* Kulluğun başı, takdire rızadır.
* Senin için takdir edilen ne ise, onunla karşılaşırsın.
* Gönlün ilâcı, İlâhî takdire razı olmaktır.
Bu güzel ifadeler ilim kutbu Hz. Ali’ye ait.
“Kısmetine razı ol ki rahat edesin.”
Bu vecize de Hz. Ali’nin manevî talebesi Bediüzzaman’ın.
Allah Resûlünün (asm), “Devemi çöle salıverdim. Sonra da Allah’a tevekkül ettim” diyen bir kişiye, “Hayır, önce deveni bağla. Sonra tevekkül et” dediğini biliyoruz.
İnsan işlerini yaparken en sağlam ve en güzel şekille yapar, o işin hakkını verir, sonra da sonucu Allah’a bırakır ve başına gelenlere de rıza ve kanaat gösterir. Hani anne balık, yavrularını gelebilecek tehlikelere karşı uyarıyormuş: “Evlâtlarım, şuna olta derler, şu şudur, bu budur. Bunlara karşı dikkatli olun” diye. Birgün üzerlerine bir ağ gelmiş, kıskıvrak yakalanmışlar. Şaşkınlıkla annelerine: “Anne bu da ne, bundan hiç bahsetmemiştin” deyince, anne balık “Evlâtlarım,” demiş. “Buna tepeden inme derler. Bunun çaresi yoktur.”
Bazan insan deprem, sel v.s. gibi bir kısım musibetlerle karşılaştığında ne kadar tedbir almışsa alsın acziyetini ilân etmekten başka çare bulamıyor. Unutmamalıyız ki nimet de, musibet de Allah’ın elindedir. Onu emir, izin ve müsaadesiyle gelir. Kâinatta tesadüf diye birşey yoktur. Tıpkı silâhın tetiğinin çekilmesi gibi. Tetiği çeken biri olmazsa silâh kendiliğinden patlamaz.
Evet, hangi konuda olursa olsun üzerimize düşenleri yaptıktan sonra Allah’a güvenip dayanmak, Ona sığınmak, Ondan yardım dilemekten başka yapabileceğimiz ne olabilir ki?
Bu gerçekler çerçevesinde ülkenin dört bir yanında ölüm ve büyük maddî hasarlara sebep olan âfetler karşısında ihmal ve kusurlarımız yanında bunun bir imtihan vesilesi olduğunu da hemen hatırlamalıyız. Kur’ân açıkça ferman etmiyor mu? “And olsun ki Biz sizi birtakım korkular ve açlıklarla ve mal, can ve mahsul eksikliğiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! O sabredenler ki başlarına bir musibet geldiğinde ‘Biz Allah’ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz’ derler. İşte Rablerinin mağfiret ve rahmeti onların üzerinedir. Doğru yola ermiş olanlar da onlardır.”1
Şu hadis-i şerif de ilginç değil mi: “Bir Müslümanın başına yorgunluk, hastalık, düşünce, keder, acı ve kaygıdan, dikenin batmasına varıncaya kadar her ne gelirse, Allah bunları Müslümanın hatalarına kefaret yapar.”2
Dipnotlar:
1- Bakara Suresi: 155-157. 2- Riyazü’s-Salihin ve Terc., 1:68. (Buharî ve Müslim’den.)
04.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|