Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Vehbi HORASANLI

Hiç Batılılardan korkulur mu?



İngiliz gibi acımasız bir devlet, Hindistan’da 200 yıl içinde 200 milyon Müslümandan 200 tanesini Hıristiyan yapamamışken, misyonerlerden korkmak akıllıca bir iş midir? Kaldı ki Kur’ân’da “Düşünmez misiniz? Akıl etmez misiniz” gibi fezlekelerle hükümlerini akla tasdik ettiren bir dine mensup olan bizler, tahrif edildiği için Hıristiyanlığı kendi devletlerinde dahi milletlerine kabul ettiremeyen papazlardan mı çekineceğiz?

Elbette bir kısım gayri Müslimler İslâma düşmanlıklarını gizlememektedirler. Fakat bunlar açıktan açığa dinimize saldırmak yerine bu işe hevesli olanları tercih etmektedirler. Bu güne kadar tahribat hep bunlar aracılığı ile yapıldı. Şimdi size soruyorum:

Kur’ân harflerini İngilizler mi değiştirdi?

Yahudi ve Hıristiyanların başlığı olan şapkayı Fransızlar mı başımıza zorla koydu?

Eğitimde birlik (tevhid-i tedrisat) adı altında tekke ve zaviyeleri İtalyanlar mı kaldırdı?

İslâmî şeairden olan Ezanı Muhammediyi (a.s.m.) Amerikalılar mı değiştirdi?

Ayasofyayı Fatih’in bedduasına rağmen Ruslar mı camilikten çıkardılar?

Listeyi daha da uzatmak mümkün. Ne ilginçtir ki korkudan bunlara ses çıkaramayan zavallı insanlar “Papa ülkemizi ziyaret ediyor” diye nümayiş yapıyor.

Kur’ân hakkında hâşâ “Arap oğlunun yavesi (uydurması)” diyen bir kimseye övgüler sunmayı normal sayanlar Papaya niçin küfreder? anlayan varsa beri gelsin.

Kur’ânda onların dinine hakaret etmememiz emredilmektedir. Zira onların da aynı şekilde mukabele edebilecekleri ikaz edilmişken bu kadar yaygarayı anlamak pek mümkün değil.

Bediüzzaman, Hıristiyanların dindar ruhanileri ile dahi medarı niza noktalardan çekinilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Zira dinsizlik ve materyalizm, hiçbir asırda bu kadar güçlenmemişti.

Hal böyle iken dinimizin esasları konusunda hiçbir itirazı bulunmayan ve teslis (üçlü tanrı) safsatası yüzünden bir türlü çıkış yolu bulamayan zavallı Hıristiyanlarla uğraşmak ancak dinsizlerin işine gelir.

Avrupa limanlarının pek çoğunda “seamen clup” adı altında denizcilere hizmet ederek misyonerlik faaliyeti içinde olan kiliseler vardır. Bazen şehirden uzak limanlara yanaştığımız zaman bu kulüplerden taksiler gelir ve ücretsiz olarak denizcileri şehre taşırlar. Ayrıca imkânları dâhilinde yardımcı olmaya çalışırlar. Bu hizmetleri karşılığında herhangi bir çıkar beklemeksizin sadece sempatik görünmeye çalışan bu misyonerleri bazı kaptanlar gemiden kovarlar. Ne de olsa şirket tarafından karşılandığı için kendileri bedavaya şehre gidip gelmektedirler. Güya gemicilerin gâvurlaşmasından korkuyorlar. Gören de ne dindar kaptandır diye zannedecek. Hâlbuki durum tam tersidir. Bir defa dahi anlı secdeye gitmemiş bu adamların Müslümanlara karşı tavırları da çok olumsuzdur. Namaz kılınmasından oruç tutulmasından hiç hoşlanmazlar. İrtica, gericilik kelimeleri dillerinde pelesenk olmuştur. Şimdi bu kaptanların samimiyetine nasıl inanacaksın?

Ben yılbaşında veya hizmet etmek için gemimizi ziyaret eden papaz ve misyonerlere daima nazik davrandım. Bazıları özellikle kaptanlardan çekiniyorlardı. Ben kendilerine geleneklerimizde olduğu gibi misafirperver davrandığım için çok memnun oluyorlardı. Hâlâ aynı konukseverliği gösteririm.

Yukarıda anlattığım bu kişiler gibi siyasetçilerin bir kısmı da oy ve çıkar temin edebilmek için milletimizin dinî hassasiyetlerini istismar etmektedirler. Bunu Papa’ya karşı yapılan gösterilerden anlamak mümkündür. Eğer gerçekten dinî konuda hassas olmuş olsalar hiç olmazsa yurtdışında çalışan gurbetçilerimize destek olabilmek için konuksever olurlardı. Ama geçmişte gördüğümüz gibi “Falanca partiye oy vermeyen cehenneme gider” sözlerini fütursuzca söyleyen bu insanları ben samimi bulmuyorum. Eğer İslâm adına hamiyetli iseler yukarıda saydığım inkılâpları yapanlara karşı çıkmaları beklenir. Yok, eğer kanun maddesi var diye sessiz kalmayı tercih ediyorlar ise bu kendi sorunlarıdır. Hakikatleri görenlerin nezdinde samimiyetlerini ispatlamaları beklenir. Aksi takdirde susmaları kendi lehlerinedir.

28.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.11.2006) - Yaşzedeler ve ASDER

  (20.11.2006) - Rüzgâr gülü

  (17.11.2006) - Maişet derdi

  (26.10.2006) - Hürriyet Bayramı

  (18.10.2006) - Güneydoğuda huzur ve sükûnet için

  (05.10.2006) - Dünyanın en önemli mesleği

  (03.10.2006) - 23 yıl önceki Ramazan

  (13.09.2006) - Denizin rengi ve yakamoz

  (12.09.2006) - Radar icat oldu, mertlik bozuldu

  (05.09.2006) - Sessiz tehlike: Buzdağları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004