Her doğan çocuk tertemiz olarak İslâm fıtratı üzere doğar. Eğitimlerine göre ya dinine bağlı, ya dinsiz, ya da başka dinlere mensup olarak yetiştirilirler. Buna Efendimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde şöyle dikkat çekerler: “Her çocuk fıtrat üzere doğar. Konuşmaya başlayıncaya kadar bu hal üzere devam eder. Sonra anne-babalarının tesiriyle Yahudi, Hıristiyan, Mecusi, v.s. olur.”1
İşte bu noktada İslâmî eğitimin, anne-babaya düşen görevin önemi ortaya çıkar. “İlk hakikat dersini annemden aldım” diyen Bediüzzaman sonra öğrendiklerini ona bina ettiğini belirtir. Çocukluğunda sağlam bilgiler almayan çocuğun geleceği karanlık demektir.
Anne-baba çocuğuna Allah’ını, Peygamberini, dinini, imanını küçük yaşlardayken verecektir. Çünkü ağaç yaşken eğilir. Bu yaşta öğrenilenler silinmez ömür boyunca. Çocuk, hayat kitabı, kılavuzu Kur’ân’la da bu yaşlarda tanışacak, ilk fırsatta öğrenecektir.
Bir Müslüman için temel eğitim mutlaka Kur’ân’la başlar. “En hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir”2 buyurulmuyor mu?
Sadece Kur’ân’ı okumak değil, Kur’ân hakikatleriyle yoğrulmak gerekir.
Mazide İslâm dünyasının asırlarca ilimde, medeniyette, teknolojide öncü olmalarının sebebi işte bu eğitimdi. Kur’ân’ı anlama, ruha nüfuz ettirme ve onun ruhuna uygun hareket etme! Resûl-i Ekrem (asm), “Allah bu şanı yüce Kur’ân’a bağlı olan toplumları yükseltir. Ona sırt çevirenleri ise alçaltır”3 buyuruyor.
İbni Haldun, döneminde de İslâm dünyasında gerçekleştirilen bu eğitim ve önemine şöyle dikkat çeker:
“Çocuklara Kur’ân talim etmek dinin şeâirinden bir şiârdır. O yüzden Müslümanlar bunu esas alarak, bütün beldelerinde yaygın olarak Kur’ân eğitimi yapmışlardır. Çünkü Kur’ân âyetlerine ve hadislere dayanan İslâm ve imanın kalplerde kökleşmesi herşeyden önce bu şiâra bağlıdır. Onun için Kur’ân öğretimi esas hâline gelmiş olup, daha sonra hâsıl olan melekeler bu esas üzerine bina edilmiştir. Bunun sebebi şudur: Küçüklerin eğitimi çok daha köklü olup daha sonraki yaşlarda eğitim ve öğretime temel teşkil eder. Çünkü kalpler ve zihinler diğer melekelerin temelidir. Üzerine bina edilen şeyin tarzı ve durumu, temele bağlıdır.”4
Demek Kur’ân’la temel atılmış oluyor.
Tabiî ki bununla yetinilmeyecek. Bir taraftan Kur’ân ilimleriyle vicdan, diğer taraftan fen ilimleriyle akıl, fikir aydınlatılacaktır.
Dipnotlar: 1. Buhârî, Cenâiz: 80.z 2. Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân: 21; Ebû Davud, Vitr: 14. 3. Müslim, Müsafirîn: 269; İbni Mace, Mukaddime: 16. 4. Aile, s. 24.
16.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|