Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nejat EREN

Gerçek İslâmın tarifi, anlayışı ve yaşanması



İslâmiyet on beş asırdan beri olduğu gibi yine yükselen değer. Bağrı yanık gönüller gerçek İslâmı ve onu tam mânâsıyla yaşayanları arıyor.

İnsanlığın kurtuluş reçetesi, İslâmiyet’in o yüksek prensiplerinin tatbikinde yatıyor.

Bugünün Müslümanlarının, dâvâ adamlarının omuzlarındaki en büyük sorumluluk ve görev, Kur’ân ve Sünnete bağlı olarak semavîliği arzîliğe feda etmeden yapılacak uygulamalardır.

Zira insanlık fıtratı, Bediüzzaman’ın tarifi ile “Kur’ân’dan çıkan İslâmiyet’in” o ulvî prensiplerinin ferdî bazda, aile ortamında, cemaat ve cemiyet ortamında tatbikatını bire bir görmek istiyor.

İslâmî yaşantıda, başta gelen ana umdeler: Sıdk, doğruluk, ihlâs, ciddiyet, sadakat, samimiyet, güvenilirlik ve nezaket. Çünkü bunlar toplum hayatı için vazgeçilmezlerdir.

İslâmî prensiplerin fiilî olarak yaşanması için her türlü slogan ve gösterişten uzak, sunî ve yapmacılıktan öte gerçek mânâda bir orijinal İslâmî hayat ve medeniyeti yeniden tesis edecek insan ve gruplara ihtiyaç var. Bunun ötesi, olayın millet ve insanlık nezdinde kabulü olacaktır.

Ecdaddan aldığı terbiye ve tecrübeyle bunu yapacak en öndeki toplulukların başında Anadolu alperenleri geliyor. Günümüz şartlarında gerçek İslâmiyet’in günlük hayatın her alanına tatbik edilebilirliğini bizatihî gösterecek program ve icraatlara ihtiyaç çok elzem hale gelmiş durumdadır.

Doğru İslâmiyet’in tarifi ve tatbiki, öne çıkan çok önemli konudur. Bu alanda da en önemli kaynak, İslâmiyet’in tarif ve teorisiyle ilgili Risâle-i Nur Külliyâtıdır. Onda geçen şu ana prensipler, bu sahanın teoriği, Bediüzzaman’ın yaşadığı hayat da onun pratiğidir aslında. Bu teori ve prensiplerin Risâle-i Nur Külliyatı’ndaki genel hatlarına bir bakalım:

* “İslâmiyet’in, hakikati kabul ve safsatalı evhamı (vehimleri) reddetmek, şanındandır.”

* “Şeriat ile devlet nizamı, makul ve itibarî emirlerden oldukları gibi, tabiat dahi itibarî bir emir olup, hilkatte, yani yaratılışta cârî olan (geçerli) âdetullahtan ibarettir.”

* “Mecmâü’l-mesâkîn, melceü’l-fukara, hakkı himaye, hakikatı muhafaza, gururu men, tekebbürü def eden, yegâne İslâmiyet’tir.” (Garip ve miskinlerin toplandığı yer, fakirlerin sığınacağı durak, haklıların korunduğu, hakikatin muhafazası olduğu, gururun olmadığı, kibrin def edildiği yegâne din İslâmiyet’tir.)

* “İslâmiyet’in menşeî (kaynağı) ilim, esası akıl olduğuna işaret eder.”

* “Bu şeriat, ulum-u esasiyenin (ana ilimlerin) hayatî noktalarını tamamıyla tazammun etmiş (içine almış) olan ulum ve fünûndan mülâhhasdır. (İlim ve fenden meydana gelmiştir)”

* “İslâmiyet, nev-î beşer (bütün insanlık) için fıtrî (tabiî ve kolayca kabullenilebilir) bir dindir ve içtimâiyatı tezelzülden vikaye eden yegâne bir âmildir. (Toplum hayatını karışıklık ve düzensizlikten koruyan tek ve eşsiz, bir esaslar manzumesidir)”

* “Evet, kemal ve şerefin mikyası (ölçüsü) İslâmiyet’tir.”

* “Evet, tehzibü’r-ruh, riyazetü’l-kalb, terbiyetü’l-vicdan, tedbirü’l-cesed, tedvirü’l-menzil, siyasetü’l-medeniye, nizâmâtü’l-âlem, hukuk, muamelat, âdâb-ı içtimaiye, vesâire vesâire gibi ulum ve fünunun ihtiva ettikleri esâsâtın fihristesi, şeriat-ı İslâmiyedir.” (Ruh temizliği, kalp temizliği, vicdan terbiyesi, vücut sağlığı ve idaresi, ülke ve mahalli idare, medenî siyaset ve politikası, tüm dünya nizamı, her türlü hak ve hukuk, her türlü ikili ve çoklu muâmeleler, toplum ahlâkı... vb. ilim ve fenlerin kapsamına giren bütün esas ve prensiplerin özünün adına İslâmiyet denir.)

* “İslâmiyet, ehl-i dünya ve ashab-ı merâtib ellerinde tahakküm ve tagallübe vesile olamaz.” (İslâmiyet, gerek dünya işleri, gerekse de ahiret işleri ile uğraşanların ellerinde zorbalık ve diktatörlüğün sebebi olarak kullanılamaz ve gösterilemez.)

Bu kadar net ve açık tarif ve tatbikattan sonra geriye sadece bugünün dâvâ adamlarına kolay olan bu icraatı göstermek kalıyor. Allah hepimize, ilk önce nefsimizden başlayarak genişleyen bir ufukla tatbik etmeyi nasip etsin. (Âmin)

NOT: Hepinizin geçmiş mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, şahsınıza, ailenize, İslâm ve insanlık âlemine, hidayet, barış, huzur, sağlık ve saadet getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.

06.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.12.2006) - Otomatik devreli manevî şartelimiz var mı?

  (23.12.2006) - Farklılıklar, zenginlik kaynağımızdır

  (16.12.2006) - Çekirdek sağlam olmalı

  (09.12.2006) - İki general/paşa portresi

  (02.12.2006) - Denizli’nin Risâle-i Nur hizmetleri tarihindeki yeri

  (01.12.2006) - Denizli vefa borcunu ödedi

  (25.11.2006) - KEYDP projesine karşı RNYBOBYY projesi

  (11.11.2006) - İman-hayat çizgisi ve merak sahamız

  (28.10.2006) - Bayramla gelen müjdeler

  (21.10.2006) - Duâ etmek ve duâya mazhar olmak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004