“Bu dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Asıl hayata mazhar olan ise âhiret yurdudur. Keşke bilmiş olsalardı.”
Ankebut Sûresinin 64. âyetinde böyle buyuruyor Rabbimiz.
Allah adına bakılmayan dünya böyle ise, bayram günleri de, o günleri oyun ve oyalanma gören insanlar için eğlence günlerinden ibarettir.
Evet, dünyada niçin bulunduğunun şuurunda olmayan kimseler için, hayat olduğu gibi bayramlar da oyun ve eğlencelerden ibarettir.
Âyetin devamında ise “Asıl hayata mazhar olan ise âhiret yurdudur” buyurulur ve sonra da âyet, “Keşke bilmiş olsalardı” diye bitirilir.
Gerçekten ilginç değil mi?
Dünya hayatı bütün güzelliği ve şaşaasıyla ahiretin yanında bir zindan gibi kalıyor. Taşıyla, ağacıyla canlı, ölümsüz bir âlem orası. Böyle bir âlemde sonsuza dek, bütün arzularımıza kavuşacak şekilde yaşama varken, dünyanın geçici, günahlı oyun ve eğlencelerine kapılıp o âlemi kaybetme riskine girmek akıl kârı mı?
Üzerimize kulluğumuzu takınarak bayramı bayram yapma, ruh ve mânâsına uygun şekilde geçirmekle başbaşa iken kulluk elbisemizi kirletmenin açıklanabilir bir yanı var mı?
İnsan bu dünyada ebedî kalsaydı, ölüm gelip yakamızdan tutmasaydı; acılar, üzüntüler, kederler peşimizi bıraksaydı, o zaman belki kendimizi unuturcasına eğlenmeye hakkımız olabilirdi.
Oysa dünya fânî, ömür kısa. Lüzumlu işler pek çok. Vazifemiz son derece önemli. Burada bir misafir ve ebedî bir hayatın yolcularıyız. Bu dünya bir hizmet yurdudur, mükâfat yeri değil.
İşte bayramlar da bu anlayış çerçevesinde sevgi, şefkat, kardeşlik, dostluk, zikir, fikir atmosferinde geçmeli, asıl vazifemiz olan kulluk ve ibadetten kopmamalıyız. Allah Resûlünün (asm) bayramlarda gaflet sarmaması için ümmetine zikir, fikir ve ibadeti tavsiye ettiğini görüyoruz. Bayram gecelerinde sevabını Allah’tan umarak ibadet eden bir kimsenin kalbinin, kalblerin öldüğü günde diri olacağını müjdelemektedir.1
Bayramlarda gaflet istilâ edip, gayr-ı meşrû daireye sapılmaması için, zikrullaha ve şükre büyük teşvikler yapılmıştır. Tâ ki bayramlarda o sevinç ve mutluluk nimetlerine şükredip o nimeti devam ettirip arttırsın. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır.2
Dipnotlar
1- İbni Mâce, Sıyam: 67.
2- Lem’alar, s. 260.
02.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|