Geçen yıl Kurban Bayramını Güney Afrika Cumhuriyetindeki Durban kıyılarında geçirdim. Bayram öncesinde gemimize gelen “Horasan Erenleri” kurban konusunda gemicilere yardımcı oldular.
Horasan Erenleri diye adlandırmamın nedeni bu kişilerin İslâmı yayma şevk ve gayretlerinden dolayıdır. Zira bundan bin yıl önce Türklerin Anadolu’ya geldiği dönemde İslâmın yayılması amacı ile sulh döneminde derviş, harp döneminde ise asker olarak çarpışan kişilere bu ad verilmişti.
Artık Anadolu tamamen Müslümanlaşmıştı. Hele hele Risâle-i Nur’ların bu coğrafyada iyice kök salmasından sonra küfrün beli kırılmıştı. Horasan Erenleri bu defa dünyanın en ücra köşelerine gittiler. Güney Afrika gibi sömürgecilikten henüz kurtulmaya çalışan yerlerde İslâmı tebliğ etmeye başladılar.
Ahir zamanda cebir ve savaşlar ile dini yaymak mümkün değildi. İnsanlar ancak ikna olduklarında inançlarını değiştiriyorlardı. Belâgat yani güzel konuşma sanatı çok önem kazanmıştı. Horasan Erenleri gibi savaşlara katılmaya gerek yoktu.
Güney Afrika Cumhuriyetinde çoğunlukta olan zenci nüfusun çoğunluğu hâlâ ilkel dinlere mensuptu. Yani taşa toprağa tapan “animist” adı verilen inançları vardı. Devlet ister Hıristiyan, ister Müslüman olsun ayrım yapmadan dinlerini yaymak isteyenlere yardım ediyordu. Yeter ki büyücülerin ve vahşetin kol gezdiği bu topraklarda Allah inancı yayılsın.
Bu maksatla ücretsiz arazi vermekten tutun vergi kolaylıkları gibi birçok teşvik veriliyordu. Beyaz halk yönetimi zencilere devrettikten sonra ırkçı ve sömürgeci alışkanlıklarından vaz geçmek zorunda kalmışlardı. Zaten büyük bir kısmı Avustralya’ya göç etmişti. Ticarî hayatı Hint kökenlilere bırakmışlardı. Hintlilerin ise neredeyse tamamı Müslüman inancına sahipti.
Türkler İslâmın yayılmasında Araplardan aldıkları şevk ve gayreti yüzyıllarca başarı ile devam ettirmişlerdi. Fakat Hintliler nedense onlar kadar başarılı değillerdi. Hindistan’dan gelen hocalardan pek memnun kalmamışlar ve Türklere müracaat etmişlerdi.
Beş yıl içinde yüze yakın okul ve dershane açılmıştı. Gerçi öncelikle Hintli Müslümanların çocukları istifade ediyordu, lâkin zenci halkın ilgisi devamlı sûrette artmaya başlamıştı.
Horasan Erenleri bize yaptıkları faaliyetleri gösteren bir video filmi izlettiler. Malezyalı bir işadamının İstanbul’un fethini ve Peygamberimizin (asm) fetih ile ilgili sözlerini anlattığı bir toplantıda oldukça duygulu anlar yaşanmıştı. Gemiciler de fazlası ile etkilenmişlerdi.
Bu arada kurban kesimi ile ilgili yaptıkları faaliyetlerden bahsettiler. İsteyen arkadaşların kurbanlarını Mozambik, Zambiya ve bölgedeki bazı devletlerde kesebileceklerini ifade ettiler. Dört yıldan beri bu sayede binlerce zencinin Müslüman olduğunu söyleyince gemiciler de, ben de bu hayırlı işe katıldık. Hatta ben dört tane kurbana katıldım zira kurban fiyatları çok ucuzdu.
Bize kurbanlarımızın Mozambik’te kesildiğini söylediler. Bayrama kalmadan Durban’dan ayrılmak zorunda kalmıştık yolda mesajla bilgi verdiler.
Güney Afrika deyince hemen devletin dindar insanlara yapmış olduğu destek aklıma gelir. Keşke ülkemizde de aynı destek olsa. Birçok insan şöyle diyecektir “Destek ve teşvik bir yana, köstek olmasın yeter”
Ne acıdır ki Kur’ân kurslarının kapatıldığı, imam hatip liselerinin öcü gibi gösterildiği ülkemizde devletin dindar insanlar üzerinde uyguladığı baskıyı anlamak mümkün değil. Horasan Erenleri bizlerin bu halini görse belki inanamayacaklar, ama fitne asrının özelliği gereği bu acıları yaşamak zorunda kalıyoruz. Cenâb-ı Allah cümle Müslümanları ve bizleri korusun ve güzel hizmetlerde muvaffak etsin, Âmin.
02.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|