Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Vicdan rahatlığı(!)



Dünkü gazetelerde, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile onun en yakın rakibi CHP'li Sefa Sirmen'in su barajları ile ilgili açıklamaları yer aldı.

Mâlum, İzmit'te çekilen susuzluk sebebiyle, suyu dibe vuran 4.5 milyar dolar maliyetli Yuvacık Barajı meselesi, yeniden gündemin ön sıralarına geçti.

Bu meselenin, can alıcı iki noktası var.

Birincisi: Yüz binlerce insanın ev ve işyerlerinde su sıkıntısı çekmesi. Bu sıkıntı, büyük çapta sağlık, sosyal ve ekonomik riskleri de beraberinde getiriyor.

İkincisi: Nasıl olur da, bir İngiliz şirketine parası hâlâ ödemeye devam edilen bir barajın maliyeti bu derece yüksek olabiliyor? Bu husus da, akıllara durgunluk verecek kadar büyük önem taşıyor.

* * *

Seçim döneminde, Yuvacık Barajı önünde resim çektirerek propaganda afişleri bastıran Sirmen, yaptığı son açıklamada da "vicdanen çok rahat" olduğunu ve "projesiyle iftihar ettiğini" söylüyor. Yaşanan fiyaskoya rağmen, bu nasıl bir rahatlık ve nasıl iftihar türüyse artık...

Bu arada, Başkan Topbaş da konuyla ilgili konuştu ve özetle şunları söyledi: "Yuvacık Barajı 4.5 milyar dolara mal edilmiş. Bu ne iştir, ne anlayıştır? İSKİ'nin İstanbul'da yaptığı 7 barajın bugünkü maliyet toplamı 190 milyon dolar. (Yani 1 milyar dolar bile değil.) Üstelik, bu barajların 3 tanesi Yuvacık'tan daha büyük."

Evet, rakamlar arasındaki uçurumlar kadar farkı anlamak, cidden mümkün görünmüyor.

* * *

Bu arada, ortada görünen dehşet manzarası ise, kısa maddeler halinde şöyle olsa gerektir:

Bir: 700 bin nüfuslu Koceli, susuzluğun pençesinde kıvranıyor.

İki: Devlet, şu an tek kuruş geliri olmayan Yuvacık Barajı için, bir yabancı şirkete milyarlarca dolarlık borç taksidini ödemeye devam ediyor.

Üç: Sefa Bey, Meclis'te üstelik "vicdan rahatlığı" içinde sefa sürmeye devam ediyor.

Dört: Başka şehirlerde ikamet etmekte olan pekçok vatandaş, Kurban Bayramının arifesinde olduğumuz şu günlerde, gidip Kocaeli'nde oturan yakınlarını, akrabalarını ziyaret etmekten, onların yanında birkaç gün geçirmekten cidden çekiniyor.

GÜNÜN TARİHİ 21 Aralık 1918

Adana Cephesi ve Kilikya Komutanlığı

Tarih 21 Aralık 1918'i gösterdiğinde, Türkiye'de olağanüstü gelişmelerin yaşandığını görmekteyiz.

Aynı gün içinde birbirinden önemli şu üç büyük hadise yaşandı:

Birincisi: Akdeniz'den karaya asker çıkaran Fransızlar, Adana şehrini çevresiyle birlikte fiilen işgale başladı.

İkincisi: Padişah Sultan Vahdeddin, III. dönem parlamentoyu (Meclis–i Mebusanı) feshetti. Haliyle Meclis dağıldı.

Üçüncüsü: Adana, Maraş, Antep, Tarsus ve çevresi, yani işgal edilen ve Kilikya diye isimlendirilen bölgenin asıl sahibi olan vatanperver kimseler, hukuklarını müdafaa için İstanbul'da Kilikyalılar Cemiyetini kurdular.

İşgal hareketleri: Anadolu'nun dört bir yanındaki işgal hareketleri, Mondros Antlaşmasının (30 Ekim 1918) aleyhimizdeki maddelerine dayanılarak başlatıldı.

İzmir, Çanakkale, İstanbul ve Kars'ta olduğu gibi, Urfa ve Adana çevresinde de çetin kuşatma ve işgal manevraları sürüp gidiyordu.

Bu dehşet verici saldırılar karşısında, İstanbul'daki hükümetin suskun, hatta teslimiyetçi bir sessizlik içinde bulunmasına mukabil, esarete boyun eğmeyen Müslüman halkımız, şanlı bir direniş harekâtını başlattı.

İşte, bu şanlı direnişlerden biri de, Adana ve çevresinde, yani Kilikya bölgesinde cereyan ediyordu.

