Kayseri, millî ve manevî değerlerine bağlı kalarak örf ve âdetlerini koruyan, bununla birlikte modern toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak süreçleri yaşayan, sanayileşen ve refah düzeyini arttıran bir modelin olabileceğine en iyi örnek niteliğindedir.
Anadolu insanı, Birinci Dünya Savaşı sonrası imparatorluk yıkımı altında fakirlik, kıtlık ve yeni kurulan Türkiye’nin zorlukları karşısında maneviyatını yitirmeden azimle çalışıp bu günlere geldi.
Kalkınmanın dinamosu hüviyetinde üç büyük şehrimizin dışında Bursa, Kayseri, Adana, Kocaeli, Konya, Gaziantep gibi öncü ve çevresini besleyen bölge lideri illerden bahsedebiliriz. Bunlara Denizli, Eskişehir, Manisa illerini de katabiliriz.
Üreten şehir olmanın yanı sıra, geleneği ve geleceği beraber yaşatacak dengeli büyüme, ülkemiz insanını daha fazla mutlu eder. Kültür ve sanayi, din ve kalkınma, emek ve üretim, yerel ve evrensel denklemlerin beraberce düşünüldüğü modeller artık önümüzü açmaktadır.
Kayseri ve benzeri sanayi şehirlerini gördüğümde ve gelişmelerini izlediğimde her defasında heyecanlanırım. İnsanımızın, bir dönemin meşhur tabiri olan “makus talihini” yenmesi ve işine, eşine, aşına sahip bir rahatlamanın sonuçları gözlerimin önüne gelir. Çocuklarına maddî-manevî yatırım yapmanın huzurunu netice veren böyle bir toplum, daha vakur bir şekilde demokratik sisteme ilgi duyar ve sahip çıkar.
Ticaretiyle, hesap-kitap ve pazarlık hassasiyetiyle haklı bir şöhretten günümüze yansıyan modern işletmeciliğe geçmiş bir Kayseri var. Rekabette güçlü, üretimde iddialı ve Ankara-Brüksel hattında hedeflenen ülke profiline, kalkınma standartlarıyla yerli yeniliği başaran ve bir arada tutan Kayseri, bir kategoridir.
***
Eski çağlarda, deve kervanlarıyla tüccarların geçtiği büyük merkezlerden biriydi Kayseri. Batıdan gelenler, İran, Orta Asya ve Çin’e Anadolu’dan geçerken, Kayseri’ye uğrarlardı.
O günün tarihi izleri, kendini bugünde yaşatıyor. Kayseri ticaretin merkezi olma vasfını koruyor. Çekirdekten yetişiyor. Gelenekten “yığın yapmayı” öğreniyor. Tasarrufla tanışıyor. Çalışmayı yeğliyor ve gelir odaklı bir tırmanışın serüvenine dahil oluyor.
Kayserililerin aldığı eğitimler, diploma ve proje bilimi, içlerindeki gen modern anlamda ve rekabetçi şartlarda girişimciliğe entelektüel boyut katıyor.
Türkiye’nin hatırı sayılır sanayi kuruluşlarına sahip, Anadolu olmak ve dolu ana kadar verici, üretken ve kazanan iş adamı olmak; Kayseri’yi farklılaştırıyor.
***
Sohbet ettiğimiz 30 yıllık bir sanayicimiz, başarısı ile övünürken, çocuklarına üniversite eğitimleri yerine ticaret eğitimleri aldırdığını, iki lisan öğrettiğini ve hayatı doğru okumalarını bu şekilde sağladığını söylerken, diplomalı kariyerin üretime tekabül etmeyen mantığını sorguluyordu.
İşletme kültürünü oturtmuş bir restorandayız. Restoran sahibi standartlarını akredite etmiş ve hijyenik titizliğini gıda mühendisi kontrolünde sistemleştirmiş. 47 yılını geride bırakmış bir kurum haline gelmiş. Eğitime, yenilenmeye ve yeni yaklaşımlara oldukça ilgi duyuyor.
***
Kayseri’de “Sistem ve Yenilenme” ile ilgili gün boyu verdiğimiz eğitimlerde, yapacağı işin çerçevesini kavramaya özen gösteren, anlayarak yol almaktan yana ve çalışmaya hevesli bir iklim farkı yaşadık. Gençlerin uyum ve hareket kabiliyetlerini bir arada tutan kıvamları ise ayrı bir ahenkti.
***
Mevlânâ’nın babası Bahaeddin Veled’in talebesi Seyyit Burhanettin Hazretleri de burada medfun. Konya’dan aldığı irşatla Kayseri’ye gelen, aynı zamanda Mevlânâ’nın da hocası olan Seyyit Burhanettin, manevî bir imza olarak Konya-Kayseri buluşmasına manevî bir bağ ve ağ örüyor.
Kayseri, Anadolu’nun tam ortasında pazarını büyüterek gelişiyor ve geliştiriyor.
Bu vesileyle bizi yalnız bırakmayan kadim dostlara şükranlarımı sunuyorum.
26.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|