Sağlı sollu iki beklenti oluştu. Biri, Ecevit’in cenazesinden solda birlik adına bir oluşum çıkarma, diğeri ise AKP kongresinden hareketle Erdoğan’ın yolunu kesme umutları.
DSP Ecevitlerle varolan bir parti olması sebebiyle, Bülent Ecevit’in vefatı ile doğan boşluk, sol açısından önemli.
Ecevit’i methiyelerle uğurlayan sol, şimdi onun manevî mirasından neler çıkaracağının hesabını yapıyor. Tek engel Rahşan Hanımın hâlâ hayatta olması…
AKP kongresi ise bu kanada dayalı siyaset yapanlar açısından hesapların yeniden gözden geçirilmesini gerektiren sinyaller verdi.
Ambalajı hoş, ama içi boş bir kongre yaptı AKP. Bir kez daha görüldü ki, AKP Erdoğan’la var olan bir parti.
Çankaya’ya hazırlanan Başbakan, kendi elleriyle partiyi Abdullah Gül’e hazırlıyor. Ancak geçmişte Özal sonrası ANAP’ın, Demirel sonrası DYP’nin düştüğü durumlar sebebiyle, AKP tabanı da, sokaktaki vatandaşlar da AKP’nin dağılacağından bundan siyasî istikrarsızlık doğmasından endişeliler.
Bu da, anketlerin, “Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun mu, olmasın mı?” sorularına verilen cevaplarda kendini gösteriyor.
Seçimlerde oyunu AKP’ye vereceğini söyleyenler de “Erdoğan Çankaya’ya çıkmasın” diyor.
Bunun başka bir sebebi de Erdoğan’la birlikte Çankaya’nın da bir gerilim konusu olacağına dair beklentiler.
Peki, bunlar ne derece geçerli. “Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun mu, olmasın mı” sorusuna verilen cevapların ezici bir çoğunluğu “Olmasın” şeklindeyse, bunu gözardı ederek yapılacak bir durum değerlendirmesi rüya tabirlerinden öteye geçemez.
Ancak aynı deneklerin “en çok güvenilen lider ve en başarılı siyasetçi” şıklarında da Erdoğan’ı seçmeleri bizi bir analiz yapmaya zorluyor. O da AKP tabanı da, sokaktaki seçmen de Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığa lâyık görmediğinden değil, Erdoğan sonrası AKP’nin dağılacağı ve siyasî istikrarsızlık olacağı kaygısı hâkim. Bir de buna Cumhurbaşkanlığı gerilimi kaygısını da eklemek mümkün.
Böyle düşünenler, cami avlusunda, “Çankaya laiktir, laik kalacak” diye slogan atan kesim değil.
Ancak siyasetin gerçekleri var. Şimdiye kadar eline Cumhurbaşkanı seçme fırsatı gelen hiçbir güçlü lider, bunu geri tepmemiş. Celal Bayar, Turgut Özal, Süleyman Demirel örneklerinde olduğu gibi.
Cumhurbaşkanlığı kimsenin elinin tersiyle iteceği bir makam değil. İkincisi, siyasî hareket liderini Çankaya’ya taşıdığı zaman rüştünü ispat etmiş demektir. Çankaya bir simge, lider o hareketin sembolüdür.
Liderler, parlamento içinden cumhurbaşkanı seçme fırsatı olduğu halde, askeri kızdırmamak ya da Sezer örneğinde olduğu gibi başka mülâhazalarla bunu yapmadıkları takdirde, sorun ortadan kalkıyor mu? Hayır.
Meclis içinde cumhurbaşkanı seçemeyen bir organ konumuna itilerek, millî iradenin Çankaya’ya ulaşma gücünün olmadığı kabullenilmiş oluyor. Bu da Meclis iradesine darbe vuruyor.
Ayrıca askerin gönlünü hoş tutma adına seçilen asker cumhurbaşkanları, ihtilâllere zemin hazırlamaktan öteye geçmediler. Bizzat varlıkları tehdit unsuru oldu. Ayrıca cumhurbaşkanlığı makamının genelkurmay başkanlığının bir devamı olduğu zihniyetinin oluşmasını sağladılar.
Otomatik olarak yukarı çıkamayanlar, kendilerine hak olarak gördükleri o makamı ele geçirmenin hesaplarına girdiler. Bu durum rejime yüksek gerilim hattı bağlamaktan farklı bir amaca hizmet etmedi.
Sezer gibi birleştirici olarak görülenler ise kriz üretmekten öteye geçemedi. Yaşı genç ancak siyasî tecrübesi fazla olan bir milletvekili, “Bu aşamadan sonra başbakanın cumhurbaşkanı olmaması da yanlış olur” dedi.
O zaman Erdoğan, elinde anayasayı değiştirecek bir çoğunluk olmasına, aynı zaman da çok da arzu etmesine rağmen, korkup Cumhurbaşkanı olamayan bir lider konumuna düşmüş olmayacak mı?
Ayrıca ANAP ve DYP’de yaşananlar da çok önemli bir nokta vardı. ANAP’ta Mesut Yılmaz, Özal’ın kadrolarını, DYP’de Çiller, Demirel’in arkadaşlarını kazanma amacını gütmedi. Özal ile Yılmaz’ın ANAP’ı, Demirel ile Çiller’in DYP’si uyum içinde olmadı.
Erdoğan ile Gül’ün elele verip, AKP’yi hazırlamalarının altında yatan bu tecrübe.
Bu seçimlerde de, Çankaya ve hükümette uyum sloganının işleneceğinden ve bir dönem daha yetki isteneceğinden kuşkum yok. Çünkü aklı olan iktidar bunu yapar.
Sancısız olur demiyorum. Ama aynı şeyler yaşanacak değil. AKP’nin asıl sorunu bu değil. AKP heyecanını kaybetmiş bir iktidar partisi hantallığında…
14.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|