Bir zamanlar, Asmalı Konak modası vardı. Otobüslere dolup Nevşehir’e Asmalı Konağın çekildiği konağı görmeye gidiyordu insanlar.
Okullarda birçok genç kendini Polat Alemdar sanıp, arkadaşının boğazını kesip millet birbirinin başına çuval geçirmeye çalışmadı mı?
Şimdi ise moda Gafur.
Adına fan kulüpler kuruluyor, Sümerbank’ın çizgili pijamaları onun sayesinde itibar görüyor,
“Lorke lorke” diye oynamayı seven halkımız, Gafur sayesinde artık, “Çakkıdı” yapıyor.
“Beni beğenmiyor müsün?” repliği dillerden düşmüyor, çünkü ne de olsa bütün memleket onunla, “Ölümüne kankayız”
Mevsimlik diziler gibi, siyasetin de kendine özgü “in”leri ve “out”ları var.
Ama tüm zamanların vazgeçilmez bir konusu var ki, o da; başörtüsü ve kadın.
Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun, Baykal’ı hedef alarak, eşi Olcay Hanımı hiçbir yere götürmediğini, eşini yanında taşımaktan imtina eden bir liderin, Emine Erdoğan hakkında yorumda bulunmasının doğru olmayacağına ilişkin sözleri tartışmayı yeniden başlattı.
Nimet Çubukçu’nun açıklamalarının Milliyet gazetesinde yayınlandığı gün Baykal, Mustafa Taşar’ın cenazesindeydi. Kocatepe Camiinde cenaze namazı kılındıktan sonra merdivenlerde CHP’yi takip eden iki gazeteci ile sohbet ediyordu. Ben daha sonra yetiştim. Baykal, “Eşlerin siyasî polemik konusu yapılmaması konusunda en hassas insan benim ”diyordu.
Bütçe konuşması sırasında ettiği “Başörtüsü sadece saçları örten bir örtüdür, baş örtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez” lâfını nereye koyacaksak?
Emine Erdoğan’ın başörtülü olarak yurt dışında Türkiye’yi temsil etmesini eleştiren açıklamaları sebebiyle İzmir milletvekili Canan Arıtman’ı uyardığını hatırlattı. Ancak Baykal’ın tavrı bunların yazılmaması yönündeydi.
Haftasonu baktım. Baykal’la Kocatepe Camiinin merdivenlerinde bu konuyu konuşan iki gazeteci de yazmamış, ancak diğerleri yazdığı için, onlar haberi atlamış pozisyonuna düşmüştü.
Aslında Baykal’ın o tavrını, istemem yan cebime koy şeklinde anlayıp yazmak gerekiyormuş.
Gerçi o meslektaşlarımız da Baykal’a, “konuşmamasını” telkin ediyorlardı ya… Anlaşılan onlara kafa sallarken, telkinlerine pek itibar etmemiş ki, “Olcay sepet mi ki yanımda taşıyayım” diye cevabı patlattı.
Baykal’ın haklı olduğu bir nokta var. Olcay Hanım eşinin görevleri sırasında kameraların önüne çıkan bir insan değil. Eşi 30 yıldır siyasetin içinde ancak Olcay Hanımın adı hiçbir şaibeye bulaşmadı.
Yani ne yaparsanız yapın Olcay Hanımdan bir Semra Özal üretmek mümkün değil.
Deniz Baykal SHP’de Erdal İnönü’nün genel sekreteri olmuştu. Bir o zaman İnönü ve Baykal ailesi birlikte yemeğe gittiler o zaman gördük Olcay Hanımı, bir de 1999 seçimlerinde CHP barajın altında kalıp, Baykal siyasete, geçici olarak veda edince eşine destek için onunla birlikte yemeğe çıkmıştı.
Baykal ailesi düzgün yaşantıları olan insan. Birkaç dedikodu vereyim. Baykal’ın Hacettepe Üniversitesinde profesör olan oğlu Ataç için, “pırıl pırıl bir insan” deniliyor. Ataç Baykal’ın daha çok annesine benzediği ve geri planda kalmayı sevdiği belirtiliyor. Bu arada CHP’li Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz Hacettepe Üniversitesinden ayrılıp belediye başkanı olunca, ondan boşalan kadroya Ataç Baykal atanmış. Ama yakından tanıyanlar, “hakkıydı” diyorlar. Ataç Baykal’ı kime sorsam, “tertemiz, pırıl pırıl bir insan” yorumunu yaptılar.
Baykal’a asıl benzeyenin kızı Aslı olduğu söyleniyor. Bu benzerlik de siyasete olan ilgisi sebebiyle kuruluyor. Aslı Baykal’ın Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesindeki görevi sırasında Antalya’da bir tıp merkezi işine adı karışmıştı, ama genelde şaibesiz insanlar.
Bayram namazlarını kılan, orucunu tutan birisi olmasına rağmen Deniz Baykal’ın başörtüsü konusundaki olumsuz yaklaşımı ve çoğu zaman dindar kesimi rahatsız edici bir üslûpla dinî konulara yaklaşımını bir arada izah etmek zor oluyor elbette ki…
Burada bir samimiyet testine gerek olmadığı inancındayım.
Nimet Çubukçu’nun AKP’li bazı milletvekillerinin dinî nikâh yaparak sekreterleriyle evlenmelerini makul gösteren yorumu da sakat. AKP’nin önündeki en ciddî sorun bu. Anadolu’dan çıkıp gelen bazı isimler başşehrin cıvıltılı hayatında kendini kaybetti. Bu her kesimde olabilecek bir durum. Ama hoş görülecek bir durum değil. Dağılan yuvalar var. Makam ve mevki kimilerinin başını döndürdü. Kimsenin tanımadığı, geçim zorluğu ile kıvrandıkları dönemlerde kendisine destek olan eşini para ve şöhreti yakalayınca, boşamak gibi bir Türk klasiği yaşanmıyor değil.
CHP’lilerin düzeysiz ilişkilerini buna mazeret olarak göstermek doğru bir tavır değil.
Nimet Çubukçu düşündüğünü eğmeden, bükmeden söyleyen tutarlı bir insan.
Bazı kadın derneklerinin samimiyetini sorguladığı için onlarla mahkemelik olmuştu, geri adım atmadı.
Bu tartışmanın bir ucu başörtüsüne çıkıyor.
Aslında bu tür tartışmalar AKP’nin de, CHP’nin de en büyük gıdası.
Bu yüzden düşman kardeşleri oynuyorlar, kayıkçı kavgası yapıyorlar.
Gaffur’un Burhan Altıntop’a söylediği gibi, bunlar “Ölümüne kanka.”
08.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|