Mete Han: “Hiç duâ bilmeyen ve öğrenemeyen nasıl namaz kılar? Sadece Sübhâneke, Fatiha, Fil Sûresi, Nas Sûresi, Ettahıyyatü, Rabbenâ Âtinâ ve Rabbena’ğ-firlî ile namaz kılınır mı? Başka duâ okunmalı mı?”
Namaz, Allah’a kulluğumuzdur. Bu kulluğu en bilgisiz bile elbette gösterebilir. Ne var ki, insan ne kadar bilinçsiz ve yabanî olursa olsun, namazı çok rahat öğrenebilir ve çok rahat kılabilir. Namaz kılmaya bilgisizlik engel değildir. Çünkü İslâmiyet namazı insanın özel şartlarına kadar indirgemiş ve kolaylaştırmıştır.
Çünkü İslâmiyet’te esasen zorluk yoktur. İslâmiyet’in tüm emir ve tekliflerine kolaylık nüfuz etmiştir. Çünkü İslâmiyet rahmet dinidir. Çünkü Allah Ğafûr ve Rahîm’dir.1 Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) “Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.”2 Çünkü İslâmiyet tüm dünya insanını kucaklamakta, tüm bölgelerin halklarını muhatap almaktadır. Çünkü insan—farkında olsun veya olmasın—rahmete ve mağfirete ekmekten, sudan ve havadan daha çok muhtaçtır. İnsan acizdir. İnsan zayıftır. İnsan fakirdir. İnsan günahkârdır.
İslâmiyet’e yeni giren veya ibadete yeni başlayan bir Müslüman, ilk plânda namazın on iki farzını öğrenir ve hemen ilk vakitte uygulamaya başlar. Yani namazın farzları arasında bulunan temizliği, gusül abdesti ve namaz abdesti almayı, üstünü, başını ve namaz kıldığı yeri temiz tutmayı ve tahareti birinci plânda öğrenir. Namazı vakti içinde kıbleye dönerek kılacağını öğrenir. Bunlar zor şeyler değildir ve namazın farzlarındandır.
Sonra hemen ilk fırsatta Fatiha Sûresini öğrenir. Fakat Fatiha Sûresini öğrenme süreci içerisinde namaz vakti girmişse namazını ihmal etmez; kılar. Bu durumda namazını şöyle kılar:
Dört mezhebe göre, bu durumda kişi Kur’ân-ı Kerim’den Fatiha’ya denk her hangi bir âyet biliyor ise Fatiha yerine okur; yalnızca kısa bir âyet biliyor ise bildiği âyeti Fatiha Sûresi kadar tekrar eder. Nitekim Cenâb-ı Hak; “O halde Kur’ân’dan kolay geleni okuyun”3 buyurmuştur. Peygamber Efendimiz de (asm): “Namaza kalktığın zaman abdestini tam al; sonra kıbleye dön; sonra da Kur’ân’dan sana kolay geleni oku”4 buyurmuştur.
Bunu da yapmaya şimdilik güç yetiremeyen kimse, Fatiha Sûresi okuma süresi kadar içinden “Allah… Allah… Allah… Allah…” der. Bunu da bilmiyor ise kıyamda Fatiha Sûresi okuyabilecek kadar bekleyip susar, tefekkür eder. Veya Fatiha’yı öğreninceye kadar namazda bir imama uyar; uyacak imam bulamayan kimse ise, iftitah tekbiri ile rükû arasında bir süre bekler. Bu süre içinde Allah’ı zikretmesi, yani içinden “Allah... Allah...” demesi iyi olur.
Fatiha Sûresinden sonra Ettahıyyâtü’yü öğrenir. Daha sonra zamm-ı sûre olarak okuyabileceği kısa sûreleri öğrenir. Daha sonra ise namazın diğer duâ, zikir, tekbir ve tesbihlerini öğrenir.
Fakat bu süreçlerin hiçbir yerinde namazı geciktirmeye meydan vermez. Duâ, zikir, tekbir ve tesbihleri yerli yerince bilmese de namazını kılar. Şöyle kılar:
1- Mümkünse bir imama uyar. Bir imama uyması halinde hiçbir şey okumasına gerek kalmaz.
2- Bir imama uyma imkânı yoksa kendisi Allah rızası için namaz kılmaya niyet eder, başlangıç tekbirini alır, kıyamda durur, kıraatini yukarıda ifade ettiğimiz şekillerden biriyle yapar, rükû yapar, secde yapar, teşehhüt miktarı (Ettahıyyâtü’yü okuyacak kadar) oturur.
3- Bu hareketlerin içinde yer alan tesbih, tekbir, duâ ve zikirleri bilmese de bu hareketleri yapar; bu duâları ise bilâhare öğrendikçe okumaya başlar. Öğrendikçe namazını kemale erdirir.
4- Yeni öğrenen birisinin, eksikleriyle beraber kıldığı bu namaz, inşallah salihlerin namazından yazılır.
Allah kabul etsin.
Dipnotlar:
1- Zümer Sûresi, 39/53
2- Enbiyâ Sûresi: 107
3- Müzemmil Sûresi, 73/20
4- Buhârî, Vüdû’, 29
16.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|