Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdurrahman ŞEN

Sarmaşık sayı 10, sooon!



Gazetecilikte 2-3 yılı geride bırakmış, fakültede 4. sınıfa gelmiştim ki… Bir dergi yayınlama heyecanı sardı beni… Aslında heyecandan da öte, dergi alanında o yıllarda ideolojik açıdan yaşanan dengesizliğe içerliyordum ve bu açığın mutlak surette kapanması gerektiğine inanıyordum…

O yıllarda yayınlanan edebiyat dergilerine de genel anlamda “sağ” ve “sol” olarak bakınca görüyorduk ki yayınlanan dergilerin sayfaları açısından 2000 sayfaya 150-200 sayfalık bir fark vardı. “Sol”un lehine! Üstelik o sayfa sayısının dışında, “hayatın içinde” olma farkı ve “gazetecilik” yapılmasının getirdiği sevimlilik de ekleniyordu…

İyi de… Bunca geniş bir kitleye sahip olan “sağ” niye daha çok ve daha kaliteli dergiler çıkaramıyordu? Sancılar çekiyor, şikâyetler ediyordum yakın çevreme… Fakültedeki arkadaşlarım da fakülte dışından kimi görüştüklerim de bana hak verenler kervanına katıldı giderek… O günlerin heyecanını yaşayanlardan sevgili Seyfi Şirin kardeşim, Türkiyat koridorundaki sohbetleri hatırlayacaktır. Özellikle Mehmet Aydın’la üçlü olarak attığımız voltalarla…

İlk olarak, “neler yapabiliriz?” sorusuna cevaplar aradık… Bir komite bile kurduk bu sebeple Marmara Kıraathanesi’nde… Ve sonunda 3 kişilik temsilci grubu kurup, -merhum- Kemal Ilıcak ile konuşma kararı aldık… Nazlı Ilıcak ile konuşup randevuyu aldım. Komitemizin aldığı karar gereği Kemal Ilıcak’a dedik ki; “Meselâ Milliyet, ‘Milliyet San’at’ı yeniden yayınlıyor da siz niye ‘Tercüman San’at’ı yayınlamıyorsunuz? Bu sizin boynunuzun borcudur. Gerekirse biz buna tâlibiz!”

Bu hatırlatmamız üzerine Kemal Ilıcak’ın yaptığı savunmayı, bizimle paylaştıklarını, o gün için anladığımızı söyleyemeyeceğim… Ancak meslekte ilerledikten ve o gün geçen isimleri biraz daha yakından tanıdıktan sonra Kemal Ilıcak’ın aslında haksız da olmadığını anladım… Ve işin başa düştüğüne karar verdim!

O görüşmeden sonra bizim komitede de “sağ içi” çatlaklar oluştu ve dağıldık.

“Abdurrahman… Görünen o ki bu işi senden başka yapan olmayacak… Bu senin boynunun borcu… Biz de elimizden geleni yapacağız, sana destek olacağız.” diyenlerin manevî ittirmeleriyle bir de baktım ki ben Lâleli’de bir büro tutmuşum bile… Yeşil Tulumba Sokak’ta… Yanımda sadece, yazmaya da okumaya da uzak, Murat Şimşek’ten başka kimse yok… O derginin sahibi oluverdi ben de yayın sorumlusu…

Devir sıkıyönetim devri… Başvurumuz üzerine valiliğin 19 Mart 1982’de sıkıyönetim komutanlığına yaptığı havaleye; “İlgili yazıda konu edilen Kültüre, San’ata ve Edebiyat’a CEMRE isimli derginin basımı ve yayınına, sıkıyönetim yasaklama ve sınırlamalarının ihlâl edilmemesine özen gösterilmesi koşulu ile izin verilmiştir…” cevabını aldık… 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı namına sıkıyönetim kurmay yarbaşkanı Tuğgeneral Celal Demirtel imzalı bu izin yazısı valiliğe 26 Nisan 1982’de gitti ve valilikten de 3 Mayıs 1982 günü resmî müsaadeyi almış olduk.

