Bayram sabahı, Ankara Oran’daki Fatih Camiindeydim. Tabandan ısıtmalı ve oldukça tertipli bir cami olmasının rahatlığı ve sıcaklığı belirgindi. Caminin hem maddî, hem de manevî sıcaklığının feyiz ve bereketi, erken dolmasından anlaşılıyordu.
Bu girişe sebebiyet veren, ayrı bir tat ve zevkte kendini dinleten vaizin konuşmasıydı. Bir defa, vaazın alışılmış tarz olmadığını belirtmeliyim. Bende bıraktığı etki üzerinden bu kanaatimin delillerini sunmak ve geribildirimde bulunmak, daha sağlıklı olacaktır.
Vaizin; camiden çıkarken üzerimde bıraktığı müspet havayı paylaşmak istiyorum. Peşinen vaaz eden hocamızı kutluyorum.
Etki dünyama mesaj veren vaazda kendimce algıladığım farklılıklar şunlardı:
1- Vaiz öncelikle yeni bilgi ve kavramları kullanıyordu. Günümüze hitap eden bir yaklaşımı vardı.
2- Dinî kavramları, net bir şekilde açıklıyordu. Dolayısıyla ilk defa veya bayramdan bayrama gelen birisi için bilgilendiriciydi. Farkı, ıstılahları yine ıstılah dili ile izah etmek yerine günümüze uygun anlaşılır kılmasıydı.
3- Akademik bir üslûbu vardı. Ancak sükûnet ve tane tane anlatım tarzını tercih etmişti. Ses tonu yumuşaktı ve kucaklayıcıydı.
4- Şevk unsuru bir içerik kullandı. Pozitifti. Sempati kanallarını açacak türdendi.
5- Medeniyet vurgumuzu çok iyi yaptı. Hamasetten ve ezilmişlikten uzak bir ifadeyle anlattı. Kendimize ait birikimlerin ve dirilişin olumlu tetikçisi oldu.
6- “Anlamlar, semboller ve değerler” üçlüsü üzerinde durdu. Bunları lisan-ı münasiple açtı. Kavramların ve konuların anlamını bilme, anlamlandırma ve bakış açımıza yansıtma açısından, yeni kuşağa ufuk açıcıydı.
Sembollerimizin, inanç sistemimiz içinde anlamlı ve kayda değer kültür ve medeniyet olduğunu nazara verdi. “Şeâir”i bu bapta açıklaması ve ara ara “anlamlar, semboller ve değerler”e atıf yapması pekiştiriciydi.
Sonra değerler üzerinde durdu; dinî değerlerimiz, sevgi, birlik, vatan v.s. Bir insanın ihtiyaçları olan maddî ve manevî varlıklarını güzel bir tasarımla söyledi.
7- Adalet ve ihsan kavramlarını, hukuk ve iyilik buluşması ile tanımladı. Hutbelerde bu âyetin sürekli tekrarlanmasının ehemmiyetine değindi. Günümüzde, hukukta eşitlik prensibi o kadar zarûrî ki, mevzu tercihi manidardı.
8- Mevzuları kısa ve veciz geçti. Birbirini tamamlayan bir mevzular harmonisi gibiydi.
9- Kurban, hikmeti, Hazret-i İbrahim’den Peygamberimize kadar anlattığı konularda bile günümüzün terminolojisi ile dinî kavramların mezcedilmiş sunumu vardı.
10- Genellemeler yerine istatistik kullandı. Veriye dayalı bilgiler de verdi. Öğrendik ki, bayram namazlarına yaklaşık 23 milyon insanımız iştirak ediyor. Cuma günleri bu rakam 17 milyon civarında. Çok yumuşak ve “cami sizin” der gibi ibadet mahallerine, bayram dışında Cumaya da gelmeleri hususunda nazik bir dâvet yaptı. Kademeli tebliğin güzel bir örneğiydi. Yıllık bayram namazından haftalık Cumaya bir sıcak karşılama talebiydi.
11- Ümit, bilgi, anlayış birliği vardı. Olumlu bir ilgi uyandırdı.
Yukarıdaki değerlendirmelere bir ilave daha yapmak istiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı, son yıllarda daha akademik ve toplumu algılayan bir çerçeveye doğru gidiyor.
Daha fazla aktivite ve etkinlik isteyebiliriz. Ancak gidişâta bakılırsa, denge içerisinde öğrenme ve anlatma sürecinde kendilerini yenilediklerini müşahede ediyorum.
Cami çıkışında, bayram tadında bir vaaz feyziyle memnuniyetimi paylaştığım dostlarımız da benzer kanaatteydi.
Diyanetten bu yaklaşımın devamını diliyorum.
02.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|