Diyarbakır, Şanlıurfa ve Şırnak’ta meydana gelen su baskınlarında 22 kişinin ölümü, 25 kişinin kaybolması, 1 kişinin yaralı, çok sayıda hayvanın da telef olması ülkeyi sarstı.
Merkezi Elazığ’da bulunan Güneydoğu Anadolu Bölge Afet Müdahale ve Lojistik Merkezi hemen buralara 2500 battaniye, 200 çadır, 7 seyyar mutfak ve çok sayıda personel sevk etti.
Mersin ve Antalya’da olduğu gibi İstanbul Sarıyer ve Beykoz’da da sel zararlarıyla birlikte geldi. Acziyetimizi bir kere daha anladık.
Bu tür musibetlerde bizim de payımız var mı? Kendimizi sorgulamaya ne dersiniz?
Eğer biz yerleşim sahalarını planlı, programlı, düzenli, şehircilik anlayışına uygun bir tarzda yapsaydık bu kadar zarara uğrar mıydık? Dere kenarlarına ev yapıyor, su logarlarını gerekli genişlikte koymuyorsak kabahat kimin? Bunda, dere kenarlarına gecekondu konduranların olduğu kadar buna göz yuman ilgililerin de suçu yok mu?
Gerekenleri yapsak, gereken tedbirleri alsak daha az bir zararla atlatmaz mıydık?
Diyebiliriz ki kusur, hata, ihmal ve yanlışlıklarımızın faturasını ödüyoruz. Hem de kat kat fazlasıyla.
Allah’ın tabiat kanunları denilen tekvinî, bir de dinle ilgili teşriî kanunları var. Şehircilik, imar, iskân gibi konularda tekvini kanunlar, esaslar belli. Onlara eksiksiz uymak lâzım.
Ama bizim, toplum olarak musibete maruz kalmayınca uyanasımız pek yok. Deprem olur, depreme karşı tedbirler gündeme gelir. Su baskınları olur, hemen eksik ve kusurlarımızı hatırlarız. Oysa dinî kanunlara uymak kadar hayat ve sağlıkla ilgili tekvinî kanunlara da uymak gerektiğini bir bilseydik, bu ihataları hiç yapar mıydık?
Özetle; gereken dersleri alırsak musibet musibet olmaktan çıkar, “Bir musibet bin nasihattan iyidir” misali ilerisi için hazırlıklı olur, bu tür musibetlerin ağına takılmaktan kurtulur veya daha az zararla atlatırız. Teselli kaynaklarımız da yok değil. Musibetin daha büyüklerini düşünüp katlanacağız. Birgün benzeri musibetlerin bizlerin de başına gelebileceğini hatırlayıp yardımlaşma ve kenetleşme içerisine gireceğiz.
Ölenlerimizin şehit, zayi olan mallarımızın sadaka hükmüne geçtiği inancıyla teselli bulacak, aslâ isyana girmeyecek, sabır ve metanetle göğüsleyecek, Allah’tan yardım dileyeceğiz.
Milletimize, musibetzede ailelere taziyet ve geçmiş olsun dileklerimizi sunuyor, böylesi musibetleri tekrar vermemesini Rabbimizden niyaz ediyoruz.
03.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|