“Kültüre, San’ata ve Edebiyat’a CEMRE”nin ilk sayısını yayınladığımızda edebiyat dünyasındaki büyüklerimizden çok ciddî eleştiriler aldık. Destekler gördük… Fakültedeki birçok hocamız da çok ciddî övgüler yönelttiler… Özellikle merhum Mehmet Çavuşoğlu Hocamı başa yazarak ifade etmeliyim ki; değerli hocalarımız Mehmet Kaplan, Faruk Timurtaş ve Abdülkadir Karahan’dan, Mertol Tulum’dan, Kemal Eraslan’dan büyük destekler gördük. “Dergiyi elime alınca sanki eski Hisar’ımızı canlanmış gördüm.” diyerek heyecanımızı paylaşan hocalarımızın yanında; “Öğrenciler sanki bize nazire yapıyorlar da dergi yayınlıyorlar. Size mi kaldı dergi çıkarmak?” diyen hocalarımız da olmadı değil ama… O kadar da olsundu!

Dergiye manevî moral verenler yanında kimse maddî destek vermeyince, biz de “daha geniş çevreye ulaştıralım” diye dergiyi bedava dağıtınca, Cemre 2. sayıdan sonra düştü! Sonra 1991’deki ikinci deneme geldi… Daha tecrübeli daha geniş çevreliydik ya…

Dergicilik alanındaki eksikliğimiz, edebî ve kültürel alandaki zayıflığımızdan dert yanmayı sürdüren herkes; “Bak Abdurrahman kardeş… Sen niye kolları sıvamıyorsun?” diyorlardı… Ben de görevden kaçan konumunda olmamak için bir kere daha sıvadım kolları… Özellikle Hasan Aycın dostumun ciddî katkılarıyla birkaç sayı çıkarabildim ama… Arkasını getiremedim yine. Sonunda biriken borçları ödemek için işçi emeklisi babamın 30 yıllık birikimi olan bir arsayı sattırıp borçları ödedim. Duyan herkes” Helâl olsun sana!” dediler…

O günlerden bir-iki anımı burada paylaşmak isterim… İmam hatip okulundan sınıf arkadaşım olan biri müteahhitliğe başlamıştı ve işleri oldukça iyiydi. Dergiyi çıkarınca yanına gittim… Dergiler çantada… Çayımızı içerken muhabbeti kültür san’at ortamına getirdim ve arkadaşıma şu sözü bile söylettim; “ Kardeşim… Yıllardır gazetecisin… Daha önce acemiyken bile dergi yayınladın. Şimdi bu tecrübeyle uçurursun. Niye oturuyorsun kollarını sıvamıyorsun? Bak solcular nasıl çalışıyor…”

O son kelimelerini söylerken çantamı açtım, dergiyi çıkardım, masasına koydum ve dedim ki; “Hah… Bak kardeşim… Ben üzerime düşeni yaptım ve aynen söylediğin gibi kolları sıvadım. Hamallık, amelelik benden, benzini sizlerden!”

Önce ne yapabileceğini sordu dostum, kısılmış sesiyle… Reklâm verebileceğini, toplu dergi alabileceğini ve abone olabileceğini söyledim… Elcevap; “Ya Abdurrahman’ım… N’oldu biliyor musun? Geçen yıl umreye gittiydim. Gelirken de çocuklara bir şeyler getirdim ama evden hiçbirini beğenmediler… Bu yıl başımın etini yediler… Hanımı da alıp çocuklarla birlikte umreye niyetlendik. Şimdi fazla açılmamam lâzım. İleride inşallah!”

Dergiyi masanın üzerinde bıraktım, “o ileri dediğin zaman geldiğinde bakalım dergiyi bulabilecek misin?” deyip çıktım.

