İşte Kurtul Altuğ'un 26 Aralık 2006 tarihli Gözcü gazetesindeki köşesinde sarf ettiği o tâlihsiz ifade: "Bize öğretilenler tümüyle doğruydu: Vahdettin vatan hainiydi. Şeyh Said de, Said–i Kürdî de, onun yolundan gidenler de öyle..."
Hemen başta belirtelim ki, Kurtul Altuğ, en yaygın haliyle ismi "Bediüzzaman Said Nursî" diye bilinen zatın ismini, özellikle ve kasdî bir niyetle "Said–i Kürdî" şeklinde zikrediyor.
Nitekim, bizzat Üstad Bediüzzaman'ın kendisi de "Yeni Said" hayatı devresinde bu tâbire itiraz etmiş ve bu tâbiri ısrarla kullanıların maksadını "Türk kardeşlerini kendisinden soğutmak", dahası "Adâletin mâhiyetini zulme çevirmek" şeklinde yorumlamıştır.
İşte, Üstad Bediüzzaman'ın 1935'te çıkarıldığı Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde yapmış olduğu uzun müdafaasında yer alan bu hususla alâkalı ifadeleri: "Adâlet noktasından tarafgirlik fikrini verip, adaletin mahiyetini zulme çeviren, hakkımda sarf edilen bir tabirdir ki, Isparta’da ve burada bazı isticvablarda (sorgulama safhasında) ismim Said Nursî iken, her tekrarında 'Said Kürdî' ve 'Bu Kürd' diye beni öyle yâd ediyorlar. Bununla, hem âhiret kardeşlerimin hamiyet–i milliyelerine ilişip aleyhime bir his uyandırmak, hem mahkeme ve adâletinin mahiyetine bütün bütün zıt ve muhalif bir cereyan vermektir." (Tarihçe–i Hayat, s: 202)
Hakikat–i hal bu merkezde olmasına rağmen, özellikle İlhan Selçuk ve Kurtul Altuğ gibi, fikrî istikametlerini Said Nursî'ye düşmanlık üzerine bina eden, ısrarla ve tekrarla "Said–i Kürdî" tâbirini kullanıyorlar.
Peki, kim bu Kurtul Altuğ?
Dünkü yazımızda kendisinden kısaca söz ettiğimiz bu şahsı, şimdi biraz daha yakından tanıyalım.
Ecevit karşıtı, İnönü yanlısı
1935 İzmir doğumlu olan Kurtul Altuğ, Ankara’da hukuk tahsilini yaptığı dönemde, Son Posta gazetesinde de gazetecilik mesleğini icraya başladı.
1950'li yıllarda İsmet Paşanın damadı Metin Toker'le birlikte müfrit iktidar (DP) muhalifi AKİS dergisinde çalıştı. 1958’de ise, bu derginin yazıişleri müdürlüğüne getirildi. Bu sebeple, başı mahkemelerle derde girdi. Bir ara Ankara Cezaevinde yattı.
27 Mayıs darbesiyle birlikte, bütün dâvâlardan beraat ettirilerek, bu kez el üstünde tutulmaya başlandı.
Hatta öyle ki, yaklaşık bir sene devam eden Yassıada duruşmalarında "bir numaralı tanık" diye şöhret bile yaptı. (Daha sonraları, bu şöhret payesini tepe tepe kullandı ve kapak kupürünü gördüğünüz aynı isimli popüler bir kitabın yazarı oldu)
Altuğ, ihtilâl sonrasında Hürriyet gazetesinin Ankara bürosunda çalışmaya başladı. Nihat Erim hükûmeti, yani "ara rejim" döneminde ise, bir süre basın başdanışmanlığı yaptı. Ardından 7 GÜN dergisini çıkardı. 1997’den itibaren TRT’de yayınlanan "Politikanın Nabzı" programında siyasetçileri konuk etti. Bir müddet Tercüman gazetesinde de köşe yazarlığı yapan Altuğ, bu mesleğini halen Gözcü gazetesinde devam ettiriyor.
Doğan Medya Grubuna bağlı olan Gözcü gazetesi ise, Hürriyet Medya Towers'ın 12. katında yayına hazırlanıyor.
Bir kaç kitap çalışması bulunan Kurtul Altuğ, sol ve CHP cenahında daha ziyade "İnönü yanlısı" olarak biliniyor. Nitekim, onun 1979'da Kervan Yayınları arasında çıkan "Umudun Tükenişi" isimli kitabında bu hususu bütün açıklığıyla görmek mümkün.
Zaten kendisi de, bu kitabı "Biraz da İnönü'ye yapılan haksızlıkların hesabını sormak" için yazdığını söylüyor.
İhanet iddiası
Daha evvelki yazılarında olduğu gibi, bugünkü bahis konusu yazısında da Said Nursî'ye adeta kin kusan Altuğ, hızını alamayarak bir adım daha ileri gitmiş ve "Said Nursî'nin yolundan gidenler"i de bilkülliye "vatan haini" diye ilân etmiş.
Bu ise, dehşet verici, tüyler ürpertici bir itham, bir isnat ve iddiadır.
Zira, bugün o yolu iftiharla takip etmeye çalışan yüz binlerce, hatta milyonlarca insan var.
İddia sahibi, iddiasını delillendirmek, ispat etmek mecburiyetindedir. Aksi halde, o iddianın hedefi olup, o isnadın altında kalır.
Yani, hedefini bulmayan bir fenâlık, haliyle döner sahibi bulur.
Said Nursî'nin anlattığı Peygamber ve Asr–ı Saadet yolundan gitmeyi en büyük bir şeref addeden kimseler olarak, buradan bir kez daha seslenerek aşağıdaki hususları soruyoruz:
Sayın Altuğ ve onun gibi ihanet iddiasında bulunanlar!
1) Elinizde, Said Nursî ve onun talebelerinin vatan haini olduğuna dair bir delil, bir belge var mı?
2) Yüzlerce dâvânın görüldüğü mahkemelerin zabıtlarında bu mânâda bir kayıt var mı?
3) Bu vatanda vatan hainlerini tesbit edecek ve onlara ceza verdirecek savcılar, hakimler yok mu? Var. Peki, onların sizi haklı çıkartacak bir iddiası var mı? Bu anlamda herhangi bir cezalandırmada bulunmuşlar mıdır?
4) Said Nursî'nin eserlerini okuyup onun yolundan gitmeyi en büyük bir şeref addeden biri olarak, benim veya benim gibilerin vatana ne gibi bir ihanetleri olmuş?
5) Bizler askerlik mi yapmadık? Savaş oldu da cepheye mi gitmedik? Vergimizi mi vermedik? Devletin malına mı zarar ziyan verdik? Devletin askerine, polisine, memuruna kurşun mu sıktık?
İşte, buna benzer daha bir yığın soru var, burada sıralanabilecek.
Ama, akıl, insaf, vicdan sahipleri için herhalde bu kadarı kâfi.
Netice olarak şunu söyleriz: Efendiler! Ya bu tür ağır ithamlarda bulunmaktan vazgeçin, ya da hodri meydan çıkın iddianızı ispat edin; veyahut hiç olmazsa susun. Aksi halde, "yalan uydurmak ve iftira atmak"la itham edilmekten kurtulamazsınız.
29.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|