Bediüzzaman Hazretlerinin meşveretle ilgili ilginç tesbitleri vardır.
Ona göre meşveret, maksatları ve meslekleri kesin delil üzerine oturtur, her türlü kemâle uzanan yerleşmiş hak ile hakikatleri birbirlerine bağlar. Bu sûretle batıl, hak sûretini giyip efkârı aldatamaz.1
Meşveret istibdat ve tahakküm belâsından kurtarır.2
Aynı zamanda saadete vesiledir meşveret.3 Hatta “Saadetin anahtarıdır.”4 Saadet güneşinin doğmasını, temayülü, incizabı, ısınma ve kaynaşmayı sağlar.5
Meşveretin bu ve bunlara benzer faydaları sebebiyledir ki, onun hükmettiği dönemlerde millet büyük bir satvet ve kuvvet kazanmıştır. Hürriyet, meşveretin emrine verildiğinde yine eski satvet ve kuvvetini kazanacaktır.6
Bediüzzzaman’ın meşrûtiyeti de, cumhuriyeti de içerisinde meşveret olmak şartıyla kabul ettiğini de görüyoruz. Meşrûtiyeti meşveret-i şer’iyeden ibaret,7 hatta en mühim bir esası olarak görmüş8 “Meşrutiyet, adalet ve meşveretten ibarettir”9 demiştir. “Cumhuriyet ki adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir”10 ifadesi de ona aittir.
Onun meşverete verdiği ehemmiyete, talebeleri ve gerekli kişilerle yaptığı meşverete ise, hayatı ve eserlerinden çok örnekler bulmak mümkündür.
O, bilhassa îman ve Kur’ân hizmetinde meşveretin ehemmiyetine dikkat çeker ve bu kudsî hizmette teennî ve ihtiyatın yanında meşveretle çalışmak lâzım geldiğini söylerdi.11 Talebelerini “Siz, meşveretle ne lâzımsa yaparsınız”12 diye devamlı meşverete sevk ettiğini görüyoruz.
Nurların intişarı ve maslahatıyla ilgili bir meselede, “Siz daha iyi bilirsiniz”13 diye onları tercihlerinde serbest bırakıyor, zaman oluyor mahrem gördüğü bir risâleyi talebeleriyle meşveretle neşretmeyi gündeme getiriyordu.14
Bediüzzaman’ın, Risâle-i Nurlara büyük ilgi duyan Ahmed Hamdi Akseki’ye risâleleri kimin teslim edeceği konusunda da talebeleriyle istişare ettiğini, bu iş için Hüsrev gibi bu işle çok ilgilenen bir talebesini teklif ettiğini de biliyoruz.15
Ayrıca onun Kur’ân’ın, “İş konusunda iştişare et”16 emriyle, “Kardeşlerimle bir meşverete muhtacım” diyerek bazan iâşesiyle ilgili bir hususta da talebeleriyle istişare ettiği bilinmektedir.17
Kısaca mânen görevli olmasına rağmen meşveret, Bediüzzaman’ın aslâ ihmal etmediği İslâmî prensiplerden biriydi.
Dipnotlar: 1- A.g.e., s. 33. 2- Divan-ı Harb-i Örfî, s. 59. 3- Münazarat, s. 47. 4- Hutbe-i Şâmiye, s. 6527. 5- Münazarat, s. 31. 6- Divan-ı Harb-i Örfî, s. 80. 7- Münazarat, s. 23. 8- Divan-ı Harb-i Örfî, s. 69. 9- A.g.e., s. 21. 10- A.g.e., s. 65. 11- Emirdağ Lahikası, 1:81. 12- A.g.e., 1:141. 13- A.g.e., 1:156. 14- A.g.e., 2:215. 15- A.g.e., 2:11. 16- Âl-i imran Sûresi, 159. 17- Emirdağ Lâhikası, 1:23.
07.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|