Kocaeli’nden okuyucumuz: “1- Vaktiyle eşimle nikâhlanırken 100 veya 60 okka altın mehir olsun denmişti. Ben onu veremedim. Bu söz beni şimdi bağlar mı? 2- Ben karıma mehir olarak 15 milyar verdim, kabul etmedi. Mehir olarak öldükten sonra birisini vekâleten kendisi yerine hacca göndermemi veya çocukları büyüyüp evleninceye kadar benim evlenmememi istedi. Böyle mehir olur mu? 3- Şimdi tekrar oturup anlaşsak mehir yerine gelmiş olur mu? Vaktiyle verilen sözden caymış olur muyum?”
Yüz veya altmış okka altın çok yüksek bir değer olmakla beraber, mehir olarak elbette takdir edilebilir ve verilebilir. Fakat bunun sözde kaldığı, fiilen verilmediği anlaşılıyor. Gerçekleşmeyecek bir sözün neden verildiğini sormak lâzım önce. Verilen söz sorumluluk gerektirir.
Bu söz sizi bağlamış olsa bile, siz bu yüksek değeri veremediğinize göre, verebileceğiniz bir değer üzerinde yeniden eşinizle görüşün. 15 milyarı kabul etmemişse, ekonomik imkânlarınız nispetinde kabul edebileceği bir değere kadar arttırabilirsiniz. Mehir olarak öldükten sonra değil, o sağ iken ona vekâleten birisini veya mümkünse bizzat kendisini hacca gönderebilir veya götürebilirsiniz şüphesiz. Fakat karınızın sizin için evlenmeme şartı koyması makbul şart değildir. Böyle mehir olmaz. Sizin, mehir konusunu şimdi tekrar oturup, onun da razı olacağı şekilde konuşup, belirleyip, ödeyip helâlleşmenizde fayda var. Bunu yeterince geciktirmişsiniz. Mümkünse daha fazla geriye bırakmayın.
***
Bahattin Bey: “Mahkemede resmî olarak boşanmış karı-kocanın dinen tekrar evlenmesi nasıl gerçekleşir?”
Mahkemenin boşaması kocanın üç talak hakkından birini alır. Yani koca böylece bir boşama yapmış olur. Bir boşama hakkının kullanımından sonra, hemen ardından eğer barış sağlanmışsa, iki taraf eğer yeniden birleşmeye karar vermişse, birleşirler. Buna dinde engel yoktur. Resmiyette de—bildiğim kadarıyla—bir engel yoktur. Yeniden resmi nikâh yapıp evlenmek mümkündür.
***
Adapazarı’ndan Nejat Bey: “Kefaret orucuna başladım. Fakat 55. gün Kurban Bayramına rastlıyor. Kurban Bayramında oruç tutmak haram deniyor. Ben bilmeyerek başladım. On beş gün tuttum. Şimdi ne yapacağım?”
Kefaret orucu birbiri peşi sıra tutulan altmış bir günlük oruçtur. Bu süre ara verilmeden tutulur. Ara verilirse oruca yeniden başlamak gerekiyor. Çünkü hadiste “şehrayni mütetabiayni”1 tabiri vardır. Yani hadis iki ay orucun peş peşe tutulmasını emrediyor. Buna ara vermemek gerekiyor. Bu açıdan kefaret orucuna başlarken altmış bir gün hesap edilip orucun devamına engel bir durumun olup olmadığına bakılmalıdır. Kadınların âdet günleri bundan müstesnadır. Kadınlar âdet günlerinde bırakırlar, âdet günü bitince kaldıkları yerden devam ederler. Çünkü kadınlar için bu engel fıtridir. Fakat erkekler için böyle bir fıtrî engel söz konusu değildir.
Siz ise altmış bir günlük oruca hesap etmeden, bayrama rast geleceğini düşünmeden başlamışsınız. On beş gün de tutmuşsunuz. Bu durumda; kefaret orucuna bu gün burada ara verip, Kurban Bayramından sonra yeniden ve baştan başlamanız daha doğru olacaktır. Kurban Bayramında oruç tutmak haram olduğu için, oruca devam edip Kurban Bayramını oruçlu geçirmenizi tavsiye etmeyiz.
Bununla beraber, eğer devam edip bayramı oruçlu geçirmeyi göze alırsanız, kefareti ödemiş olursunuz. Fakat bu durumda, Allah’ın bayramında oruçlu olmanın günahından Allah’a affına sığınmanız gerekecek. Tercih sizin. Takdir Allah’ın. En iyisi biz, kul ile Allah arasına girmeyelim.
***
İzmir’den Ferhat Öğmen: “Hacda şeytan taşlamanın hükmü ve hikmeti nedir? ‘O kadar insanlar sıkıntı çekiyorlar, ölüyorlar. Yapılmasa olmaz mı?’ diye soranlar var. Buna nasıl cevap vermeliyiz?”
Hacda şeytan taşlamak vaciptir. İlleti emirdir. Hikmeti nefislere musallat olan şeytandan Allah’a sığınmaktır. Yapılmasa cezayı gerektirir. Bunu kul kaldıramaz. Kulun emir kaldırma yetkisi yoktur. Kul emre uyar. İnsanların sıkıntı çekmeleri ve ölümlere maruz kalmalarının sebebi şeytan taşlamak değil; bu alanda insan dolaşımının sağlıklı yürümesini ve bu bölgede hacıların sağlıklı hizmet almalarını sağlamaktan aciz kalan beşerdir. Beşer kendi acziyetine yanmalı, Allah’ın emrini sağlıklı olarak yapabilir kudreti göstermeli, o bölgeye gerekli ve yeterli hizmeti getirmekten imtina etmemelidir.
Dipnotlar: 1- Buhari, Savm 29, 31, Hibe 20, Nafakât 13, Edeb 68, 95, Kefaretu’l- Eymân 3, 4, Hudud 26; Müslim, Sıyâm 81, (1111); Muvatta, Sıyâm 28, (1, 296, 297); Ebu Davud, Savm 37, (2390, 2391, 2392, 2393); Tirmizî, Savm 28, (724).
27.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|