Önümüzdeki Çarşamba günü Avrupa Birliği ile ilgili hareketli saatler yaşanacak. Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu’nu iki haftalık bir ertelemeyle 8 Kasım’da açıklayacak.
Türkiye’de dokuzuncu reform paketinde yer alan yasa tasarılarının çıkması sürecinde yaşanabilecek gecikmeler göz önünde bulundurularak 24 Ekim’de açıklanması beklenirken, 8 Kasım’a ertelenen İlerleme Raporu, daha yayınlanmadan muhtevası hakkında yorumlar yapılmaya, yazılar yazılmaya başlandı bile. Kimileri “tren kazası olabileceği”nden bahsediyor, kimileri de yeni “sürpriz”lerin olmadığından bahsediyor.
İlerleme Raporu öncesi basına “sızdırılan” ifadeler hem içeride, hem de dışarıdaki “AB karşıtlarının” karamsar bir hava oluşturması için fırsat oldu. Ancak uzmanlara göre, sızan ifadelerin özüne bakıldığında bunların raporun içerisinde yer alması beklenen ifadeler olduğu belirtiliyor. Aynı çevreler, Rum basınının bu ifadeleri zafer olarak ilân etmesinin hemen ardından Türkiye’de bazı kesimlerin Rum basının tuzağına düşmüş olduklarını da dile getiriyorlar.
Artık Türkiye’de bir gelenek oldu. AB ile bütün kritik toplantılar öncesi yaşanan sıkıntılar raporun açıklamasına günler kala tekrar gün yüzüne çıkarılıp tartışılıyor. Bu tartışmalarla AB ile görüşmeler öncesi ipler kopma noktasına getiriliyor. AB karşıtlarından “Yeter artık” sesleri yükselme başlıyor. Bu sesler ilgili görüşmeler ve raporların açıklanmasına kadar sürüyor. Tartışmalar yeni bir görüşme ve rapor öncesinde kullanılmak üzere buzdolabında bekletiliyor. Görünen o ki, bu tartışmalar Türkiye’nin AB’ye gireceği güne kadar devam edecek.
* * *
Raporda, demokrasi ve hukukun üstünlüğü, asker-sivil ilişkileri, Kıbrıs konusu, düşünce ve fikir özgürlüğü gibi konuların yer alacağı söyleniyor.
Türkiye içinde raporun en çok eleştirilen konusu Kıbrıs’la ilgili bölüm oldu. Raporun Rumların lehine değiştirildiği ve Rumların ‘tanınma’ya vurgu yaptığı yorumları yapılırken, AB yetkilileri Kıbrıs nedeniyle müzakerelerin devamı konusunda olumsuz bir tavsiyede bulunulmayacağını belirtiyorlar. AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn, raporun, özellikle Kıbrıs’la ilgili gelişmeler doğrultusunda daha sonra yenilenebileceğini dile getirdi.
Kaldı ki, AB içindeki Türkiye karşıtlarının aleyhteki açıklamalarına Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan cevap verdi. AB’nin, Türkiye ile müzakerelerde çok ciddi sorumlulukları bulunduğuna işaret ederken, “Bu sorumlulukları hiç hatırlamadan Türkiye’ye aynı çağrıları sürekli tekrar etmek, gerçekten pek insafla ve adaletle bağdaşır bir durum değildir” dedi.
Bu arada, İlerleme Raporu’nda “Türkiye’de iç politikada yaşanan son tartışmalar”ın ardından, ifadelerin yumuşatıldığı da gelen bilgiler arasında…
Peki, “sızan” Rapor’un tartışmaları sırasında AB yetkilileri neler söyledi? Bunlara bakmakta fayda var: AB’nin Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn, “Türkiye’nin AB’ye girme şartıyla ilgili olumsuz tartışmalar Türkiye’nin reform çalışmalarını zayıflatıyor… Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Hâlbuki adil ve kararlı olmak daha iyidir…”
Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borrell, “Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakereleri mutlaka sürdürmesi gerekir. Türkiye’nin AB adayı olup olmaması tartışmaları için geç, tam üye olup olmaması tartışmaları için ise çok erken…”
AB karşıtları hep bardağın boş tarafından baktıkları için, hem dolu tarafından bakanları eleştiriyor, hem de dolu tarafı görmemekte direniyorlar.
* * *
Bütün bu tartışmalar yapılırken, Avrupa Birliği de bütün toplantılar ve görüşmelerde Kıbrıs konusunu gündeme getirmemeli, bu konuyu iç siyaset malzemesi yapmamalıdır. AB’nin Türkiye’ye adil bir tutum takınması gerekir, aksi takdirde müzakerelerin askıya alınmasının hem Türkiye’ye, hem de Brüksel’e ağır sonuçları olabilir. Kıbrıs konusunda Türkiye atılması gereken adımları attı, sıra AB’de... Yani, taraflar bu konuda sağduyulu olmalı ve olumlu düşünmeli.
Bazı çevrelerin özlemle beklediği “tren kazası” olmayacaktır. Yeter ki, Türkiye AB yolunda reformlarına aksatmadan, yılgınlığa kapılmadan devam etsin. Çünkü bu reformlar sadece AB için yapılmıyor, asıl Türk halkı için yapılıyor.
Her zaman söylediğimiz gibi, Türkiye bir medeniyet ve demokratikleşme projesi olan AB’den vazgeçemeyecekken, AB’nin de Türkiye’yi gözardı etmesi mümkün görünmüyor. İki tarafın da buna dikkat etmesi gerekir…
04.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|