Yozgat’tan okuyucumuz: “İnsanların en hayırlısı benim asrımdaki ashabımdır. Sonra onların peşinden gelenlerdir, daha sonra onların peşinden gelenlerdir. Sonra öyle bir kavim gelecek ki, onlardan birinin şehâdeti yeminini, yemini de şehâdetini geçecektir” hadisini açıklar mısınız?”
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’a en zor zamanlarında yardım eden, O’nun (asm) nurlu sohbetlerinden yüksek feyiz alarak doğrudan ve hiç aracısız zahirden hakikate geçen sadık arkadaşları, yani sahabeler, yani Ashab-ı Güzin, tam mânâsıyla birer Peygamber Yıldızıdır. İnsanlık tarihinde Peygamberlerden sonra gelmiş en şerefli nesil ve en hayırlı topluluktur. Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, her biri hak, hakkaniyet, sıdk ve doğruluk için, canlarını, mallarını, anne ve babalarını, kavim ve kabilelerini feda eden birer fedaîdirler.1
Birer Peygamber Yıldızı olan Sahabeleri Kur’ân’dan dinleyelim:
* “İslâm’da önceliği olan Muhacirler ve Ensar ile onları güzellikle takip ederek örnek alanlar ve onları hayırla yâd edenlere gelince; Allah onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdırlar. Allah onlara içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan Cennetler hazırlamıştır. Bu ise en büyük kurtuluştur.”2
* “And olsun ki, o ağacın altında sana biat eden mü’minlerden Allah razı oldu. Kalplerinde olanı bildiği için, Allah onların üzerine sükûnet ve emniyet indirdi ve onları pek yakın bir fetihle mükâfatlandırdı.”3
* “Muhammed Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar da (sahabeler) kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Sen onların rükû ve secde ettiklerini görürsün. Onlar Allah’ın lütfunu ve rızasını ararlar. Yüzlerinde ise secde izleri vardır.”4
Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
* “Sakın, sakın! Ashabımın aleyhinde bulunmayınız. Onları garazınıza hedef etmeyiniz. Her kim onları severse, beni sevdiğinden dolayı sever. Her kim de onlara buğz ederse, bana buğz ettiği için eder. Her kim onlara eza ederse, bana eza etmiş olur. Her kim bana eza ederse, Allah’a eza etmiş olur. Her kim de Allah’a eza ederse, çok sürmez, hesabını Allah’a verir.”5
* “Allah Teâlâ, benim Ashabımı Enbiya ve Mürselîn (Peygamberler) müstesna olmak üzere insanların ve cinlerin tamamına tercih etmiştir.”6
Ebû Erâke anlatıyor: “Bir gün sabah namazını Hazret-i Ali (ra) ile kıldım. Ali, namazdan sonra sağ tarafına dönüp durdu. Üzgün ve benzi soluktu! Güneş mescidin duvarında bir mızrak boyu yükselince kalkıp iki rek’ât namaz kıldı. Sonra ellerini döndürüp: ‘Vallahi ben Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellemin ashabını gördüm. Bu gün hiçbir şey onlara benzemiyor! Onlar sabahları kalkarken renkleri sarı, saçları darmadağınık ve elbiseleri tozlu idi. Kaşlarının arası—secde izinden—keçilerin dizleri gibi idi. Geceleri sabaha kadar secde ve kıyamda geçiriyor ve Allah’ın kitabını okuyorlardı. Sabah olunca da, Allah’ı zikretmeye başlayıp, rüzgârlı havada sallanan ağaçlar gibi sallanıyorlardı. Gözyaşlarından elbiseleri ıslanırdı’ dedi. Sonra kalkıp gitti. O günden sonra, Allah düşmanı İbni Mülcem tarafından öldürülünceye kadar yüzünün güldüğünü kimse görmedi.”7
Sahabeler öyle faziletli bir topluluktu ki, birbirlerini sırf Allah için severler, birbirlerinin aleyhine de geçseler, birbirlerini Allah için affederlerdi. Hazret-i Muâviye ile Hazret-i Ali’nin yolları siyasette ayrılmıştı. Hazret-i Muâviye (ra), Halife Hazret-i Ali’ye (ra) biat etmedi. Halifeliğin kendi hakkı olduğunu savundu ve bunun için Hazret-i Ali (ra) ile savaştı. Fakat bir gün, Hazret-i Ali’nin (ra) faziletlerinden ve ilminden bahseden Dırar bin Dumre el-Kinânî’nin yanında Hazret-i Muâviye gözyaşlarını tutamadı ve hüngür hüngür ağlamaktan da kendini alamadı. Sonra Dırar’ı tasdik etti: “Evet, vallahi öyle idi!” dedi.8
Bahsettiğiniz hadiste9, sahabelerden insanların en hayırlısı olarak bahsediliyor. Sahabeleri takip eden nesle “Tâbiînler” denmiştir. Bu nesil de faziletçe sahabelerden sonra gelmektedir. Tâbiînleri takip eden hayırlı nesle de “Tebe-i Tâbiîn” denmiştir ki, bu neslin de faziletinin Tâbiînden sonra geldiği hadisten anlaşılmaktadır. Daha sonra gelen insanlık nesillerini ise ancak irşad ederek faziletçe yükseltmek mümkün olacaktır. İrşad edilmemiş kimselerin ise şehadetlerinin yeminlerine karışacağı, yeminlerinin şehâdetlerine karışacağı, yani dürüst olmayacakları ve güven vermeyecekleri, hâkim karşısına yalancı şahitlerin rahatlıkla çıkıp Allah adına yalan yere yemin edeceği bu hadiste ifade edilmiştir.
Dipnotlar: 1- Mektûbât, s. 121 2- Tevbe Sûresi: 100 3- Fetih Sûresi: 18 4- Fetih Sûresi: 29 5- Tecrit Terc. 1/23 6- Tecrit Terc. 1/25 7- el-Bidâye: 8/6 8- Hılye: 1/84 9- Buhârî, 8/1147
03.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|