Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Zaten inecektim veya CHP’nin sine-i milleti

Bir sine-i millet lâfı almış başını gidiyor. Sine-i millete gideceği söylenenlerin kendi ağızlarından bunu net bir biçimde duymak mümkün olmasa bile, söylediklerinden çıkan mânâ “sine-i millete dönmeyi düşünmeyi düşünebiliriz, belki, mümkün olursa, bakarız…” etrafında dönüp dolaşıp duruyor.

Sine-i millete dönmek halkın oyları ile oluşmuş bir parlamentoda, artık muhalefetin hiçbir alternatifi ve muhalefet olarak yapabileceği bir şey kalmadığında, kendine yetki verenlere geri dönmesidir. Bunu bir nevî terasın kenarına gelip, “Bana bir iş bulmazsanız kendimi aşağı atarım” diyen intihar eylemcisine benzetebiliriz. Eğer iş bulunmaz ve eylem gerçekleşirse küllerinden doğan bir zümrüt-ü anka kuşu gibi, milletle kucaklaşmış ve küllerinden yeniden doğmuş bir siyasî harekete sebep olabilir.

Bugüne kadarki, siyasî tarihimizde sine-i millet kozunu kullananlar devlet-millet önceliğinde milleti tercih etmiş, siyasî hareketler tarafından dillendirilmiş ve kullanılmıştır. Daha açık ifade ile 1946 seçimleri sonucunda geniş bir şaibe ve millet tercihinin Meclis’e yansımaması üzerine DP tarafından CHP’ye karşı kullanılmıştır. Her iki partinin aldıkları oy oranları (resmî sonuç) konusunda yaptığım araştırmada oy oranlarını belirten bir bilgiye rastlanılmıyor, sanki mukayese yapılmasını önlemek için özellikle alınan oyların oranları gizlenmiş olabileceğini düşünmeden edemiyorsunuz.

DP, 1946 seçimlerinde 16 yerde seçime girmez iken 273 aday gösterebiliyor. Bu adaylardan 66’sı milletvekili oluyor. Yani göstermiş olduğu her 4 adaydan biri milletvekili olurken, baskın bir seçim yapılması yolu ve çoğunluk sisteminin gereği CHP, DP’den yaklaşık 6 kat fazla milletvekili çıkartarak, TBMM’de şaibeli bir şekilde 395 sandalyenin sahibi olmuştu. CHP çoğunluğu sağladığı ve iktidara geldiği için temsilde adalet sorunu ortaya çıkmamıştır. Ne zaman ki, bu milletin önüne CHP’nin alternatifi bir parti çıkmış ve o parti bu milletin dertleri ile hem hal olmuş ise, birinci veya tek başına iktidar olmuştur. Zaten bu millet, “kendi ihtiyarı ile Halk Partisi’ni iktidar etmemiştir.” İktidarları 1950’den beri koalisyon ortaklıkları ile olması bunu gösteriyor. 21 TEMMUZ 1946 Seçmen sayısı Oy verme oranı (%) Partiler Mecliste sandalye oranı Milletvekili sayısı CHP 84,9 395 DP 14,2 66 Bağımsız 0,9 4 (Not: Seçmen sayısı, oy verme oranı ve partilerin aldığı oy oranları net olarak bilinemiyor.)

Sine-i milletin dile getirilme biçimi bile CHP’nin dışından CHP’ye yüklenen bir misyon halini almıştır. Ağızlarında geveliyor, fakat, bunu bir türlü ifade edemiyorlar. “Bir şekilde Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa sine-i millete döneriz” deseler olay belki net bir şekilde ortaya çıkacak, yok “Bizimle birlikte meclisteki bütün partiler çekilsin, bir milyon kişi Kızılay’a toplansın, TÜSİAD desteklesin, basın desteklesin” lâfları oynamak istemeyen gelinin “yerim dar,” yer açınca da “yenim dar” demesini hatırlatıyor.

Üstelik anayasanın amir hükmü gereği genel seçimlere bir yıl kala ara seçim yapılamıyor. O zaman hani olmaz, ama CHP sine-i millete dönmek gibi bir yiğitlik yapacak olursa, bu anayasa hükmünü değiştirmek için AKP grubunun anayasa değişikliğine razı olması gerekiyor. Ya da bir erken seçim kararının alınması için yine AKP grubunun ikna olması gerekiyor. Yine istifa eden her milletvekilinin durumu TBMM Genel Kurulunda oylanacağından bu durumda her halde dosya şampiyonu Kocaeli eski Belediye Başkanı M. Sefa Sirmen’den başlayarak, dosyaları olan diğer milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak yargılanmalarının önü açılır.

