Koyunlar dağda karınlarını doyurup ağıllarına döndüklerinde yavruları onları dört gözle beklerler. Çünkü anneleri yediği otlarla onların karınlarını doyurmak için sütlerini toplamıştır. Yüzlerce koyun ağıllara geldiğinde kuzucukları hiç şaşırmadan birbirine benzeyen onca koyun arasında annelerini bulurlar… Annelik şefkati içinde olan koyunlar da bunu yaparlar…
İşte, geçtiğimiz günlerde bir okulun önünde kızlarım (Edanur ve Sena’nın) dersten çıkmasını beklerken âdeta bu manzarayı andıran bir görüntüyle karşılaştım.
Yer Ankara’nın merkezi Kızılay’a 4-5 kilometre uzaklıkta bir okul. Saat 17.30. Yani akşam namazı kılınmış ve hava iyice kararmış. Anneler, babalar, ablalar, ağabeyler, dedeler, nineler okulun zilinin çalmasını bekliyorlar. Okulun arka sokağı veya bir iki sokak ötesinden veliler, çocuklarını eve gelirken bir zarar görmemeleri için almaya gelmişler.
Çocuklarını beklerken kendi aralarında konuşuyorlar. Okul önünden kaçırılan, okula 500 metre uzaklıktaki bir parkta oynarken kaçırılan, insanlıktan nasibini almamış canilerin öldürüp aynı yere bırakılan çocuklardan bahsediyorlar. Okullardaki şiddet olaylarını anlatıyorlar. Okutup bugüne kadar getirdiklerini yavrularını koruma adına gelmişlerlerdi okul bahçesine …
Hava soğuk olduğu için çocuğunun hırkasını sıkı sıkıya kucaklamış bir anne… Bir başkası “Yağmur yağabilir” diye şemsiyesini getirmiş yavrusunun…
Saat 17.50 ve zil çalıyor. Başta bahsettiğim annelerini bekleyen kuzular gibi, annesinin bir tanesi yavrular da annelerini arıyorlar. Annesini bulanlar gülücükler atarak sarılıyor… Bulamayanlar tedirgin… Tıpkı, yavrusunu bulan veya bulamayan veli gibi… Öğretmenler de öğrencilerini tâ kapıya kadar uğurluyor… Velilerin çocuklarını almasından sonra ancak ayrılabiliyor oradan… Çünkü bu çocuklar kendisine emanet…
***
Bunları neden anlattığım anlaşılmıştır. Okullarda son yıllarda artan şiddet olayları velileri tedirgin ediyor. Okul ne kadar güvenli olsa da, yeteri kadar tedbir alınsa da, anne ve babalar çocuklarını güven içinde okula gönderemiyor.
Millî Eğitim Bakanlığının okullardaki “vak'a analiz formu” aracılığıyla tuttuğu istatistiklere göre, okullarda, geçen eğitim-öğretim yılının son 1,5 ayı ile bu eğitim yılında toplam 2 bin 474 olay meydana gelmiş. 6 bin 224 öğrencinin karıştığı olayların 9’u ölümle sonuçlanmış. İstatistiklere göre, fiziksel zarar veren şiddet: 814 olay, zorbalık, tehdit, sataşma: 491 olay, dedikodu, lâkap takma: 323 olay, eşyaya/mala zarar verme: 234 olay, okula silâh/kesici, delici alet getirme: 196 olay, çalma, gasp: 184 olay, alkol, uyuşturucu, ilâç kullanımı: 84 olay, cinsel taciz: 65 olay, ateşli, kesici, delici silahla yaralama: 47 olay, çete oluşturma/katılma: 27 olay, ateşli, kesici, delici silâhla ölümlü olay: 9 olay meydana geldi.
Bu arada Millî Eğitim Bakanlığı şiddeti önlemek amacıyla toplantılar yapıyor, çözüm önerileri ortaya koyuyor. Son olarak Bakan Hüseyin Çelik, şiddeti önlemede “5 T” formülünü ortaya attı. “Önce tesbit, sonra teşhis, ardından tedavisini yaparak takip, son alarak da halka tekmil…” Umarız başarılı olunur…
***
İşte bu tablo velileri tedirgin ediyor…
Bunların bir kısmı basına yansıyor. Ancak yansımayanlar da çoğunlukta…
Okullarda yaşanan şiddet olaylarının son bulması ve azalması amacıyla Millî Eğitim Bakanlığı, dolayısıyla öğretmenlere görevler düşerken, en büyük görevde ailelere düşüyor.
Aileler, çocuklarının oyun oynadığı arkadaşlarını iyi seçerken, televizyonlar ve bilgisayarlardaki şiddet içeren görüntülerden de çocuklarını korumaları gerekir. Çünkü bu görüntülerin çocuklarda kalıcı problemler oluşturduğunu uzmanlar söylüyor.
Burada büyük görevlerden birisi de, artık şiddeti tetiklediği kabul edilen televizyon dizilerini hazırlayan medyaya düşüyor. Şiddet içerikli dizilerin yanında, son günlerde artan “sihirli” televizyon dizilerinin zararlı olduğu artık herkesçe kabul ediliyor. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’ün de bu programları denetleyip “gereğini” yapması önemli görevleri arasında olsa gerek…
Okullarda yaşanan şiddet, uyuşturucu kullanımı, sigara ve içki gibi kötü alışkanlıkların altında zararlı televizyon programları ve internet sitelerinin etkisi olduğu bir gerçek.
Anne ve babalarının kuzucuklarına güvenle kavuşmaları için herkese büyük görevler düşüyor. Çocuklarımızı millî ve manevî değerlerle, sosyal aktivitelerle, okuma alışkanlığı ile donatırsak bütün bu sorunların kalmayacağı görülecektir.
Herkes görevini tam mânâsıyla yaparsa kuzucuklar zarar görmez…
05.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|