Irak’taki durum gerçekten de çok vahim. İçler acısı. ABD’nin bataklığa saplandığı ve Irak’ın ikinci bir Vietnam olduğu artık şüphe götürmez bir gerçek. En başta Bush dahi kabul ediyor. Kısmî Senato seçimleri de bu yenilginin gölgesinde yapılıyor. İşgalin korkunç bilânçosu giderek daha fazla gün yüzüne çıkıyor. Saddam döneminde Şiilerle Sünnilerin ortak yaşadığı gri alanlar bu işgalin getirdiği fitne ateşiyle birlikte yaşanılamaz hale gelmiş bulunuyor.
Mezhepçilik ayrışmayı, ayrışma da fiilî bölünmeyi getiriyor. Bunun sonucunda ve özellikle Hasan el Askeri’nin türbesine girişilen saldırıların akabinde çıkan mezhep çatışmaları (düşük yoğunluklu iç savaş da denebilir) günde yaklaşık yüz kişiyi ekin gibi biçiyor. Fitne ateşine kurban gitmeniz için adınızın Ömer, Osman olması kafi. Sünnî olarak ayrım nedeni, ama infazda ayrım gözetilmiyor. Bunun sonucunda 950 bin civarında Iraklı gri bölgeleri terk etmiş. Bunun mânâsı kitleler halinde Şiî ve Sünnilerin zoraki yer değiştirmesi ve tehciridir. Birinci Dünya Savaşı da Ermenilerle Türkler arasında böyle bir trajediye neden olmuştu.
İç göç bağlamında mezhep kavgası ateşinden kaçan Iraklılardan bir kısmı nisbî güvene haiz kuzeydeki Kürt bölgelerine sığınıyor. Bir milyon civarında iç göçmene mukabil bir ile iki milyon arasında Iraklı da başta Suriye ve Ürdün olmak üzere bölge ülkelerine kaçmış. Irak’ın işgalinden beri ölenlerin kesin rakamı ise bilinmiyor. Ama en son verilere göre (Ekim 2006) ölen Iraklıların sayısı 650 bin civarında. Bunun anlamı, işgalden sonra her 40 Iraklıdan birisi öldürülmüş durumda.
Bunu en iyi aksettiren tablolardan birisi Talib El Sudani adlı bir Iraklının hazırlamış olduğu komedi programı. Bağdat’ın El Şarkiya televizyonunda yayınlanmaya başlayan “Acele Edin, Öldü” isimli komedi programı ülkede izlenme rekorları kırdı. Iraklı sunucu Talib El Sudani’nin hazırladığı program, 2017 yılında hâlâ ABD işgali altında olan Irak’ta geçiyor. O tarihte yaşayan tek Iraklı olan Said Halifa’nın canlandırdığı ‘Said’ karakteri, herkes ölmüş olmasına rağmen hazırladığı bir televizyon programında ülkede yaşanan gelişmeleri anlatırken, koalisyon güçlerinin Irak’ı 6 bin 994 yıl sonra terk edeceğini söylüyor. Aynı zamanda program metinlerini de yazan Talib El Sudani, ülkedeki kaos ortamından dolayı yazdığı metinlerin bazı bölümlerini silmek zorunda kaldığını söyledi. Sadr semtinde yaşayan Talip El Sudani çok ilgi gören programıyla ilgili şunları söylüyor: “Programın tek mesajı; ‘Amerika insanlığın düşmanıdır’ tezidir. Bu benim görüşüm, ABD kanı seviyor. Kıt’aları aşarak buraya gelen ABD, insanlığın en büyük düşmanlarından biri. Bizim mesajımız çok açık. Programın müziğinde de zaten ‘tankla geldiniz, ülkemizi harap ettiniz, ülkemizden gidin’ diyoruz..”
