“Komşu, komşunun ‘kül’üne muhtaçtır” diye bir atasözümüz vardır. Vardır, ama nedense Türkiye’yi idare edenler, bu atasözüne pek itibar etmemişler.
Komşularıyla iyi geçinmeye herkesten daha fazla muhtaç olan ülkemiz, uygulanan plansız ve iz’ansız politikalarla onları küstürmüş, bir bakıma kendine ‘düşman’ bellemiş. Bununla da iktifa etmemiş, ‘düşman’ ve ‘dost komşular’ listesini çok hızlı bir şekilde değiştirmişiz. Gün gelmiş Yunanistan’ı ‘düşman’ listesinin başına koymuşuz, gün gelmiş İran’ı. Çevremize, komşularımıza baktığımızda uzun süre ‘dost’ olduğumuz ülke yok gibi.
Peki, bu ‘düşman liste’sini hazırlamakla ne kazanıp, ne kaybettiğimizin bir muhasebesini yapabilmiş miyiz?
Aralarında yüz yıl süren kanlı savaşlara imza atan Avrupa devletleri, yeni şartlara ayak uydurup bir araya gelmiş ve kalkınmak uğruna ülke sınırlarını bile ‘yok’ saymış. Bugün bir Avrupa ülkesinden diğerine geçerken, otoban üzerinde ‘sınır kapısı’ görmek neredeyse imkânsız. Avrupa bunu gerçekleştirebilmiş ise, Türkiye de gerçekleştirebilir ve gerçekleştirmelidir.
Elbette bölgemizdeki problemler Avrupa’ya nisbetle daha karmaşıktır. Ama niyet, ‘dost listesi’ni çoğaltmak olduktan sonra engelleri aşmak imkânsız değildir. Komşularımız Suriye ve İran ve Irak, petrol ve doğalgaz yönünden ‘dünya zenginleri’ listesinde yer alıyor. Biz de en yakın komşu olarak bunlarla iyi geçinsek, onları dost bilsek ne kaybederiz? Aramıza ördüğümüz hayalî sınırları kaldırabilsek, bundan her iki taraf da faydalanmaz mı?
12 Kasım 2006 Pazar günü akşamı BBC Türkçe servisinin bir haberi, Çin’in Afrika ülkelerine ‘el attığı’ şeklindeydi. Habere göre Çin, 41 Afrika ülkesinin yöneticilerini ülkesine davet etmiş ve büyük bir ‘kongre’ düzenlemiş. Çin, davet ettiği Afrika ülkelerinin yöneticileri için şehirlerde ciddî tedbirler almış. Başkentte, gelen misafirler için 1 milyona yakın araç trafiğe çıkmama sözü vermiş ve çıkmamış. Ana caddeler, yapılan fil ve zürafa heykelleriyle adeta Afrika’ya çevrilmiş vs...
Çin nerede, Afrika nerede diye sorulabilir. Evet, birbirine çok uzak ama işin içinde ‘kazanç’ olunca Çin Afrika’ya el atabiliyor. Bilindiği gibi Çin’in çok büyük enerji ve maden kaynaklarına ihtiyacı var. Afrika da bu konuda zengin... Çin, Afrikalı yöneticilerin gönlünü alabilmek için çok büyük ‘bahşiş’ler de vermiş. Bunların arasında, Afrika ülkelerinin borçlarını silmek ve çeşitli teşvikler de var.
Çin, kendisine göre ‘dünyanın öbür ucu’ndaki Afrika’ya el atarken; biz komşularımızla ‘düşman’ kalabilir miyiz? Kalırsak, bundan kim faydalanır?
“Komşu ülke”lerin külüne değilse de, petrolüne muhtaç değil miyiz?
14.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|