Dünden devam
*Peki siz, sayıca daha çok karikatüristin siyasî konulara ağırlıklı olarak eğilmesini ister miydiniz?
Tabiî isterdim. Ancak onun da bir ev ödevi var. Siyaset “çizeyim” demekle olmuyor. Köşe yazısını herkes yazamayacağı gibi... Türkiye’deki siyasetin tarihini bileceksin, dünyadaki gelişmeleri takip edeceksin, benzer olaylar dünyada nasıl oluyor karşılaştırabileceksin...
*En çok olumsuz tepki hangi karikatürünüze geldi merak ettim?
Siyasî karikatürlerden çok tepki alacağımı zannediyorsun, ancak enteresandır en çok tepkiyi Galatasaray’la ilgili karikatürden aldım. (Gülüyoruz) Okuyucu fanatikse sert tepkiler alıyorsun. Galatasaray Avrupa şampiyonu olduğunda devletten para istemişti. Ben de şampiyonu dilenci olarak çizmiştim. Pek sporla ilgilenmediğim için, tepkiyi kavrayamadım. Sonra benim bacanağım aşırı GS’li ona tepkileri anlattım “Az bile almışsın” dedi. “Az bile almışsın” dediği ölüm tehdidiydi. (Gülüyoruz)
Eskiden daha çekinirdim, ama toplum şimdi daha yumuşadı. Eskiden ciddî adamlarla, hakimlerle, bürokratlarla askerle ilgili zor karikatür yapardım. O bile kırılmaya başladı. Bu çok olumlu birşey... İcraat yapan herkesin karikatürünün yapılabiliyor olması lâzım. Olmuyorsa, bir yerde yanlışlık var demektir.
*Amerika’da yaşıyorsunuz. Sizce Amerika hâlâ özgürlükler ülkesi mi?
Irak Savaşından sonra bakınca, insanın morali bozuluyor. Ama genelleme yaparsak, ‘dünyanın en özgür toplumu hangisi’ dersen, Amerikan toplumu derim. Amerika’da sistemin kendini düzeltme kanalları açık. 11 Eylül’den sonra yaptığı birçok yanlış düzelecektir, düzelmeye başlamıştır. Biri tepki koyuyor, kıyamet koparıyor. Bu da halkı yönlendiriyor. Medya her doğru bilgiyi herkese ulaştırmıyor.
*ABD’nin Ortadoğu’da yaptıkları kamuoyunda görülmüyor diye eleştiriler var...
Yavaş yavaş görülmeye başlıyor. Amerikan mahkemeleri savaşlarda suç işleyen askere kırk yıl ceza verebiliyor. Bu güzel bir gelişme. Guantanamo’da yaptıkları cezasız kalamaz. On yıllık icraatıyla Amerika’nın örnek demokrasisi yara aldı. Ama dediğim gibi, o sistem, o toplum bunu düzeltecektir diye ümit ediyorum.
Ben demokrasi konusunda Amerika’dan çok şey öğrendim. Lise sonda burslu olarak gitmiştim Amerika’ya. Toplumu birbirine kaynaştırmak için çok gayret sarf ediyorlardı. Bizde tam tersi. Toplumun değişik kesimleri arasında duvarlar örülmeye çalışılıyor. Orada duvarları yıkmaya çalışıyorlar. Bizim okul, beyazların olduğu bir mahalledeydi. Beyaz çocukların bir kısmını alıp otobüsle zenci okuluna gönderirler, zenci okulundakileri bizim okula getirirlerdi. Halk kıyamet koparırdı. Devlet yetkilileri izahatta bulunur, toplantılar yaparlardı. O toplantıların birine gitmiştim. Bayanın biri ‘Ben vergi veren bir vatandaş olarak çocuğumun farklı okula gönderilmesini istemiyorum’ dedi. Yetkililer, ‘Amerika’nın geleceği için bu şart’ dedi. Şimdi kırk sene sonra bakıyorsun Amerika sindire sindire, acılar yaşaya yaşaya da olsa çok yol katetmiş. Şimdi zenci ayrımı konusunda o eski önyargılar yok.
*Türkiye’deki demokrasi konusunda örülen duvarlar neler?
(Olayın vahametini gülüşüyle anlatıyor) Demokrasi, halkın sözünün maksimumda geçtiği bir yönetim. Demokrasinin karşısına sistemi, rejimi koyuyorlar. O da bir şekilde sigorta olarak görülüyor. Bu ikisi arasında gidip geliyoruz. Halkın sözü fazla geçince, tehlikeli şeyler olur diye korkular var. Dolayısıyla da sistemi ağırlaştırmaya çalışıyorlar. Bunu yapınca da demokrasiden taviz vermiş oluyorsun. Bana göre ne kadar halkın sözü geçerse, Türkiye’nin o kadar rahat ve çağdaş ülke olacağına inanıyorum. ‘İnsanları kendi başlarına bırakırsan yanlış karar verirler, irtica gelir, şu olur, bu olur’ diyenlere inanmıyorum. İnsanlar kendilerinin daha iyi şartlarda yaşamaları için en doğru şeyi yaparlar.
