Acaba düşünce kalıplarını nasıl aşabiliriz? Öncelikle, düşüncenin, tefekkürün ne olduğunu anlayarak; sonra da, bedenimiz zindanda da olsa, beynimizi düşünce sarayında gezdirerek…
İnsanın değeri, ürettiği fikirler oranındadır. İlâhî hakikatlere lâyık bir halifeliğe liyakat kazanması1, yani, varlıkların üstünde bir seçkinliğe sahip olması tefekküre bağlıdır. Akıl ve kalbin besleyici gıda ve enerjisi düşüncedir. Güneşin, gece perdesini aralayıp eşyanın mahiyetini göstermesi gibi, ince ve dikkatli tefekkür de cehalet karanlığını dağıtıp gafleti yok eder, evham karanlığını dağıtır.2 Özellikle kalp; tefekkür ve zikirle işler,3 çalışır. Zikir, bilindiği gibi yalnızca kutsî bir kelimeyi tekrarlamak değil, farkına, şuuruna vararak etraflıca düşünmektir.
Cenâb-ı Hak, gizli hazinelerinin ve bazı sırlı hakikatlerinin bilinmesi için insanlığa akıl-ilim ve tefekkür gücü vermiştir. Kâinatı dünya, sema, deniz ve yeri karış karış san'atlarıyla bezeyerek “Hakîm” isminin müzesi, fuarı, sergisi yaparak tefekkürhâneye çevirmiştir. Kur’ân’da da, tefekküre pek çok vurgu yapılmıştır:
“Tefekkür etmezler mi?”4, “Kafalarını çalıştırmazlar mı?”5, “Düşünmezler mi?”6, “Haydi, çevir gözünü: En küçük bir kusur görüyor musun?”7, “İbret alınız”8, “Ki, düşünesiniz”9, “Belki düşünüp ibret alırlar”10, “Onlar kendi üzerlerindeki İlâhî san'atları hiç düşünmezler mi?”11, “Düşünen bir topluluk için bunda deliller vardır.”12
Görüldüğü gibi, zihnimiz harekete geçirilerek, zerrelerden yıldızlara kadar canlı ve cansız varlıkların harikulâde yaratılışları nazara verilerek, sayılarınca tefekkür pencereleri açılır; Esmâ-i Hüsnâ çerçevesinde somut olarak mütâlâa edilmeleri istenir; akıl ve vicdanla müşavere edilerek, zihnî katılım sağlanır. Mütefekkirlerin üstadı, rehberi Hz. Muhammed (asm) bir hadiste, “Bir saat tefekkür, bir sene nâfile ibadetten daha hayırlıdır”13 sözüyle düşünmeyi yücelterek muazzam bir tefekkür ufku açmıştır. Hakîm ismine kavuşturan parlak bir yol14 olan tefekkür; hem “ibadet”, hem ışık, hem enerji şarjı faaliyetidir. Böylece hikmet kanunu, yani Allah’ın Hakîm isminin tecellilerini anladığımız, ona uyduğumuz oranda enerji elde ederiz.
Tefekkür; şuurlu ve dikkatli bir gözlem olduğundan ilmî ve teknolojik gelişmelerin de tamamı tefekkür mahsulüdür. Kimisi bitkileri, kimisi hayvanları, kimisi unsurları inceleyerek pek çok harika âlet ve cihaz geliştirmiştir. Zanaat işlerinde kullandığımız birçok âlet, hatta gemi, uçak ve helikopter gibi vasıtalar da onların birer kopyasıdır.
Sağlıklı bir hayat sürdürmenin şartlarından birisi de tefekkürî gözlemdir. Çünkü güzel görmenin ürünü, güzel düşünme, güzel düşünmenin de neticesi hayatın lezzetlenmesidir. Yani, güzel düşünce huzur, sükûnet verir. O da stres, sıkıntı ve gerginliği asgariye indirir; zihnen de acı duymamıza engel olur, ruhumuzu tedavi eder. Bu özelliğinden ötürüdür ki uzmanlar; “Hiç olmazsa günde beş on dakika tefekkür edin; özellikle en yoğun olduğunuz zamanı tercih ederek işlerinize ara verin ve sakinleşme egzersizleri yapın” tavsiyesinde bulunuyor. Tefekkürün en önemli fonksiyonu, İlâhî marifete, bilgiye götürmesidir. Kâinat, baştan başa İlâhî bir kudret ve sanat eserinin tezahürü; yüce Yaratıcının isimlerinin gölgelerinin tecellîleri, yansımalarıdır. Fizik, kimya, biyoloji, astronomi gibi herbir fen ve herbir sosyal ilim dalı bir Esmâ-i Hüsnâ’ya dayanır. Böylece onlar üzerinde tefekkür İlâhî marifete ulaştırır.
Yüksek enflasyon, ekonomik sıkıntılar, terör, trafik canavarı, hava kirliliği, kalabalık, gürültü, iş bulamama, kaybetme, istikbal endişesi, imtihanı kazanamama, yakınlarını kaybetme ve nihayet hiç kurtuluş imkânı olmayan ve herkesi bekleyen ölüm korkusu ve benzeri kaygılardan kurtulmanın yolu, bu olayların olumlu yönlerini gösteren tefekkürdür.
Kitazato Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Kazuo Kodama, Japonya’da nevroz, depresyon, ülser, yüksek tansiyon, kanser, kalp hastalığı ve felç gibi hastalıkların, hatta hızlı yaşlanmanın sebebinin stres olduğuna dikkat çekerek tedavi metodunun da, “transandantal meditasyon”dan geçtiğine dikkat çekiyor.
Dipnotlar:
1. Mesnevî-i Nuriye, s. 124.; 2. A.g.e., s. 298.; 3. Mektubat, s. 429.; 4. Kur’ân, Rum, 8.; 5. Kur’ân, Yâsin, 68.; 6. Kur’ân, Nisa, 82.; 7. Kur’ân, Mülk, 3.; 8. Kur’ân, Haşir, 2.; 9. Kur’ân, Bakara, 219.; 10. Kur’ân, A’raf, 176.; 11. Kur’ân, Rum, 8.; 12. Kur’ân, Ra’d, 3.; 13. Keşfü’l-Hafâ, I:1004.; 14. Mektubat, s. 443.
04.11.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|