Özetle: Fransız kuvvetleri 11 Aralık 1918'de takviyeli bir piyade alayı ile Dörtyol’u işgal etti. 17 Aralık 1918’de Mersin ve Antep, 19 Aralık’ta Tarsus işgale uğradı. 21 Aralık 1918’e kadar ise, Adana ve Osmaniye sancakları işgal edildi.

Fransız albay Romien, 9 Ocak 1919’da Genel Vali sıfatıyla Adana Hükümet Konağına yerleşti. Ona verilen resmî mühürde ise “Ermenistan İdarî Servisi” diye yazıyordu.

Bu da gösteriyor ki, Fransızlar Ermenilerle birlikte hareket ediyor ve bu bölgeyi onlarla paylaşmaya çalışıyordu.

Bütün bu gelişmelerin ardından, 22 Şubat 1919’da Maraş, 8 Mart 1919’da Kozan ve 24 Mart 1919’da da (İngilizler tarafından) Urfa işgal edildi.

Şanlı direniş: Müslüman Anadolu halkı, peşpeşe yaşanan bu işgallere elbette ki seyirci kalamazdı, kalmadı da.

İstanbul merkezli Kilikyalılar Cemiyeti ile müşterek bir mücadele hakerâtını başlatan Adana ve çevresindeki millî kuvvetler (Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti), şehir merkezinden köylere ve hatta kırlık alanlara varıncaya kadar, hemen her yerde işgalcilerle amansız bir mücadelenin içine girdi.

Millî kuvvetler, yeterli silâh desteğine sahip olmamasına rağmen, ümitsizliğe düşmeyerek, canla başla mücadele etti.

19 Aralık 1918’de Dörtyol civarındaki Karakese köyünde Fransız kuvvetlerine karşı silâhlı çatışmaya giren köylü milisler, düşmanı geri püskürtmeyi başardı.

Bu arada, Fransız işgali de Adana cephesinde, kuzeye doğru genişleme istidadı gösteriyordu: İşgal hareketi, Pozantı, Ceyhan, Kozan, Osmaniye bölgelerini de içerisine almıştı. İşgali tâkiben, Fransız tarafından, kendilerine boyun eğmeyen mahallî ve mülkî idare âmirleri de görevden alınmış, yerlerine ise Fransız ve Ermeni idareciler atanmıştı.

1919 sonlarında Adana Cephesi Kuvâ–yı Milliye Komutanlığına atanan binbaşı Kemal Bey, Fransızlara karşı yapılan mücadeleyi şiddetlendirdi. Bu esnada, Pozantı’daki bir Fransız taburu 28 Mayıs 1920’de esir edildi. Ayrıca, Fransız komutan Menile’nin de Toroslarda esir alınması, Fransızları şaşkına çevirdi.

Bu gelişmeler üzerine, Fransızlar 20 günlük ateşkes antlaşması istediler. 28 Mayıs 1920’de bu antlaşma imzalandı.

Antlaşma süresinin bitiminde ise, Adana’nın çeşitli noktalarında kanlı çatışmalar yaşandı. Fransız idaresi, 4 Temmuz 1920’de şehirde sıkıyönetim ilân etti.

Nihaî zafer: Millî Kuvvetlerin olağanüstü derecedeki gayreti, kesintisiz devam ediyordu. Bu esnada, bölgede kurulması kararlaştırılan Kilikya Kuvây-ı Milliye Komutanlığının emrinde mücadele etmek üzere, binlerce asker kaydolundu. Komutanlığa topçu binbaşı Kemal Bey, yardımcılığına ise piyade yüzbaşı Osman Bey atandı.

Kemal Beye “Kozanoğlu Doğan Bey”, Osman Beye de “Aydınoğlu Tufan Bey” diye takma isimler verilerek, bu mücadelenin kritik süreci boyunca asıl isimleri gizli tutulmaya çalışıldı.

Neticede kesin bir zafer kazanıldı ve Ermenilerle birlikte işgal kuvvetleri de Kilikya bölgesini terk ederek ayrıldı.

21.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.12.2006) - Baraj fiyaskosu

  (19.12.2006) - Dahilde menfî hareket

  (18.12.2006) - Sanal bağımlılık

  (16.12.2006) - Sultanların yanında bir ilim sultanı: Ali Kuşçu

  (15.12.2006) - Nesilleri yakan ateş

  (14.12.2006) - Şiş batırmalı tarîkat olmaz olsun

  (13.12.2006) - Bu fâniden bir Reyhanî geçti

  (12.12.2006) - Seksen yıllık ilericilik-gericilik trendi

  (11.12.2006) - Aydınların sorgulama cesareti

  (09.12.2006) - İstiklâl Harbinin "Sakallı Nureddin Paşa"sı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004