Emir Emirhan: “Dinden birkaç defa irtidat edenin tövbesinin mümkün olmadığını okudum. Ben Müslümanken ateist oldum. Daha sonra tekrar Müslüman oldum; ancak bir misyonerin etkisi ile tekrar Hıristiyan oldum. Şimdi tekrar Müslüman olmak istiyorum. Ancak bazı kaynaklarda Nisa 137 delil gösterilerek tövbem kabul edilmez deniliyor. Bu doğru mu? Allah dinden irtidatı tekrarlayanların son tövbelerini kabul etmiyor mu? Lütfen yardımcı olun.”
Bahsettiğiniz âyette Cenâb-ı Allah şöyle buyuruyor: “İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.”1 Aynı sûrenin ilerleyen âyetlerinde ise yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ancak tövbe edip hallerini düzeltenler, Allah’a sımsıkı sarılıp dinlerini (ibadetlerini) yalnız onun için yapanlar başkadır. İşte bunlar (gerçekte) mü’minlerle beraberdirler ve Allah mü'minlere yakında büyük mükâfat verecektir. Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin? Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.”2
Yukarıdaki ilk âyetin baş tarafında kalmamak, devam eden âyetlere de dikkat etmek lâzımdır. Siz son durumunuz itibariyle Müslüman olmak istiyorsunuz. Samîmî olmanız şartıyla, Müslümanlığın kapısı size elbette açıktır. Allah mübarek kılsın. Âyete göre, Allah iman edip tövbe eden ve halini düzeltip şükredenlere azap etmez.
Din-i Mübin-i İslâm şekle bakmaz, kalbe bakar. Allah sizin kalbinize bakar. Eğer gerçekten yeniden Allah’ın dinine gelmek istiyorsanız, Allah’ın dini size küsmez, size kapısını kapamaz. Yolunuz açık olsun. Allah cümlemizi kendine şükreden ve şükürde sebat eden mü’minlerden eylesin. Âmin.
***
Samsun/Vezirköprü’den Ayşe Gökçe: “Herkesin rızkını Cenâb-ı Allah veriyor; buna inanıyorum. Peki, hırsızların rızkını da mı Allah veriyor? Bu durumda hırsızlıkla elde edilen şey rızık mı oluyor? Hırsız, hırsızlıkla eğer kendine yazılmış rızkını yiyor ve burada bir suçlu aranıyorsa eğer; suçlu kader ya da malını korumayan mal sahibi olamaz mı? Hırsız neden suçlanıyor?”
Kaderi veya mal sahibini neden suçlayalım ki? Nasrettin Hocanın dediği gibi, hırsızın hiç mi suçu yok?
Hırsızın rızkını da, kâfirin rızkını da veren şüphesiz Cenâb-ı Allah’tır. Cenâb-ı Allah, “Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir”3 buyuruyor. Fakat Allah’ın rızk vermesi, kişiye hırsızlık yapma izni vermez. O kişi hırsızlık yapmasaydı rızkı yine verilecekti. Fakat helâl yoldan verilecekti ve o kişi karnını helâl yoldan doyuracaktı.
Ne var ki o kişi yaptığı haram eylemle helâl yoldan gelecek rızkını haram yoldan teslim aldı. Burada kişi yaptığı haram eyleminden dolayı sorumludur. Diğer yandan, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle rızk ikidir:
1- Hakikî rızk. 2- Mecâzî rızk.
Hakikî rızk, kişinin, yaşaması için ona bağlı olduğu rızktır. Olmazsa hayat olmayacak. Olmazsa yaşayamayacak. Hava gibi, güneş gibi, su gibi, yiyecek gibi. Bu rızk, Allah’ın taahhüdü altındadır. Bu rızk kesilmez. Mecâzî rızk ise görenek belâsıyla insanın tiryakisi olup terk edemediği, olmadan hayatın olmayacağını zannettiği, aslında lüks ve fanteziden ibaret olduğu için, olmadan da pekâlâ yaşadığı rızktır. Ki, Allah’ın taahhüdü altında değildir.4
Hırsızlık eğer hakiki rızkı temin için yapılmışsa, burada hırsızdan başka sorumlular da vardır. Meselâ komşular, akrabalar, insanlar derece derece bu hırsızlıktan sorumludurlar. “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar; yoksulu doyurmaya teşvik etmez”5 buyuran Cenâb-ı Allah ve “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyuran Peygamber Efendimiz (asm), aç insanın ve aç komşunun doyurulma yükümlülüğünü tok insanlara ve tok komşuya veriyor. Hakikî rızka aracı olduğu için de komşular ve derece derece insanlar Allah’ın rızasını kazanacaklar, yüksek sevap ve feyiz elde edeceklerdir.
Keza, bu hırsızın hakkını yiyen zalimlerden tutun, hırsıza doğru eğitim vermeyen toplum fertlerine kadar hırsızın hırsızlığında suç ortakları vardır. Bununla beraber, hırsız eğer ölümcül açlığını bastırma ölçüsünce çalmışsa, sadece bu durumda Allah katında muaf sayılabilir.
Fakat eğer hırsızlık mecazi rızk için yapılmış ve hırsız bunu meslek haline getirmişse burada başka suçlu aramaya gerek yoktur. Burada hırsız elbette suçludur.
Dipnotlar:
1- Nisa Sûresi: 137.
2- Nisa Sûresi: 146, 147.
3- Ankebut Sûresi: 60.
4- 12. Lem’a; 19. lem’a.
5- Maun Sûresi: 1-3.
14.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|