Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlanmıştı. Özal heyecan içinde sonuçları bekliyordu.
Yemin etmek üzere Meclise dâvet edildi. Özal yemin etmek üzere bir yandan Genel Kurul salonuna girerken, DYP ve SHP milletvekilleri öbür uçtan salonu terk ediyorlardı.
Üç tur oylama yapılmış, muhalefet protesto edip üçüne de katılmamıştı. Anavatan Partisinden Burdur milletvekili Fethi Çelikbaş, Özal’a karşı aday olmuştu. Çelikbaş’ın adaylığına dahi bozulan ANAP’lılar olmuştu. Ama bir kısmı Çelikbaş’ın adaylığını Özal’ın meşruiyeti açısından yararlı buluyor, muhalefet ise bu durumu danışıklı dövüş olarak görüyordu.
Özal oylamalardan bir iki saat önceden Meclise gelir, ANAP milletvekillerini gruplar halinde kabul ederek, ikna turları düzenlerdi.
Özal’ın yakın çevresinde olan ve genellikle de partinin muhafazakâr kanadını oluşturanlar arasında, “Özal giderse, parti dağılır” düşüncesinde olanlar vardı.
DYP ve SHP’nin yükselişte olduğu ANAP’ın erimeye yüz tuttuğu bir dönemdi. İlk seçimde yenilgiye uğrayacağı kesindi. Muhalefet ise, Özal’ı Çankaya’dan indirme yemini içmişti. DYP’li Murat Sökmenoğlu sine-i millete döneceğini açıklamış, Demirel, “Çankaya’ya çıkacağıma dağa çıkarım” demişti…
Cumhurbaşkanlığı için üçer gün arayla üç tur oylama yapıldı. Her oylama öncesinde Özal’ın geçeceği iktidar kulisinin girişine dizilir, muhalefetin tavrını sorardık.
Özal kimi zaman cevap vermezdi. Bir defasında, “Alışırlar, alışırlar” demişti.
Özal, üçüncü turun sonunda Cumhurbaşkanı seçilince, yemin etmesi için Meclise dâvet edildi. Oylamalara girmeyen muhalefet salona girdi, tam Özal’ın yemin etmek üzere adımını attığı anda topluca salonu terk ettiler. Bu tavır bazı ANAP’lıların içine öylesine işlemiş olmalı ki, Demirel Cumhurbaşkanı seçildiğinde, o dönem parlamentoda olanlar da benzer protestoyu onun için sergilediler.
Özal 31 Ekim 1989 tarihinde Cumhurbaşkanı oldu. 1991 seçimlerinden sonra ise DYP ile SHP ortak hükümet kurdular. Seçimlerden birinci parti olarak çıktığı için Demirel, hükümet kurma görevini almak üzere Çankaya Köşküne dâvet edildi. 12 Eylül’de ihtilâlle başbakanlığı elinden alınan Demirel milletin oylarıyla bir kez daha iktidar olacaktı. Demirel hükümeti kurma görevini alacaktı, ama bir sorun vardı. Sözleri kendisini bağlıyordu. Çankaya Köşkü’nde 1 No’lu kapının önüne dizildik. Demirel Cumhurbaşkanı ile görüşmek üzere Köşke geldi. “Çankaya’ya çıkacağıma dağa çıkarım dediniz. Peki şimdi ne diyorsunuz?”diye sorduk.
“Devlet de devamlılık esastır. Devlet işlerine duygular karıştırılmaz” tarzında cevaplar verdi.
İşin özeti alışılmıştı.
Türkiye bir kez daha Çankaya sancıları çekiyor. Ama bakmayın bu ne ilk ne de son olacak.
CHP’nin “Oylamalara girmeyiz” açıklaması da bir sürpriz değil. Zaten Özal’ın oylamasına da girmemişlerdi. Atatürk’ün ölümünden sonra, rejimin ikinci adamı İsmet Paşa için dahi iç çekişmeler yaşanmadı mı?
Şimdi de yaşanacak.
Özellikle de AKP’nin yapısından dolayı bu süreç daha gergin geçebilir. Bu durum kimseyi yanıltmasın.
Şimdi yaşananlar öncü sarsıntılar.
Böylece AKP, parti olmayı öğrenecek.
Anayasayı değiştirecek çoğunlukla iktidar olan bir parti liderini Çankaya’ya çıkaramazsa, seçim meydanlarında tozunu atarlar.
12 Eylül’den önce cumhurbaşkanlığı seçimi önce parlamentoyu ardından da rejimi kilitledi. Fahri Korutürk’ten sonra bir türlü cumhurbaşkanı seçilemediği için İhsan Sabri Çağlayangil Cumhurbaşkanı Vekili olarak Çankaya’ya çıkmak zorunda kalmıştı.
Hatırlayın Ajda Pekkan’a, Zeki Müren’e oyların çıktığı sonuçsuz oylamaların gerçekleştiği bir devirdi. 12 Eylül anayasasını yapanlar büyük ölçüde bu duruma tepki olarak Cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırdılar. Hem 1961 Anayasasında olduğu gibi sınırsız tur koymadılar, 4 tur ise sınırladılar hem de 4’ncü tur sonunda da “Cumhurbaşkanı seçilemezse, Meclisin kendini feshedip, seçimlere gidileceği” hükmünü koydular. 106. madde bu şekilde oluştu. Hatta anayasa referandumundan önce yapılan tartışmalarda bu düzenleme Meclise, ya Cumhurbaşkanı seç ya da seçime gidersin tehdidi gibi değerlendirmelere konu olmuştu.
Cumhurbaşkanı seçmek, muhtar seçmekten kolaylaştı yorumları işte o zaman yapıldı.
Sabih Kanadoğlu’nun “Meclis salt çoğunluk olan 367 milletvekili ile açılacak, eğer bu sayı yoksa Cumhurbaşkanı seçilemez” şeklindeki yorumu bu açıdan anayasanın ruhuna aykırı.
Ayrıca anayasanın cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili maddesi Danışma Meclisinde ve Millî Güvenlik Konseyinde görüşüldüğü sırada da böyle bir yoruma rastlanmıyor. Bu ne demek, anayasayı dünya görüşüne göre yorumlamak demek.
Türkiye ilk kez cumhurbaşkanı seçen bir “aşiret devleti” değil. Dikkatinizi çekerim seçeceğimiz ilk değil, tam 11. Cumhurbaşkanı. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı seçecek birikimi de, geleneği de yasal düzenlemesi de, tatbikatı da var.
Erdoğan’a karşı olabilirsiniz ya da destekleyebilirsiniz. O ayrı. Ama bu ülkeyi gelenekleri, kurumları, anayasası, parlamentosu, yasaları olmayan bir “çadır devleti” durumuna düşürmenin anlamı yok. Benim itiraz ettiğim nokta bu.
DÜZELTME VE ÖZÜR
Dünkü yazımızda Siirt milletvekili merhum Abdurrezzak Ceylan yerine sehven Abdurrezzak Yavuz ismi yer almıştır. Bu yanlışlıktan dolayı özür diliyorum. Merhum Ceylan’a bu vesile ile bir kez daha rahmet dilerken, Sayın Abdurrezzak Yavuz’a da uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
29.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|