Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Vehbi HORASANLI

Koalisyon hükümeti kötü değildir



Bundan 15 yıl önce askerî lojmanlarda oturuyordum. Kantine ev ihtiyaçları için gitmiştim. Bir de ne göreyim. Kantin girişinde Kültür Bakanlığının afişleri boy boy asılmış. Gözlerime inanamadım, gidip gelip tekrar baktım. Evet, hayal görmüyordum, gördüğüm gerçekti.

Beni bu kadar etkileyen şey, Üstad Bediüzzaman’ın afişteki resmiydi. Gerçi Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a kadar birçok meşhur kişinin de resmi vardı ama Üstadın bulunması bambaşka bir şeydi.

Daha sonra askerî binaların birçoğunda da aynı afişi gördüm. Bazen önünde dakikalarca durup hayran hayran resimlere bakıyordum. Ne günlere gelmiştik. Küfrün beli kırıldığı artık apaçık ortada duruyordu.

Bu olay nasıl olmuştu onu anlatmaya çalışayım. DYP ile SHP hükümeti koalisyon hükümeti kurmuşlardı. Kültür Bakanlığı hükümetin sol kanadına bırakılmıştı. Bakan da görevi gereği Türkiye’de meşhur olmuş fakat resmî söylemin dışında kaldıkları için görmezden gelinmiş yazarları halkımızın dikkatine sunuyor, eserlerini okumaya dâvet ediyordu.

İlginç bir olay da Askeri Şûrâ Kararı ile ordudan atılma işine de son verilmişti. Hükümet askerlere rest çekmiş, yargısız infazı bir iki seneliğine de olsa durdurmuştu.

Peki, ne olmuştu da Türkiye’de olması mümkün görünmeyen demokrasi kültürü yerleşmeye başlamıştı. Dindarlara göz açtırmayan ve Bediüzzaman gibi büyük zatları unutturmaya çalışan devlet kadroları nasıl oluyor da bundan vazgeçebiliyordu.

İşte soruların cevabını koalisyon hükümeti ile birlikte ortaya çıkan “uzlaşma kültürü” ile cevaplayabiliriz.

Ne yazık ki ülkemizde uzlaşma kültürü yerine “ne olursa olsun rakibini alt etme” kültürü hâkimdir. Amaca ulaşmak için her yolu mübah sayan düşünce sağ ve sol birçok görüşün birleştiği metot olmuştur.

Bu hususu yadırgamamak gerekir zira “Bu kanun çıkmazsa ihtimaldir ki bazı kelleler uçacaktır” sözleri ile eğitim almış kişiler olarak aksini bekleyemeyiz. İlkokulda maharet gibi böyle acımasız kurallar beynimize nakşedilmişti. Şimdi bizden başkalarının düşüncelerine saygı göstermemiz bekleniyordu. Tabiî ki bir ikilem içinde kalmıştık. Doğru ve güzel olan insanî değerler ortaya çıktıkça, afallamıştık.

Ağırbaşlılığı ve efendiliği ile politikada ön plana çıkan Sayın Abdullah Gül “Biz iktidara gelmesek bile tek başına iktidarın ülke yararına olduğunu” söylemişti. Ben kendisine katılmıyorum. Zira koalisyon hükümetleri de ülkeye yararlı olabilir. Burada önemli olan bölüşme değil uzlaşmadır. 28 Şubat sonrası hükümetlerde bölüşme sistemi hâkimdi. Her parti bir banka ve kamu kurumuna sahip çıkıyor, yandaşlarına çıkar sağlamaya çalışıyordu. Uzlaşma diye bir şey ortada yoktu. Nitekim bakanlar birbirleri ile kavga halinde idi. Sonunda ülkemiz çok acı ekonomik krizleri yaşamak zorunda kaldı.

Peki, tek parti iktidara geldi de ne oldu. Anayasayı bile değiştirmek mümkün olduğu halde halkın ıztırabı dinmek bir yana devamlı sûrette arttı. Beni insafsız bulabilecek olanlara şu soruyu sormakta yarar görüyorum.

Dindar insanlar kamudan çıkarılmaya devam etmiyor mu?

Başörtüsü zulmü sona erdi mi?

Ekonomide görülen iyileşmeler halka ne derece yansıyor?

Eğitim sistemimiz ahlâkî ve dinî değerleri geliştirebiliyor mu?

Medyadaki kokuşmuşluk azaldı mı?

Askerlerin demokrasi ilkelerine bağlılığı ne ölçüdedir?

Soruların ardı arkası gelmiyor. Demek ki tek parti başlı başına bir çözüm değildir. Bilâkis politikacıların seviyesiz konuşmalarına daha fazla şahit oluyoruz.

Peki, çözümü nerede aramalıyız? Cevap çok basit; uzlaşma kültürünü geliştirerek. Yüzyıllarca birbirini boğazlamış Avrupalılar AB çatısı altında birleşebildiklerine göre kardeşlik ve barış dinine mensup Müslümanların uzlaşması niçin mümkün olmasın?

Belki hükümet beceriksiz olduğu için tek başına iktidar olmanın faydalarını göremiyoruz. En azından bu şekilde düşünenler olabilir. Lâkin birçok kişi devletin nimetlerinden pekâla istifade edebiliyor. Ne yazık ki malına mal katıp keyfine diyecek olmayan birçok kişi türemiştir. Fakat toplumsal barış ve huzur artmıyor, bilâkis yeni gerginlik ve çatışma alanlarını ortaya çıkarıyor.

Cenâb-ı Allah’tan bu cefakâr milletimize merhamet etmesini ve mutlu yarınlara çıkarmasını diliyorum.

30.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.12.2006) - Çaresiz hükümet

  (06.12.2006) - Allah selâmet versin

  (28.11.2006) - Hiç Batılılardan korkulur mu?

  (25.11.2006) - Yaşzedeler ve ASDER

  (20.11.2006) - Rüzgâr gülü

  (17.11.2006) - Maişet derdi

  (26.10.2006) - Hürriyet Bayramı

  (18.10.2006) - Güneydoğuda huzur ve sükûnet için

  (05.10.2006) - Dünyanın en önemli mesleği

  (03.10.2006) - 23 yıl önceki Ramazan

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004