Dokunulmazlığı kaldırılacak milletvekili anlı şanlı bir konuşma yaparak, dokunulmazlığın kaldırılmasını isterken AKP ve bir çok CHP’linin oyları ile istifa reddedilmiş olacaktır. Ama kulislere yansıdığına göre Baykal’ın da içinde bulunduğu 10 CHP’linin bu isteklerine AKP’nin “siyasî nezaket” gereği “evet” demesi muhtemelmiş….

Dolayısıyla bu iki ihtimal ile CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bir erken seçim yapılmasını sağlamak konusundaki çabalarının sonuç vermesi bile, AKP’nin ikna edilmesine bağlı ve ara seçim yapılması hususunda anayasa engeli varken bu gürültü ancak “kuru gürültü” olmaktan öteye geçemez.

Siyasette kuru gürültünün bile bir yeri olabilir, fakat bu kadar sahtesinin bir değerinin olduğunu sanmıyorum. Mayıs ayında cumhurbaşkanının seçilmesinden sonra fiilen 22. Yasama Dönemi misyonunu bitirmiş olabilir, fakat bu daha seçim sonuçlarının ilân edildiği gün belli değil miydi? Sine-i millete dönecekler cumhurbaşkanlığı seçimine kadar beklemeden bunu yapmaları gerekmez miydi?

Ara seçim imkânı kalmamış, cumhurbaşkanlığı seçimine 5 ay kalmış, yeni cumhurbaşkanını seçtikten sonra seçim atmosferi sebebi ile fiilen çalışmayacak bir parlamento iddiası ile birlikte sine-i millet iddiası… Sahi CHP’nin durumu Nasrettin Hocanın eşekten düşünce “Zaten inecektim” demesine benzemiyor mu? Milletin önüne gidilecekse, millet için gitmek lâzım. “Sine-i millete gidiyoruz.” Peki, niye? Kendi kafalarında ve kendileri için ötekileştirdikleri birilerinin, güya son kaleyi işgal etmesinin önünde durmak gibi açıkça söylenmeyen bir cevapla karşılaşıyorsunuz.

İyi, ama Başbakanlık, Meclis Başkanlığı zaten ötekileştirdiğiniz grupların eline seçimler sonucunda geçmiş durumda. Yeni bir seçim istemediğiniz sonucu her şeye rağmen yeniden teyit edecek bir sonuç ile neticelenebilir. Ayrıca, yalnızca milletvekili seçiminin erkene alınması konusunda anamuhalefet ile yavru muhalefet anlaşmış bile değil. CHP misyonu gereği devleti öncelediği için millete gitmeyi bile düzgün beceremiyor.

CHP’nin sine-i millete dönebilmesi konusunda, istifaların geçerli olabilmesi için AKP’nin bir şekilde onayı gerektiğini belirtmiştim. Fakat, CHP’lilerden cumhurbaşkanı seçiminin siyaseten etik olabilmesi için Meclis’in görev süresinin bitmesine ne kadar süre kalmış olması gerektiği konusunda bir süre dile getirilmiyor. Hadi ben şahsen cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra en az bir yıl çalışacak bir Meclis’in bu türlü spekülasyonları önleyeceği tezini ileri sürmüş olayım. Kendi zihniyetine paralel olmayan bir cumhurbaşkanın seçilmesini engellemeyi sine-i millete dönecek kadar isteyen bir CHP’nin, cumhurbaşkanlığı seçimine 4 ay kala ve genel seçimleri bir yıldan az kalmışken bunları dillendirmesi inandırıcı değil.

Ayrıca, bunu önlemenin bir diğer yolu, sayın Cumhurbaşkanının, CHP’nin siyaset dâvetine görev süresinin bitmesine bir yıl kala icabet ederek, kendisinden sonraki cumhurbaşkanının böyle bir spekülasyona muhatap olmasına engel olabilirdi. Fakat, tüm bu süreler aşıldığı için gereksiz bir şekilde ülkenin siyasî tansiyonunun yükselmesinden fayda umuluyor. Yani, cumhurbaşkanlığı ve ardından yapılacak milletvekilliği genel seçimlerinin şartları ve yöntemleri belirli bir işlem şeklinde olmaması için her şey yapılıyor.

