Geçtiğimiz Perşembe gecesi, Amerika’da ve bazı Avrupa ülkelerinde “şükran günü” olarak kutlandı. Önceden hazırlıklar yapıldı, hindiler alındı, kabaklı turtalar hazır edildi. Evler balonlar ile süslendi. Hemen her Amerikalı, akraba ve dostlarına şükran günü münasebetiyle tebrik kartları gönderdi. Çünkü ailecek yenecek şükran günü yemeği çok özel bir anlam ifade ediyordu. Neydi bu şükran gününün tarihçesi?
Thanksgiving, adı üstünde şükretmekten gelen bir anlam taşır. İlk olarak İngiliz kolonisi Virjinya tarafından 1619 yılında kutlanan bu gün, 1817’de New York’ta resmî kutlama günü ilân edilir. 19. yüzyıl boyunca da Amerika’nın diğer eyaletlerinde kabul görür. 1863 yılında ise Abraham Lincoln Thanksgiving’i her yıl Kasım ayının son Perşembesi kutlanmak üzere resmî bayram ilân eder. (Yalnızca Kanada’da her yıl Ekim ayının ikinci Pazartesi kutlanır) Thanksgiving Day’in diğer anlamı da “Harvest festival,” yani Hasat Şöleni’dir. Ektiklerini biçen çiftçiler, ellerini boş bırakmayana şükranlarını iletirler. Bu gelenek Amerika’ya ilk gelen göçmenler tarafından getirilmiştir ve Amerika’da Avrupa’ya göre çok daha büyük bir gün haline gelmiştir.
Şükran günü münasebetiyle okullar ve iş yerleri Perşembe ve Cuma günü tatil edilir. Ertesi gün Black Friday “kara Cuma” olarak adlandırılır. Bu günün özelliği ise, çılgınlar gibi alış veriş yapmaktır.
Büyük mağazalar, günler öncesinden promosyon kuponlarını hazırlar ve ev adreslerine postalar. Üstüne üstlük, reklâm afişleri ve indirimler, ihtiyacı olmayanı bile can evinden vurup alış veriş yapmaya iter.
Fiyatlar ise son derece şaşırtıcı bir hal alır. $250’a bile lap top satıldığına göre varın gerisini siz düşünün. İşte bu yüzden kimse pişman olmak istemez ve gece yarısından itibaren mağaza önlerinde kuyruğa girerler (yani Allah’a şükrettikten hemen sonra, koştur koştur mağaza talan etmeye).
Yüzlerce kişilik kuyrukta insanlar sabah 5’te açılan mağazalar önünde soğuğa aldırmadan bekler ve sonunda kapılar açılır. Büyük bir ordu düşman üstüne nasıl bir hırsla yürürse aynen öyle yürürler, ucuzlamış ürünleri raflardan döke saça, birbirlerini ite kaka toplamak için.
Kasa önünde saatlerce süren bir bekleyiş. Ama bütün bunlara aldırmayan, istediğini hatta istediğinden de fazlasını elde etmiş (sırf almak için almış) gülüşü var yüzlerde. Doymak bilmez insanoğlu, kasa önünde hesap ödemeyi beklerken ve sepetinde onlarca şey dururken, etraftakilerin sepetine ve ellerindekilere bakakalır. “Eyvahhh! Bak şu adamın elindekini görmedim, sen bekle kasada, ben bi koşu alıp geleyim…!”
Biz Müslümanların da çok iyi bildiği gibi, “şükür” imanın ve tevhidin en büyük gereğidir. İnanan insan, Allah’ı anmak için, yer, mekân ve zaman tanımayan bir ruh haleti taşımalıdır. Tefekkür ile başlayan bu süreci, kendi ruhsal tekâmülü içinde eritmeli, başkalaşmayı gün be gün tazelenerek sürdürmelidir. Önemli olan devamlılık ilkesine sadık kalmak, yaşayışımızda tutarlılık göstermektir. Şükrün ardından israf etmek de bize yakışmaz.
• Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık. (Bakara Sûresi, 52.)
27.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|