Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesindeki son hesaplaşmaydı.
Bu yüzden bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerin ayrı bir önemi vardı.
Ancak Maliye Bakanlığı bütçesi üzerindeki görüşmeler Pazar günü saat 11’de başlayıp Pazartesi günü sabah 11 olmasına rağmen henüz tamamlanamayınca, bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerin ertelenmesi ihtimali doğdu. Saat 12 oldu görüşmeler bitmedi, 13 oldu bitmedi. Hatta öğleden sonra tartışmalar azalma yerine biraz daha arttı.
Milletvekillerinin çoğu geceyi sıra kapaklarının üzerindeki ya da kuliste koltuklara uzanarak geçirmişti. Eve gidip iki madde arasında duş alıp gelenler gözleri kızarmış, yorgunluktan turşuları çıkmış, sinirleri gerilmiş bir haldeydi. Hükümet görüşmelere bakan dayandırmakta bile zorlanmıştı.
Liderler düellosuna sahne olacak bütçenin tümü üzerindeki görüşmelere Pazartesi günü saat 11’de geçilmesi planlanıyordu. Heyhat. Daha bir gün önceki bütçe tam 30 saatlik bir gerilimin ardından Pazartesi günü ancak saat 16.00’de tamamlanabildi.
Bu arada kuliste herkes görüşmelerin ertelenip ertelenmeyeceğini soruyordu.
Başbakanla görüşüldü, CHP ve AKP Grup başkanvekilleri bir araya geldi. Takvimin değiştirilmemesi kararlaştırıldı.
Görüşmeler saat 19.00’da başlayacaktı. Bir önceki oturumu kapatırken, Sadık Yakut, kaçta kapatıp kaçta açılacağını dahi karıştırdı. Kolay değildi saatlerce süren gerilimli oturumları yönetmişti.
Bütçenin tümü üzerindeki görüşmelere geçilmesi kararı verildiğinde ise Meclise Başbakanın yakın çalışma ekibi geldi. Baykal’ın saat kaçta kürsüye çıkacağını merak ediyorlardı. Bir de Erkan Mumcu’ya sıranın ne zaman geleceğini. Mumcu konuşurken Erdoğan orayı terk edecek, Baykal’ı ise özellikle dinleyecekti.
İşte böylesine yorgun ve gergin bir ortamda başladı bütçe görüşmeleri.
Baykal kürsüye çıktı Erdoğan genel kurul salonunda yerini aldı. CHP lideri konuştu, başbakan not aldı. Her şey tabiî seyrinde akıp gidiyordu.
Ta ki dikenli o konuya gelininceye kadar.
Baykal Cumhurbaşkanlığı seçimine gelince, başta Erdoğan olmak üzere AKP grubu dikkatle dinlemeye başladı.
Baykal, Erdoğan’a ait sözleri ve ona ithaf edilen tavırları tırnak içine alıp, böyle bir cumhurbaşkanı istemiyoruz dedi. Ama onunla yetinmedi. Her şey iktidar-muhalefet çekişmesinin normal seyrinde gidiyordu. Ta ki Baykal başörtüsü konusunda o talihsiz sözleri sarf edene kadar.
“Değerli arkadaşlarım, bakınız, baş örtüsü sadece saçları örten bir örtüdür, baş örtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez.”
Gerçekten de bu sözler Baykal’a yakışmadı.
İşte o andan itibaren adeta zemberek boşaldı, saatlerin verdiği gerginlik, yıpranmış sinirler ve üstüne üstlük bir de böyle bir söz söylenince, genel kurul salonu karıştı.
CHP milletvekilleri Baykal’ın bulunduğu kürsünün etrafını sardılar, AKP’liler yerlerinden fırladılar.
Hakaretler, küfürleşmeler, itiş kakışlar birbirini izledi. Mecliste birçok gerilimler yaşandı, ama bu dönem de ilk kez böylesine yüksek gerilimli bir ortamla karşı karşıyaydık.
Geçen dönem MHP’lilerle DYP’liler birbirine girmiş, Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu çıkan arbedede MHP milletvekillerinin yumruklarıyla hayatını kaybetmişti.
Bu kez de üzücü bir olayın yaşanmasına ramak kalmıştı.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın, “Oturun” uyarısı, Abdullah Gül’ün ayağa kalkarak yaptığı sözlü uyarılar, Hüseyin Çelik ile Beşir Atalay’ın çabaları, CHP’den Mehmet Sevigen ve Ali Topuz’un gayretleri ile tatsızlık daha başka noktalara taşmadan önlendi.
Ali Topuz, Başbakana giderek, “Eşinizi kast etmedi” dedi. Bu etkili oldu.
Sonra tekrar söz verildiğinde Baykal kastının Emine Hanım olmadığını, siyasî mücadeleye eşlerin karıştırılmasını ahlâkî bulmadığını söyledi.
Söz ustası Baykal böyle bir hata yapmamalıydı.
Siyasette her sözün karşılığı var. Siyasetçiler birbirlerine lâf yetiştirmekte ustalar. Ama eşler, çocuklar, aile mahremiyeti oralara taşınmamalı.
Belki Baykal’ın da niyeti o değildi, ama ifade tarzı hoş değildi.
Zaten bir süre sonra söz sırası Başbakana geldi.
“Biraz önce, bu kutlu çatının altında, bu şerefli çatının altında, cumhuriyet tarihinin en seviyesiz provokatif olayına şahit olduk” dedi Başbakan.
“Ben merak ediyorum, acaba, şu son zamanlarda grubunuza dâvet ettiğiniz başörtülü benim sevgili vatandaşlarımı x-ray cihazından geçirmek suretiyle mi içeriye alıyorsunuz?” diye sordu Sonra sözünü söyledi: “Teessüf ederim size. Teessüf ederim. Bakın, bu ülkede başı açığıyla, başı örtülüsüyle bütün halkım benim vatandaşımdır, hepsine saygım var, ama sizde bu yok.”
İşte iş sadece kürsü savaşında kalınca, herkes kendi dağarcığındakini ortaya koyabiliyor. Meclisteki tartışmalar sırasında iyi ki sağduyu ve basiret hakim oldu. Yoksa bugün farklı şeyleri konuşuyor olabilirdik…
27.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|