“Cumhurbaşkanlığı seçimine katılmayız, cumhurbaşkanı yalnızca AKP’nin cumhurbaşkanı olur” türünden CHP cenahından yapılan iddialar ise, kendi tarihlerini bilseler bu iddiayı dillendiremeyecek tek parti olduklarının en büyük belgesi olarak hafızalarda kalacaktır. Seçilecek cumhurbaşkanı hepimizin cumhurbaşkanıdır. Hepimizin cumhurbaşkanı olmak için çalışmalı, kucağını tüm millete açacak şekilde davranmalıdır.

[email protected]

Emin Talha KARAMUSA

26.12.2006


Başlarken...

Her hayrın başı olduğunu bildiğimiz “Bismillah” ile başlarken, bütün mevcudâtın devamlı tekrarladığı bu zikrin bizim için de tükenmez bir kuvvet olmasını Cenâb-ı Haktan umuyoruz.

Gazetemizin çeşitli sayfalarında zaman zaman rastladığınız yazılarımızı değerli ağabeylerimizin de teşvik ve tavsiyeleri ile böyle bir düzen içerisinde siz kıymetli okurlarımıza sunmaya karar verdik.

Bugüne kadar gazetemiz Yeni Asya, bize bazen bir aile, bazen de bir okul olmuştur. Açmış olduğu Gazetecilik Seminerleri ile “yazar yetiştiren” bir gazete olmuş, eğitime verdiği önem ve hizmet kalitesi ile basın dünyasında ve kalplerimizde ayrı bir yer etmiştir. Bir çok büyük gazetenin küçük işlerle uğraşmasına karşılık Yeni Asya yetersiz trajına rağmen büyük bir dâvâyı sırtlamış götürmektedir. Olaylara Üstadın ve Risâle-i Nur’un perspektifiyle baktığı için tam isabet kaydetmektedir.

Nur hareketi ve bu dâvânın “naşir-i efkârı” olan gazetemizin bugünlere nasıl geldiğini zaman zaman büyüklerimizden dinliyor ve okuyoruz.

1970’li yıllardaki anarşi ortamında Yeni Asya, hep yapıcı olmuş, doğruları doğru zamanda cesaretle dile getirmiştir. Her zaman özgürlükleri ve insan haklarını savunmuştur. Hakkın hatırını âlî bilmiş, başka hatırlara feda etmemiştir. 12 Eylül’den sonra ise dokuz köyden kovulmak pahasına doğruları ifade etmeye devam etmiştir. Herkesin sustuğu ve susturulduğu bir zamanda hakikatin gür sesi olarak susmamış, karşılığında da 470 gün kapatılmak sûretiyle bir bedel ödemiştir. 28 Şubat sürecinde ise açılan dâvâlar ve verilen cezalar Yeni Asya’nın özgürlük mücadelesinin bir göstergesi olarak tarihe geçmiştir. Bunun son örneğini de çok kısa bir süre önce Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz hakkında verilen tazminat cezasında gördük.

Nasıl bir gazeteye sahip olduğumuzun bilincinde olmak bizlere de bir takım görevler düştüğünü hatırlatıyor ve gayretimizi artırıyor. Zübeyir Ağabeyin “Kardeşim lahana yaprağı kadar da olsa bir gazete” dediği günlerden itibaren tavizsiz çizgisiyle bu günlere gelen gazetemizin atlatmış olduğu badirelerde çok fedakâr, cefakâr kahramanların emeği vardır. Onlar sıkıntısını çektiler, bize güzel ve rahat günler bıraktılar. Bizim de bu dâvâya sahip çıkıp hizmetin bir ucundan tutmak boynumuzun borcudur. Böyle bir dâvânın bayrağı olan gazetemiz daha yüksek burçlara dikilmeye lâyıktır. Köşemize başlarken, bu başlangıcın bana düşündürdükleri bunlar. Bu senenin sonu itibariyle de çok yakında yeni bir yıla başlayacağız. İnşallah hep birlikte, hem ferdî, hem de küllî olarak nice güzel başlangıçlara adım atarız.

Sürç-ü lisân edersek şimdiden affola diyorum ve Üstadımızın, talebelerinin ve siz değerli okuyucularımızın duâlarını arkamda biliyorum. “Krizantem” sizlerden aldığı bu güç ile inşallah devam edecektir.

[email protected]

Mehtap YILDIRIM

26.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004