Bu dünyada hayat bir imtihansa, yanlış cevapladığımız ilk soru, bu imtihanı, dünyadaki sınavlarla karıştırmamızdır.
Çok güçlü olduğumuz konulara arkamızı yaslar ve kendine güvenen çalışkan öğrenci edasıyla etrafta dolaşırız. Alnımızın akıyla çıkmışızdır sınavdan, başarmışızdır. Haram lokma geçmemiştir boğazımızdan, gözümüz harama bakmamış, ayaklarımız harama gitmemiş, ellerimiz harama dokunmamıştır.
Oysa ardımıza dönüp baktığımızda, kaç kez böyle bir ikilemde kaldığımızı, kaç kez doğru ile yanlışın, güzelle çirkinin karşısında bir seçim yapmak üzere ter döktüğümüzü söyleyebiliriz ki. Kimi zaman çevremiz, kimi zaman şartlar müsait olmamıştır. Yani sorular oldukça kolay yerden gelmiştir…
Belki evet haram geçmeyecektir boğazımızdan, en zor sorularla muhatap olsak bile; ama bakalım bize sorular, haramın boğaz turundan mı gelecektir. Haram yememek konusuna çok iyi çalışmış olabiliriz, peki şöhrete, pohpohlanmaya, iltifat duymaya karşı da bu kadar dayanıklı mıyız? Harama bakmamak konusunda tüm soruları geçeceğimizi düşünürken, “eve ekmek götürme” konusunda yanlış bir cevap vermiş olamaz mıyız?
Kimimiz anneliğe ve babalığa dair sorulara çalışmıştır. Kitaplar okumuş, yememiş içmemiş kendini eğitmiştir. Her şeyine hâkimdir, annelik ve babalık konusunda çıkacak her soruya hazırdır. Ama maalesef ona başka yerden, anne ve baba olmamaktan çıkar sorular. İşte buna hazır değildir. Önce umut etmeyi dener, dünyevî sebeplerdedir gözleri. Her seferinde yeni bir umut, yeni bir beklenti… Ve umut yerini isyana terk etmeye başlar. “Her işte bir hayır vardır” biliyordur. “Belki istemediğimiz, hoşumuza gitmeyen bir şey bizim için daha hayırlıdır”, biliyordur. Ama o kadar çalışılan, o kadar iyi bilinen bu teorik bilgi, kaybedilen sınavda işe yarar da, burada yaramaz. Kaybedilen parada, başarısızlıkla sonuçlanan bir işte, hastalıkta, kazada, yüzlerce hayal kırıklığında işe yarar da, burada yaramaz.
Ölüm karşısında soğukkanlı olup, hayat karşısında isyankâr olmaya meyletmek de sınavın bir parçası. Sorular kimi zaman toplum denetimi altında, kimi zaman ise büyük şehrin sınırsız özgürlük ortamında gelir. Kimi severken, kimi nefret ederken kaybeder.
Oysa kaderdir, kul olmaktır, yaratılış hikmetidir, emanette emin olmaktır; tüm soruların temel mantığı..
Ama sınavdır. Kolay da olur, zor da. İyi çalıştığın yerden de çıkar, hiç bakmadığın yerden de. Hazırken de gelir, hiç hazırlanmamışken de. Kazanmak da var, kaybetmek de…
08.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|