DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, pazar akşamı Haber Türk televizyonunda Basın Kulübü’ndeydi. “Düz ovada siyaset” söylemi, gazeteciler tarafından yine soru yağmuruna tutuldu. Sarf ettiği sözlerden dolayı bir kez daha test edildi.
Genelkurmay başkanının rahatsızlığı ve kendisinin verdiği cevaplar hatırlatıldı. Ağar, “Polemik adamı değilim” diyerek konuya girdi. “Meseleyi askerin sırtına ihale ederek çözemeyiz” dedi. “Türkiye’de bölünmez bütünlük konusunda kimse farklı düşünmüyor” tezini savundu.
Cumartesi anneleri konusunda Büyükanıt’ın tepkisine karşılık görüşü sorulduğunda, “Herkesi, Cumhuriyet’in eşit vatandaşı olarak görürüm” şeklinde cevaplandırdı. Türkiye’nin gücünün, siyasî ve dinamik gücü ile mümkün olacağını vurguladı.
Gazeteciler, “Barışı, en iyi şahinler yapar” sözünden hareketle, kavgayı veren ve düğümde taraf olan biri olarak kendisinden çözüm beklendiğini hatırlattılar. Kendisi de, “Demokrat Parti geleneğinde sivil siyaset var” diyerek siyasî misyonunu, geçmişten günümüze bağladı.
Terörü etkisizleştirme konusunda, “Müşterek vatan ve bölünmez birliktelik” çerçevesini tekrarlayan Mehmet Ağar, “Türkiye kendi iradesiyle birliğini güçlendirmeli” tezini sahiplendi.
Diyarbakır’ın, Batman’ın çözüm merciinin Ankara olduğuna değinen Ağar, aksi halde, dış etkilerin belirleyici olma riski taşıyacağına işaret etti. Kendi problemlerimizi çözmezsek, uluslar arası arenaya gündem olunacağına ve inisiyatifin kayacağına dair endişesini dile getirdi.
Değişip değişmediği sorusuna, memuriyet ile siyaset farkını açıklayarak giren Ağar, daha sonra, “Ben demokrasiyi içselleştirerek geliyorum” sözüyle takviye yaptı. Akabinde Demokrat Parti geleneğinin sivil siyaset inisiyatif karakterine değindi. Halk için temel hak ve hürriyetlerin esas olduğuna işaret etti.
Güneydoğu meselesini, “Kelime fetişizmi”ne girmeden, problemi etnik kapsamda görmeden anlatmaya çalışan Ağar, siyasette insanî ve vicdanî duyguların yok edilemeyeceğini, cesaret olmadan siyasetin yapılamayacağını ve terör için milletin “Artık yeter” dediğini ve bunu anlamak gerektiğini ısrarla vurguladı. Vatandaşımızın feryadına ve bölgedeki sivil toplum kuruluşlarının beklentilerine tercümanlık yaptı.
“Cumhuriyet, korku cumhuriyeti rejimi değildir” diyerek bu konuda millete güvenmek gerektiğini ifade eden Ağar, böylece paranoyak rejim bekçilerine ve korku zehabına kapılmış belli çevrelere de gönderme yaptı.
Cenazesi olan ailelerin yanan yüreğini, figanını ve düne ait üzüntüleri tazelemeden problemi çözmenin zamanı olduğu üzerinde duran Ağar, “Yeni acılar yaşamadan” problemi çözmenin aciliyetine değindi. “Birlikte yaşamanın zafiyete dönüşmemesi” için, ekstrem noktalardan uzak bir makul zemine atıf yaptı.
Gazetecilerin sıkıştırma sorularına, sakin ve hafif güleç bir üslûpta cevap vermeyi başaran Ağar, polemik yapmadı. Önceki beyanlarına sahip çıktığı gibi açılımını da sürdürdü. Israrla “Değiştiniz” söylemine, “şartların değiştiğini ve bunları doğru okuduğunu” belirtti.
Ağar, bu açık söylemiyle resmî ideolojinin hoşlanmayacağı bir üslûp geliştirmiş. Oldukça insânî. Siyasetin alanını genişletmeye çalışıyor. Demokratik söyleminde çoğunluğun düşüncelerini seslendiriyor. Geri adım atmaması ise siyasete güven kazandırıyor.
Emin ve temkinli konuşmasında, problemlerin düğümünü açmaya çalışıyor. Devletle millet arasındaki uçurumun farkında. Sorumluluk alarak, arayı kapatacak formüllere yoğunlaşmış. Yaklaşımı ve ortaya koyuş üslûbu tuttu. Kamuoyu, söylemlerini dikkate aldı, bu yüzden tartışma devam ediyor. Buna, konuyu “olgunlaştırma süreci” diyebiliriz.
Bundan sonrası için;
1- Ağar, demokratikleşme yolunda sivil siyaset söylemini sürdürmelidir. Sivil bir anayasa, AB, temel hak ve hürriyetler alanında demokrasi çıtasını yükseltecek çıkışlarına devam etmelidir.
2- Uzlaşarak büyüme ve birbirini anlayarak yakınlaşma stratejisini daha da geliştirmelidir.
3- Toplumla siyaset ve vatandaşla muhabbet üzerine devleti inşa edecek millet merkezli bir katılımcı demokrasinin somut tekliflerini, yeni konu başlıkları ile seslendirmelidir.
14.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|