Nice çamura düşmüş cevher gibi kötü alışkanlıkların batağında bulunan, kurtuluş simidi bekleyen nice insan vardır ki samimiyetlerine binaen bir vesileyle kurtuluşa ermişlerdir. Bişr-i Hafî meyhaneden veliliğe yükselmemiş miydi?
Kimseyi hor görmemeli. Gün gelir o hor gördüğümüz kişi bizi de sollayabilir. Akibet önemli. 1999 Marmara Bölgesi depreminde Düzce’de gece saat 3.00’te sallantı esnasında kafa çeken bir sarhoşun balkona çıkıp ezan okumaya başladığına köşemizde dikkat çekmiştik.
Geçen gün Mirac Cami imam-hatibi Ahmet Hoca anlattı: “1970’li yıllarda bir sabah vakti caminin kapısı önünde bir sarhoşla karşılaştık. Ayakta dikilecek takati yoktu. ‘Ben namaz kılacağım’ demesin mi? ‘Peki’ dedik, başını yıkayıp abdest aldırdık. Namazı bizimle kıldı. Hasan isimli birisiymiş. Aksaray’da bir kliniği varmış. Namaz bitince bizim Kumkapı’daki İbrahim Paşa Camiinin perişan hâlini görünce, ‘Hocam, camiyi tamir ettirelim’ dedi. Adam öylesine tevbe etmiş, samîmî bir şekilde dinî hayata yönelmişti ki birgün geldi beni alıp Taksim’de bir yere götürdü. Baktım bir kumarhane. Girer girmez kumarbazlar ayağa kalktılar, ‘Hasan Ağabey, hoş geldiniz’ diye hürmet gösterdiler. ‘Haydi beyler cami tamir ettiriyoruz. Yardım için elleri cebe atın’ deyince herkes kolları sıvayıp yüklü bir para çıkarmışlardı. Camiyi tamir ettirdik. Hasan Bey sonra da istikametini devam ettirdi.”
Dicle kenarında bir kısım gençlerin içki içerek eğlendiklerini gören büyük veli Maruf-u Kerhî eğlenenlerden birinin, “Bize bir duâ edin de içkiyle gark olup gidelim” demesi üzerine verdiği cevap oldukça düşündürücü: “Allah’ım, bu gençlerin gönüllerini bu dünyada hoş tuttuğun gibi ahirette de hoş tut.” Delikanlı anlayamamış. O büyük zat ise şöyle açıklamış: “Allah sizi ahirette hoş tutmak isterse tövbe nasip eder oğlum!”
Fethi Dik arkadaşımızın anlattığına göre Konya’nın büyük âlimlerinden saygın ve heybetli Mustafa Hoca birgün meyhanede kafa çeken gençlerin yanına gitmiş. Gençler onu görünce başlarını yere eğip görmezden gelmek istemişler. Hoca Efendi gençlere, “Evlâtlarım, kendinize yazık ediyorsunuz” demiş. Büyük bir mahcubiyet ve eziklik içinde bulunan gençler tevbe edip doğru yolu bulmuşlar.
Şu veya bu sebeple bataklığa düşmüş insanların bir kurtarıcı el beklediklerini hiçbir zaman unutmamalı.
Sahabenin âlimlerinden Ebu’d-Derda Hazretleri günaha dalmış bir kardeşine kızmayıp sadece acıdığını belirttiğinde, “Nasıl olur?” diye soranlara, “Kuyuya düşmüş bir kardeşinizi, batsın, ölsün, mahvolsun, diye daha mı itersiniz, yoksa onu oradan kurtarmaya mı çalışırsınız?” diye cevap vermiş.
06.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|