***
ABD’nin yaptıklarıyla ilgili tespit doğru olmakla birlikte eksik ve yetersiz. Bir de bu oyunun parçası olan yerliler ve aletler veya işbirlikçiler var. Burada çok serinkanlı olmak gerekiyor. Siz kullanan el yerine onun aletine yöneldiğinizde veya ona karşılık verdiğinizde aslında üst iradeye boyun eğmiş oluyorsunuz. Kargaşa da derinleşiyor. Alete cevap vermek de karşı tarafı aletle boğuşan taraf derekesine indiriyor ve böylece kurgulanmış fasid daire işlemeye başlıyor. Maalesef Irak’ta hukukî değil, fiilî bir durum olduğundan bu durumdan en fazla masumlar zarar görüyor. Hukuk değil güç işliyor. Bu piramidin tepesinde ABD var. Irak işgaliyle birlikte onlarla işbirliği sonucu güç devşiren Şiiler ise kurumsal gücün ikinci kademesini teşkil ediyor. İşte bunların himaye ettikleri ölüm mangaları da Irak’ı kan gölüne çeviriyor. Bu oyunun en son kurbanlarından birisi dostumuz İsam er Ravi oldu. Vefatını Ahmet Varol’un konuyla ilgili yazısından öğrendim. Ahmet Varol temas etmese bile İsam er Ravi’nin geçen yılki Türkiye ziyareti sırasında en fazla dile getirdiği ve rahatsız olduğu hususların başında İran nüfuzu ve teşeyyü tehlikesi geliyordu. Bunu da açıktan ve ulu orta olarak telâffuz etmekten çekinmiyordu. Irak’ın mezhep kamplaşmasına doğru hızla yuvarlandığını, kaydığını ifade ediyor ve bunun adının konması gerektiğini ifade ediyordu.
Ürdün Kralı Abdullah’ın Şiî üçgen tehlikesi tezini o da paylaşıyor ve bunun ilk fasıllarının Irak’ta yaşandığına dikkat çekiyordu.
***
Türkiye’de eğitim görmüş ve Türkçe de bilen Dr. İsam er Ravi Muhsin Abdulhamid gibi Saddam’ın hışmına uğrayanlar listesinde bulunuyordu. Ravi kellesini Saddam’ın idam sehpasından veya giyotininden kurtarmış, ama muhtemelen mezhep ve fırkalara bağlı ölüm mangalarından kendisini kurtaramamıştır (Fırak el mevt et taifi). Onların infazına kurban gitmiştir. İşgalin taşıdığı fitne ateşi ve koru, Irak’ı, iç savaş kıskacında benzeri manzaralar yaşayan Lübnan ve Guatemala gibi ülkelere benzetmiştir.
Son sıralarda sürekli tehdit alıyormuş. Başkalarını da kendisiyle birlikte ölüme sürüklememek için koruma istemiyormuş. Bu kahraman adamı ölüm mangaları adındaki işgalcilerin kuklaları ve aletleri öldürmüş olmalı. Maalesef İslâm dünyasında en fazla Şiî-Sünnî diyaloğuna yatkın olan ve fiiliyatta da bunun örneklerini vermiş olan İhvan çizgisi bugün, teşeyyü tehlikesine en fazla parmak basan grup veya hareket haline gelmiştir.
Aralarında Şiî temsilcilerin de bulunduğu Müslüman Ulema Birliği Başkanı Yusuf Kardavi’nin son çıkışı veya çığlığı ve İhvan’ın Suriye ve Irak’taki kanatlarından gelen münferit ve toplu açıklamalar bu meş’um akıntıya kapılmakta olduğumuzu gösteriyor. Çözüm sadece işgalin bertaraf edilmesinde değil, her zümrenin kendi delisine ve ahmağına ve akılsızına sahip çıkmasından geçiyor. Yoksa her zamanki gibi bir delinin attığı taşı kırk akıllı yine çıkaramayacak. Müslümanların birinci görevi ahmaklara fırsat vermemektir.
03.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|