Basına mümkün olduğu kadar röportaj vermeyen Guantanamo mağduru Murat Kurnaz’ı tuhaf saç ve sakalıyla gördük. İlk kez bir televizyoncuya, yani Uğur Dündar’a söyleşi imkânı verdi.
“Jema’at Al Tablighi” adlı barış yanlısı bir cemaatin gezisiyle Almanya’dan Pakistan’a gittiğini söylüyor Kurnaz...
İşte başına gelenler:
-Beni Kandahar’da önce gazeteci olmak şüphesiyle tutukladılar. Aslı olmadığını öğrendiklerinde 3000 dolar karşılığında Amerikalılara sattılar. Sonradan Guantanamo’daki sorgularım sırasında, sorgucunun biri bana itiraf etti. Ben onlara “Suçsuzum, siz beni 5000 dolara satın aldınız” demiştim. O da bana “Yok sen o kadar etmemiştin, biz sana 3000 dolar ödedik” demiş...
-Burada 3 ay boyunca ağır işkencelere maruz kaldım. Çırılçıplak soyup ellerimi arkadan zincirle bağlayarak tavana astılar. Sonra el ve ayaklarım zincirlerle bağlı, gözlerim, kulaklarım kapalı, yüzümde maskeyle 20 saatlik bir yolculuk. Guantanamo’daki “Camp X Ray” denilen ve kafeslerden oluşan yere geldiğimizde çok şaşırdım. Kafeslerde tuvalet yok. Musluk yok.
-3 aydan fazla izole edilmiş, sıcak-soğuk şok odasında kaldım. Odaya girdiğinizde sürekli size sıcak hava basılıyor. Sonra dondurucu soğuk hava basılıyor. Korkunç bir işkence yöntemi. Cereyan vermek, su içerisine yatırıp boğmak, açlık, susuzluk, zincirlere bağlanıp asılmak gibi ve akla gelmeyen çeşit çeşit işkenceler var. Diyorlar ki “El-Kaidesin.” Yok dediğinde basıyorlar cereyanı, 2-3 saat böyle devam ediyor.
-Bir leğen içinde su getiriyorlar. Saçlarımızdan tutup içine batırıyorlar. Orada birçok insanın öldüğünü kendi gözlerimle gördüm. Çırılçıplak soyuyorlardı, zincirlerle çekip asıyorlardı. Böylece 4-5 gün kaldım... Günde 3 öğün sadece tost, bir havuç ya da bir elma veriyorlardı.
-Tüm bu işkence yöntemlerinin sonuç vermediği hallerde, psikolojik işkencelere başvuruluyor. Kur’ân’ı yere atıp tekmeliyorlardı. Tuvalete atıyorlardı. Ezan ile müziği aynı anda açıp oynuyorlardı. Dinî hakaretler yapıyorlardı.
-Guantanamo görüntülerinin hepsi sahte. Çıktıktan sonra Guantanamo ile ilgili birçok resimler, görüntüler gördüm. Bunların hepsi yalan. Bunlar gerçek değil. Çekimler için Amerikalılar 2-3 mahkûm seçiyordu. Bunlara döşek, battaniye her şeyi veriyorlardı. Ellerine tespih veriyorlar, takke veriyorlar ve başlıyorlar onları çekmeye. ’Guantanamo Yolu’ belgeseli çok iyi yapılmış. Ama olanların sadece yüzde 20’sini anlatıyor. Bir filmde yıllar içerisinde olmuş olan olayları gerçekleştirebilmek mümkün değil.” (Kanal D)
Uğur Dündar işte böyle haberciliğe imza atmalı. Şapka çıkarırız. Kurnaz’la yapılan söyleşi tekrar ekrana gelmeli... Gelmeli ki, Amerikan’ın dünyaya uydurduğu yalanlar bir bir ortaya çıkmalı.
PAPARAZZİLERDEN KAÇMAK
“Artist” olmak isteyen miniklere haber muhabiri soruyor:
“Büyüyünce ne olmak istersin?
Minik kız cevap veriyor:
“Büyüyünce paparazzilerden kaçmak istiyorum.” (atv)
Kızcağız, bunu bir “iş” gibi görüyor.
Çünkü, her ünlü magazin programlarında objektiften “kaçar gibi” yapıyor ya, onu izleyen minik yavrularımız bunun bir “rol” olduğunu düşünüyor olmalı.
“Paparazzilerden kaçmak!”
Şuuraltı... Yani, yeni deyimle “bilinçaltı” minicik beyne mesajlar gönderilmiş. Yani, şöhret olduğunda, koluna taktığı sevgilisiyle, eğlenceye gidecek ve kameralara yakalanacak!
Minik kızımız, şöhretin zehirli bal olduğunu bilmediği için o sözü söylemiş olabilir... Şöhret bataklığına el birliği ile sokmak isteyen ebeveynler, minicik beyinlere böyle programlar izlettiriyor. Sonra da kamera önüne iterek, hayatını objektiflere hapsediyor.
Niye?
“Paparazzilerden kaçmak için.”
Anetta Bening, Hollwood kaldırımına kendi ismini yazan yıldızı yerleştirdikten sonra, şöyle söylüyor:
“Tek sahip olduğum en zengin varlık, ailem.”
Onlar şöhretten bunaldıkları için “aileye” sımsıkı sarılıyor. Biz ise, “paparazzilerden kaçırmak için” şöhret yetiştirmeye bakıyoruz.
14.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|