Bir Kurban bayramını daha idrak etmenin huzurunu yaşarken, yeni bir yıla daha girdik.
2007 yılı Türkiye’nin siyasî tarihi açısından önemli bir yıl olacak. Bu yıl seçim yılı olarak geçecek. -Önemli bir gelişme olmazsa-Mayıs’ta cumhurbaşkanlığı, Kasım ayında da genel seçimler yapılacak. Şimdilik ilk hedef cumhurbaşkanlığı seçimleri… Önümüzdeki 5 aylık sürede bütün hesaplar cumhurbaşkanlığı seçimine dönük olacak.
Son birkaç aydır Çankaya seçimleri için hayli senaryo üretildi. Dışarıdan yapılan antidemokratik girişimler ve tazyikler sonuçsuz kaldı. Sine-i millet ve erken seçim tartışmaları da yapıldığıyla kaldı. Çünkü, erken seçim yapılması şu an itibariyle imkânsız gözüküyor. Sine-i millete dönecek parti şu anda gözükmüyor.
Bu arada, “367” tartışmaları halen yapılıyor. Bir çok Anayasa hukukçusu bu tartışmanın tutmayacağı görüşünde. Ancak iktidar partisindeki milletvekillerinin kafası bu konuda hayli karışık gözüküyor.
AKP’li Ertuğrul Yalçınbayır, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk iki turunda Meclis üye tam sayısının en az üçte ikisi olan 367 milletvekilinin hazır bulunması gerektiği” yönündeki değerlendirmesinin, “hukukî, teknik ve üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu” söylerken, tartışmalı anayasa maddelerinin değiştirilmesi gerektiği üzerinde duruyor.
Anlaşılan “367” meselesi daha tartışılacak gibi görünüyor. Yani, bu tartışma diğerleri gibi değil, bu hamur çok su götüreceğe benziyor.
Aslında, AKP ile CHP arasındaki cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları da kabak tadı vermeye başladı. Milletin gündeminde hiç olmayan bir tartışma iki partinin birbirlerine karşı cevapları bayramda da devam etti.
* * *
İşte 2007 yılı bu tartışmalarla girdi. Tartışmalar Kurban Bayramında da devam etti. Hatta partilerin bayramlaşmalarında dahi bu konular tartışıldı.
Bayramlarda vatandaşlar arasındaki ziyaretler gibi, partiler arasındaki ziyaretler de bir gelenek haline geldi. Meydanlarda, özellikle de Meclis’te kimi zaman yumruklaşmalara ve küfürleşmeler kadar varan tartışmalar, bayram günlerinde yerini karşılıklı ziyaretlere bırakıyor. Parti yetkilileri her bayram diğer partilere giderek, diğer partinin yetkilileri ile bayramlaşıyorlar, ülkenin gündemini değerlendiriyorlar. Bu bayramda da bu gelenek sürdürüldü. Bu seneki ziyaretlerin konusu cumhurbaşkanlığı seçimi oldu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi’nin AKP’yi ziyaretinde söylediği “Tayyip Bey cumhurbaşkanlığına aday olacak mı?” sorusu, ziyaretlerinin içeriği hakkında ipuçları verdi. AKP’li Haluk İpek bu yönde verilmiş bir karar olmadığını söyledi söylemesine, ama CHP’li heyeti her zamanki gibi ikna edemedi.
BBP’lilerin CHP’yi ziyareti sırasında da “başörtüsü” ile “türban” arasındaki fark tartışıldı. CHP bu konuda her zaman yaptığı gibi, “benim büyükannem de başörtülü” edebiyatı yaparken, “türban”ın siyasî simge olduğu saplantısından kurtulamadı.
* * *
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “polemiklerle besleniyor” tartışmalarını haklı çıkaran bir beyanatı bayram boyunca tartışıldı. Erdoğan, bir “kaşar” tartışmasını gündeme taşıdı. Bu tartışma siyasete “kaşar polemiği” olarak girmiş oldu.
Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışılırken bu “kaşar polemiği”nden sonra “sucuk”, “sosis” polemikleri de yaşanırsa şaşmamak lâzım. Çünkü cumhurbaşkanlığı seçimleri takviminin başlamasına yaklaşık 100 gün var. Polemikçiler konu bulmakta zorlanırsa, bu kelimeleri de kullanmaktan çekinmezler… Bundan önce olduğu gibi…
Bayramdan sonraki ilk yazımızı TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın bayram namazı çıkışı gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına verdiği şu anlamlı cevabı ile bitirelim, “Bayram namazı sonrası siyaset konuşmak kıyamet alametidir…”
06.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|