baykal konuşuyor, laiklikten, irticadan, başörtüsünden bahsetmiyor. Böyle bütçe görüşmesi mi olur!” dedi. Bu ifadenin üzerinden çok az bir süre geçmişti ki, Baykal bu konulara daldı…
***
Ancak, bütçe görüşmelerinin bittiği gün, Baykal bu sefer başka bir taktiği güdüyordu. Bütçenin sunuluşunda yaptığı konuşmanın ses getirmediğini düşünmüş olacak ki, bu sefer tartışmalı bir konuya girmek istedi. Yani, televizyoncuların tabiri ile “reyting” yapmak istedi. Bu da nasıl olurdu, milletin en hassas olduğu konu başörtüsü ile ilgili bir söz ortaya atması ile olabilirdi. O da öyle yaptı… “Başörtüsü sadece saçları örten bir örtüdür, başörtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez” sözünü sarf ediverdi.
Baykal’ın bu sözlerinden sonra Meclis bir anda karıştı. AKP’li vekiller, sıra kapaklarına vurarak Baykal’ı protesto ederken, gergin saatler yaşandı. Baykal’ın sözleri üzerine çıkan gerginlik, ara verilerek önlendi. Baykal, araya rağmen kürsüden ayrılmazken, sinirlenen Başbakan Tayyip Erdoğan salonu terk etti. Aradan sonra Baykal konuşmasına devam ederken, sözlerinin “yanlış anlaşıldığını” söyledi ancak tartışmalar hâlâ devam ediyor. Başbakanın Baykal’a cevap vermesi de tartışmaları hafifletmedi.
Baykal’ın gazetelere ve televizyonlara açıklama yapıp, “Aslında ben şunu söylemek istedim” türü açıklaması inandırıcı gelmedi.
***
Hükümet 4 yılı aşkın bir süre içinde bu meseleyi çözseydi, şimdi ne bu tartışmalar olurdu, ne Baykal başörtüsü üzerinden siyaset yapabilirdi ne de insanların mağduriyetleri devam ederdi.
Artık herkes şunu öğrenmeli. Başörtüsü ve bunun gibi dinî inançlar, değerler hiçbir zaman polemik konusu yapılarak, bunlar üzerinden rant sağlanmaya çalışılmamalı… İnsanların inançları ve bu inançların gereğini yerine getirmeleri, herhangi bir siyasî olayın simgesi, göstergesi değildir. Başlarını örtenler, bunu inançlarının gereği olarak yapmaktadır.
Aslında her şey Baykal’ın şu cümlesinde gizli: “Sözlerim, inancımı açıkça ortaya koymaktadır!” Ne dersiniz Baykal bu sefer doğruyu söylemiş mi? Demek ki, gerçek niyeti buymuş ve ortaya koymuş…
30.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|