Sosyal ve kültürel alanlarda ön saflarda olmayı seven, holding sahibi bir ağabeyim de üniversiteye giden kızına, güvenliği açısından yeni bir Mercedes aldığı için elinin dar olduğunu söyleyip, 90 liraya dergiye abone olamamıştı! Kısmet işte…

Tam da o kapıyı kapatmanın kısa bir süre sonrasında bir başka kapı açıldı ve “Beyazsanat Şirketi”ni kurarak “Beyazsanat Dergisi”ni çıkardık 2 arkadaşla… O da yapılanmadaki aksaklıklardan kısa ömürlü oldu… Ayrıldım.

Ve meslekte 28 yılı geride bırakırken; Beyoğlu Gençlik Tiyatrosu’nun gençleriyle “Sarmaşık Kültür”ü yayınlamak üzere kolları sıvadık. Nisan 2005’de ilk sayısını yayınladığımızda, tahminimizin çok çok üzerinde methiyeler aldık… Taraflı tarafsız herkes hiçbir olumsuzluktan yılmamamızı, birkaç sayı direnmemiz halinde “Sarmaşık”ın tutacağını, kök salacağını söylüyorlardı… Biz de direndik… Özellikle Mehmet Yavuz kardeşimin işin matbaa tarafını üstlenmesiyle süren bu direnmemiz bir yere kadardı bu ekonomik belirsizlik ortamında… Zaman zaman bizim için çok ciddî sayılacak boyutlarda borçlandık yine… Sonrasında başka işler yaparak kapatabildik borcun kabasını… Ve aradan geçen 21 ayın sonunda ancak 10. sayıya ulaşabildik…

Kitap gibi hacimli ve dolu dolu bu 10. sayımızdan sonrasını getirebilmem ise mümkün gö-rün-mü-yooooooor!

Buraya kadarmış dostlar.

“Sarmaşık”ı edebiyatımızın tozlu tarihine bırakıyorum 10. sayıyla…

Bundan sonrasındaki çabalarım arasında – ben niyetlenmeyeceğim, başkası da dergisinin yönetimini bana vermeyeceği için- kolay kolay dergi olmayacak…

İlk Cemre’den Sarmaşık’a kadar gelen dergicilik seyrinde her zaman desteğini gördüğüm ağabeylerime, arkadaşlarıma ve kardeşlerime buradan yürek dolusu teşekkürler…

Her yıl umre yapan, Mercedes değiştiren dostlar gibi düşünenlere de –kısmetlerinde varsa- kültürlü günler diliyorum.

Bu yazıyla kültür dostlarını üzdüğüm için haklarını helâl etmelerini diliyorum. Bundan sonrasında –kısmetse- sanatalemi.net’teki yazılar, Yeni Asya’daki haftalık Cemre’ler ve yönelmeyi düşündüğüm kitap çalışmalarıyla devam… Allah’ın verdiği nasip kadarıyla.

Dergicilik seyrimiz içerisinde her ne kadar sürç-i lisan etmişsek affola…

Adımız Hıdır, elimizden gelen budur!

Omuzlarım çürüdü dostlar!

Buraya kadar…

Şimdi farklı alanlarda yeni şeyler söylemek zamanı bence…

07.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.01.2007) - İbretlik bir gündü

  (24.12.2006) - 2006 yılı kültür ödülü kimin hakkı?

  (17.12.2006) - Bugün Şeb-i Arus...

  (10.12.2006) - “1. Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali” başlıyor!

  (03.12.2006) - “Sarı Kurdele”ye devam!

  (26.11.2006) - Manevî deprem kapımızda!

  (19.11.2006) - Medyada kültür san'atın durumu

  (12.11.2006) - Musa Eroğlu’nu dinleyebilmek…

  (05.11.2006) - “Tv ve sinemanın toplum üzerindeki etkileri”

  (29.10.2006) - Artık Denizli’nin de “altın horoz”u var!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004