*Türkiye’de sigortalar bazen atıyor. Ev yangın tehlikesi geçiriyor galiba...
Sistemin çeşitli kokuları var. Bana sorarsan vatandaşlar mutlu ve zengin oldukça, sistemin korkmasına gerek yok.
Gene Amerika’dan bir örnek vereceğim. Kızım Zeynep Amerika’da okula gidiyor, bir kız arkadaşının beden eğitimi dersine katılmadığını ve hocanın da ona izin verdiğini görüyor. Arkadaşına, “Neden derse katılmıyorsun?” diye soruyor. Arkadaşı da “Biz Müslümanız ve Ramazan ayı başladı. Benim enerjim yetmeyebilir diye böyle bir şey yaptık” diyor. “Ben de Müslümanım” diyor Zeynep. Kız Gana asıllı ismi de Zaynabu, Zeynep’in Ganacası... İşte böyle bir hikâye var. Amerika’da beden eğitimi hocası Müslüman öğrencisine bu anlayışı gösteriyor. Kızım Zeynep bayram günleri okula gitmiyor. O gün imtihan da olsa hiçbir hocası “Vay sen nasıl imtihana gelmezsin” demiyor, sonra özel imtihan açıyorlar. Bu Zeynep’in kültürel hakkı. Yahudi halkının o mahallede çok olması dolayısıyla da Yahudi bayramlarında okulu kapıyorlar. Amerika’da önemli olan o mahallede yaşayan insanları mutlu etmek. Sistem bunun üzerine kurulmuş..
*Bizde devlet halka güvenmiyor mu?
Bütün mücadele sistem mücadelesi. Halkın tercihleriyle sistem arasında bir uyuşmazlık var. Sistemi yönetenler de sisteme dahil olmak isteyen halk var. Zamanla bu aşılacaktır. İnsanlar zenginleştikçe sistemle iç içe girecektir.
*Dünyanın hiçbir yerinde halkın isteklerinin önüne geçilememiş. Sistem neden boşuna diretiyor?
Eskiden halkın değerleriyle gidince, bu iş olamaz denilirdi. Artık halkın değerlerinin gelişmenin önünde engel olmadığı görülüyor.
Biraz rahatlayınca sorgulamamız, çalışmamız, okumamız gereken çok konular var. Bunlar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Amerika’daki Türk profesörler bir şeyler söylüyor, buradakiler bir şeyler söylüyor, biz tartışmaya başlıyoruz. Belki zaman alacak, ama çok zaman oldu aslında, bunları aşıp daha ileri gidebilirdik. Başörtüsünü hâlâ tartışıyor olmak utanç verici bir durum. Amerika’da bunu kimseye anlatamazsın. Başörtülüysen şuralara giremezsin diyemezsin. Bu olacak iş değil....
*Tartışmalar Türkiye’nin normalleşme yolunda olduğunu gösterir mi?
‘AKP gelecek, ülkeye irtica gelecek’ deniyordu, hiç de öyle olmadı. Türkiye için ne doğruysa, onu yapmaya çalışıyorlar. Seçimle gelen insanlara güvenmemiz lâzım. Onların güçle gelenlere oranla yanlış yapma riskleri çok az. Demokrasi kendi sigortasını kendi içinde tutuyor. Türkiye’de demokrasinin güçlü olduğuna inanıyorum... Türkiye’de seçimlerde bilmem kaç oy alan parti bir dahaki seçimlerde barajı geçemeyebiliyor. Türk halkı oylarıyla çok şey değiştirebiliyor.
*Bu tartışmaları Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde de yaşadık. O zamanda sokaklar çarşaflı dolacak, herkes tesettüre sokulacak, tiyatrolar baskı altına alınacak deniyordu... Tabiî son olarak da Üsküdar’daki içki yasağı gündemde...
Normal ülkelerde dışarıda içki içilmez. Amerika’da barların perdeleri kapalıdır, tâ ki içerde içki içenler görünmesin diye. Sokak kenarlarında içki içemezsin. Sokakta masa kurup içki içmek, Amerika için yeni bir şey. Toplum bundan rahatsız oluyor. Neyin nasıl yapılacağına belediye karar veriyor.
Topluma açık yerlerde içki yasağının muhafazakârlıkla alâkası yok ki. Etiler, en çağdaş kesimin oturduğu yer olarak nitelenir. Ama insanlar her köşe başında barlar açılmasından rahatsız oldu ve baskılarla yasa çıkarttı. Şimdi “Etililer gerici” mi diyeceksin?
–Son–
[email protected]
|