İslâmın kurbanı mı demeliyiz ona, yoksa Bush’a sunulmuş bir noel hediyesi mi?
İslâmın kurbanı demek için dilim varmıyor.
O aslında bir defa değil, bin defa ölümü hak etmişti.
Sadece Duceyl için, sadece Enfal için asılmamalıydı.
5 bin kadın ve çocuğun kimyasal gazla nefes alamadan öldüğü Halepçe için de asılmalıydı.
O aslında Kerkük’te, Altınköprü’de, Yanık Topraklar’da yaptığı katliamlardan dolayı bin defa ölümü hak etmiş bir diktatördü.
Ama işgalci güç ABD asmamalıydı onu. İşgal mahkemelerinde değil, bağımsız insan hakları mahkemelerinde yargılanıp, bir defa değil, bin defa ölüm cezasına çarptırılmalıydı.
Ama öyle olmadı.
Belki sevinmeliydim Saddam gibi bir diktatör ortadan kaldırıldı diye.
24 yıl boyunca ülkesinin zalimce yönetmiş bir diktatördü o.
Ama sevinemedim.
Saddam’ın idamına üzülür mü insan?
Üzüldüm işte.
Üzüldüğüm Saddam değildi, aslında.
İşgalci ABD’nin idam etmesiydi onu.
Petrol cenneti olan ülkesini, kendi insanları için yaşanması imkânsız cehenneme çevirirken, çeyrek asırda çağ atlatabileceği ülkesini işgal altında bırakıp, kendi bir çukurdan çıkarılıp, sonu idam sehpası oldu.
Aslında o çukurun içindeki Saddam değildi sadece.
Koskoca bir Irak’ı attı da gitti o çukurun içine.
Halkına acıdan başka bir şey vermemiş olan Saddam’ın ortadan kaldırılmasına sevinemediysek, gelenlerin ondan daha zalim ve hain olmalarıydı.
Bir zalimi öteki zalim ortadan kaldırırken, Müslümanların mukaddes bayram sabahında bir noel hediyesi olarak asılmasıydı asıl ağırımıza giden.
Arap dünyası bir gün önce girdi Kurban Bayramına.
Saddam’ın idamı da tam o güne denk getirildi.
Milyonlarca Müslümanın, “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk” diyerek oluk oluk Arafat’tan inip, şeytan taşlamaya koştuğu saatlerde ipe çekildi Saddam Hüseyin.
Arap dünyasının gururunu kırmak için daha başka ne yapılabilirdi ki?
İslâm dünyasının Kurban Bayramında, Bush’a sunulan bir noel hediyesi oldu.
Saddam Hüseyin olayından çıkarılacak çok dersler var.
O da ulusalcıydı.
Ama Arap ulusalcısı
“Seyf-ül Arap” yani Arap dünyasının keskin kılıcı olmaya soyunmuştu.
Bir emirle insanları ölüme yollayabiliyor, uçakları, tankları, topları, ordusu, askeri, kimyasal silâhları ile kendi topraklarında kendi insanlarını öldürüyordu.
Ancak elinde silâhları, emrinde ordusu, tankları, topu, uçağı olduğu halde bir kurşun sıkamadan, bir meczup gibi kuyu dibinde yakalanıp, bir bayram sabahı ipe çekildi.
Hitler’in Almanya’yı, Mussolini’nin İtalya’yı mahvetmesi gibi, Saddam’da hem kendisini, hem ülkesini mahvetti.
Artık Saddam yok…
Ama bilin ki, Saddam asıl şimdi girdi tarihe. O alçak bir diktatör, ülkesi işgal altındayken tek bir kurşun sıkmadan çukurda gizlenen bir korkak olarak anılacaktı belki. Ama o bu olaydan sonra artık tarihte hak ettiği şekilde yer almayacak.
O işgalci Amerika’nın bayram sabahı ipe çektiği bir lider olarak geçecek tarihe. Hak etmediği halde Saddam’a öldükten sonra verilecek en büyük onur oldu bu.
Peki Saddam sonrası Irak ne olacak?
Saddam’ın idamını ABD’nin Irak’tan çekilme takviminin başlangıcı olarak görmek mümkün.
ABD, Ortadoğu’da İngilizlerin politikasını takip etti hep.
Şimdi Irak’tan çekilme takvimini oluştururken, Saddam’ın idamıyla birlikte bitmeyen bir kavganın daha pimini çekti, büyük bir fitnenin tohumunu attı.
Pakistan’da Butto’ya idam cezasının verilmesinden hemen sonra Türkiye’ye gelen Ziya Ül Hak’a Ankara’da, “Her lekeyi çıkaran ilâç bulundu, ama kan lekesini çıkaran ilâç bulunmadı. Siyasî dâvâlara kan bulaştırmamak lâzım” denilmişti.
Butto idam edildi, ama dâvâsı bitmedi.
Saddam bir Butto değildi elbette ki.
Ancak Saddam’ın idamıyla birlikte Ortadoğu’nun kanlı sayfasına büyük bir kan lekesi daha bulaştırıldı. Ortadoğu’da kanı kanla yıkarlar. O demektir ki, yıllar boyu devam edecek bir kanlı hesaplaşmanın tohumları ekildi.
Unutmayın Ortadoğu demek, acıların yüzyıllar boyu devrettiği, mutlulukların anlık yaşandığı topraklar demek.
Saddam Hüseyin’in giderken söylediği, “Filistin Araptır” sözü size çok şey hatırlatmıyor mu?
İslâm dünyasının asırlardır kanayan yarası Kerbela toprakları Irak’ta değil mi?
Saddam Hüseyin neden Amerikalıların kontrolündeki bölgede değil de, Şiilerin yoğun olduğu Kâzımiye Semtindeki daha önce Baas Partisinin Şiilerin sorgulanıp işkence gördüğü merkezinde idam edildi.
Irak’ta sözde Şii muhalefetiyle uğraşan ABD, neden Saddam’ı Şiilere bir bayram hediyesi olarak o gün verdi.
Böylece asırlardır devam eden ve ABD’nin bölgeden çekilirken, asırlardın sürmesini istediği Şii-Sünnî çatışmasına bir de Saddam faktörü eklenmedi mi?
Vatikan dahi Saddam’ın idamını kınarken, İran’ın sevinçle karşılaması bu sinsi planın tuttuğunu göstermiyor mu?
Saddam Hüseyin, son sözünde Iraklılara birliklerini muhafaza etmelerini söylemek yerine iktidarı elindeyken buna uğraşsaydı, herhalde bugün ülkesi de kendisi de bu halde olmazdı.
02.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|