Kurban, sevgiliye yakın olmaktır. Yaklaşmak için de aradaki engelleri kaldırmak, bir takım kayıtlardan kurtulmak gerekir. Bu ise, fedakârlık ister, bir sevgili için çok sevgililerden vazgeçmeyi gerektirir. Dünya adına, nefis ve heves adına sevilen ve değer verilen ne varsa, hepsini getirip, “Ey en sevgili, ben senin için bunların tümünü terk ediyorum, yeter ki sen beni terk etme” diyebilmektir.
Kurban feda etmektir. O’na yaklaşmak ve kavuşmak için var gücü ile koşmaktır. Koşarken insana engel olan, ne kadar ağırlık varsa, onlardan kurtulmaya çalışmaktır. İnsanı oyalayacak, dikkatini dağıtacak, nazarını meşgul edecek ne varsa onlardan yüz çevirmektir.
Dünya ve içindekiler insana hoş gelir. Sahip olduğu maldan, servetten ve şöhretten vazgeçmek insana zor gelir. Onun için mal, canın yongası olarak görülmektedir. Kurban ise, bu yongalardan bazılarını Allah için kesebilmek, onlardan ayrı kalmayı kabul edebilmektir. Bunu yapabilenler, maldan da candan da çok daha kıymetli ve sevgili olan Cemal-i Zülcelâle yaklaşacaklar, O’nun rızasını ve sevgisini kazanacaklardır.
Kurban sadece bir hayvanın kanını akıtıp etini dağıtmaktan ibaret değildir. Zaten O Sevgili’nin de buna ihtiyacı yoktur. “Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları. Lâkin O’na ulaşan yalnızca sizin takvanızdır.”
Kurbanlık hayvanın gönünü kesip kanını akıtan bıçak, aynı zamanda içimizde yerleşmiş kötü huylarımızı kesip atmalıdır. Dünyaya ait hırs ve heveslerimizi, başka insanlara beslediğimiz kin, adavetimizi ve bilumum menfî duygularımızı da bıçak altına yatırmalıyız.
Bu bayram kurban bayramı. Yani yakınlaşma, kaynaşma, bütünleşme bayramı. Hali vakti yerinde olan her Müslüman bu bayramda bir kurban keserek Rabbine yakınlaşma yollarını açmaya çalışacaktır.
Peki bir küçük veya büyükbaş hayvan alacak imkânı olmayanlar kurban kesmeyecekler mi? Veya onlar da tavuk, hindi, kaz gibi bir kümes hayvanı ile mi yakınlaşma yolları arayacaklar? Bu şekilde fetva verenlere mi tâbi olmak zorunda kalacaklar?
Hayır efendim, ne münasebet. Herkesin feda edebileceği bir kurbanlığı mutlaka vardır. Yeter ki buna kıymayı ve boğazlamayı göze alsın.
Meselâ kimin içinde bir enaniyet duygusu, bir husumet kırıntısı, bir parça da olsa kendini beğenmişlik, gurur, kibir gibi menfî duygular yoktur ki? Öyleyse biz de elimize ihlâs bıçağını alalım, önce içimizdeki enaniyeti bir güzel boğazlayalım. Sonra husumeti, hırçınlığı, asabiyeti ve hiddeti kesip atalım. Dostlukları perdeleyen, muhabbete gölge olan, barış ve kardeşliğin önünü kapatan ne kadar yabani duygu ve düşünce varsa, hepsini Allah rızası için kurban edelim.
İşte o zaman kurban bayramının lezzet ve hazzını yüreğimiz her köşesinde hisseder, bayram sevincinden tam hissemizi alırız inşallah. Herkesin kurban bayramını tebrik ediyor, akıtılan kanların ve feda edilen canların, Rabbimize yakınlaşamaya vesile olmasını diliyorum.
02.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|