Ecevit’in vefatıyla başlayıp ancak altı gün sonra toprağa verilmesiyle nihayete eren bir haftayı geride bıraktık. Ve bu olay, diğer birçok hadisenin yanı sıra, özellikle üç önemli gelişmenin de üstünü örttü.
Bunlardan biri, Amerika’daki Kongre seçimlerinde Bush’un hezimete uğramasıydı.
Sonuçları Türkiye’deki dengeleri de ciddî şekilde etkileyebilecek olan bu kritik gelişmenin ülkemizde yeterince değerlendirildiğini söylemek herhalde pek mümkün değil.
Oysa seçim sonuçları ABD siyasetinde çok şiddetli bir depreme yol açtı. Bu sarsıntının ilk dalgası, Irak’taki fiyaskonun önde gelen sorumlularından Rumsfeld’i götürdü.
Ve görünen o ki, ABD’nin Irak siyaseti yakın zamanda esaslı biçimde değişecek.
Bu değişim Irak’a ve bölgeye “demokrasi götürme” hedefinden vazgeçilmesi, yani BOP’un askıya alınması, Irak’ın fiilen üçe bölünmesi ve işgalin kademeli olarak, ama hızlandırılan bir süreçte sona erdirilmesi şeklinde gerçekleşirse, sonuçlarının Türkiye’yi iç ve dış dengeleri açısından nasıl etkileyeceği, yeni dönemin öne çıkan konuları olacak gibi görünüyor.
Bu arada seçimin hemen ardından Washington’a giden Olmert’in, Filistin’deki son katliamlarına yönelik tepkileri hiç umursamazken, öteden beri İran’a savurduğu tehditleri daha da sertleştirmesi dikkat çekici.
Bush’un seçim hezimetini kamufle etme amaçlı yeni senaryolar mı tezgâhlanıyor?
Haftanın ikinci önemli gelişmesi, AB Komisyonunun açıkladığı ilerleme raporu ve strateji belgesi. Raporun ve belgenin perde arkası ortaya çıktıkça, AB içindeki Türkiye karşıtlarının “olsun” diye çabaladıkları tren kazasının, Komisyon yetkililerince sergilenen sağduyu ile önlendiği daha iyi anlaşılıyor.
Görünen o ki, AB’nin karar organları, birliğin en güçlü ülkelerinden gelen muhalefete rağmen, Türkiye ile ipleri koparmanın tarihî bir yanlış olacağını idrak etmiş durumdalar.
Şu vaziyette, limanların Rumlara açılması ve 301 meseleleri, Aralık ortasındaki AB zirvesinde ertelenmiş durumda. Limanlar konusunda Türkiye’nin, KKTC’ye uygulanan izolasyon kalkmadıkça yeni bir adım atması beklenmiyor. Ama 301’de yeni bir hazırlık gündemde. Tatminkâr bir eğişikliğin AB zirvesine kadar Meclisten geçmesi halinde Türkiye’nin elinin güçleneceği ve Kıbrıs meselesinde de zaman kazanacağı yaygın kanaat.
Aralık zirvesi kazasız belâsız veya asgarî hasarla atlatılırsa, Kıbrıs’ta yeni hamleler için Türkiye’deki seçimlerin bekleneceği de.
Üçüncü olay ise, Ecevit için yapılan cenaze töreninin gölgesinde kalan AKP kongresi.
Kongreye dair yorumlar, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma iradesini iyice netleştirdiği ve partiyle başbakanlığı Gül’e bırakma kararının açık işaretlerini verdiği yönünde birleşiyor.
Bu sinyallerin, Ecevit’i uğurlamak için toplananların “Çankaya laiktir, laik kalacak” sloganları attığı gün, onları cevaplarcasına verilmesi, önümüzdeki kışın ne kadar sıcak geçeceğinin de habercisi. Erdoğan’ın bu süreçte yine “provokasyonlar”dan söz etmesi de...
14.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|