Her hâlükârda ağzımızdan çıkanları kontrol altında bulundurmak, dilimize sahip çıkıp güzel şeylerde istimal etmek, büyük ehemmiyet arz ediyor. Her zaman için, faydalı olan şeyleri konuşmak, hoş ve makbul olan söz ve lâfızlara dilimizi alıştırmak ve o şekilde zamanımızı geçirmek, arzulanan güzel bir alışkanlıktır.
Yüce Allah’ın güzel ve nezih bir emaneti olan ağzımızı, dilimizi O’nun rızasının hilâfına, boş, mâlâyâni lâkırdılarda kullanmak, çirkin, zararlı sözlerde kullanmak akıl kârı olmasa gerek.
Güzel ve faydalı olanı konuşmak, hoş ve nezih olanları dillendirmek için bize emanet olarak tevdî edilen dilimizi, bunun yerine yalan, gıybet, dedikodu gibi ahlâkça ve dince yasaklanan fiillerde kullanmanın zararlarını herhalde söylemeye gerek yok.
Hele bir de sinir ve öfke ânında dilimizden dökülen, ağzımızdan çıkan hoş olmayan söz ve kelimeler var ki, hiç de yakışık almıyor. Öfke ve sinirlerimizin mecrâsından çıktığı zamanlarda, akıl ve mantık da otomatikman devre dışı kaldığından, ağzımızdan artık gayr-i ihtiyârî dökülen o mantıksız ve çirkin sözler, insanlık adına utandırıcı bir hal arz ediyor çoğu zaman.
Hiç de arzu etmediğimiz ve normal zamanda istimal etmekten haya ettiğimiz o çirkin ve galiz sözler, elbette ağzımızın birer parçası olan ve birer et parçasından ibaret olan dilimizin veya dudaklarımızın eseri olamaz. O hoş olmayan sözler, o sonucu pişmanlık ve nedamet olan çirkin ifadeler, çoğu zaman bir öfke, bir moral bozukluğu veya bir sıkıntı hâlinin sonucu ve tezahürü olsa gerek.
Bilerek veya bilmeyerek kullanılan ve sonucu dünya ve ahiret hayatı için hiç de iyi olmayan durumlara giriftar eden bu haller, her ehl-i din için büyük tehlikeler arz ediyor.
Bu nevî söz ve kelimelerin istimaline dikkat edilmediği takdirde, manevî hayatımızı dahi tehlikeye sokacak neticeler doğabiliyor çoğu zaman. İnanç ve itikadımızın lekedar olmasına dahi sebebiyet verebiliyor bu gibi düşünmeden söylenen sözler.
Söz gelimi, umduğunu bulamayan veya beklediğine kavuşamayan bir insanın içinde bulunduğu elem ve üzüntüyü ifade babından “Kader utansın!” deyivermesi... Çoğu zaman, herhangi bir işinin ters gitmesi veya beklenmedik bir belâ veya musibetle karşılaşması karşısında akıldan uzak his ve duygularının sevkiyle “Kader utansın!” diyerek güya derdini, üzüntüsünü dile getirerek ferahlayacağını zanneden insanlar, bu çeşit sözleri istimal etmenin manevî bedelini acaba hesap edebiliyorlar mı?
“Kader utansın!” demekle, imanın altı rüknünden birisi olan kadere dil uzattığını, ona itirazda bulunarak Allah’ın işine karıştığını, böyle bir durumun imanını, inancını tehlikeye soktuğunu biliyor mu acaba, bu çirkin sözleri sarf eden insanlar?
Dil bir defa bu gibi mantıksız ve aynı zamanda insanı neredeyse uçurumun kenarına kadar götüren tehlikeli sözleri söylemeyi alışkanlık haline getirmeyiversin... Bu çeşit kötü alışkanlıkları âdet haline getiren insanlar, yeter ki moralleri bozulsun, yeter ki işleri yolunda gitmeyiversin, yeter ki can sıkıcı bir olayla karşılaşıversin, hemen o gibi malâyâni, zararlı sözleri kullanmaya başlarlar.
Bu meyanda canı sıkılan insanların kullandıkları o kadar tuhaf, o derece çirkin sözler var ki çoğu zaman insanın söylemeye dahi dili varmıyor. Bunlardan birisi de “Kahpe felek” lafı... Ne ile ve ne şekilde izah edilir böyle galiz bir söz? Akl-ı selim hiç bir insanın sebebi ne olursa olsun böyle içi boş beylik sözlere ağzını alıştırması lâzım. Çünkü böylesi sözlerin altında yatan gerçek mânâ, Allah korusun, insanın imanını tehlikeye sokabilir.
Yine bu meyanda, “Kaderime küstüm”, “Böylesi alın yazısı olmaz olsun”, “Adın kadir olacağına, kaderin kader olsun” gibi sonucu düşünülmeden insanın ağzında çıkan sözler de, bazı insanların sıklıkla istimal ettikleri mantık dışı, riskli sözlerdir.
Bu yazımızda bazı örneklerini sunduğumuz bu ve benzeri yanlış söz ve ifadelerden uzak durmakta büyük faydalar var. Çoğu insan, bu nevî sözleri, ifade ettiği gerçek mânâyı bilmeden veya nazara almadan istimal ediyor.
En doğrusu, ağzımızdan çıkanı iyi ölçüp biçtikten sonra sarfetmeli; inancımızı, itikadımızı lekedâr edecek böylesi söz ve ifadeleri kullanmaktan kaçınmalı. Çünkü manevî hayatımızı riske sokacak bu çeşit sözlerin şakası dahi olmaz.
Bazı ehl-i dinin dahi zaman zaman bu gibi sözleri kullanıyor olması da, bu işin bir başka acı ve tuhaf tarafıdır. Manevî hayatın yozlaşması, insanlarımızın bazı dinî hassasiyetlerinin kırılmasını netice verdi. Bunun bir sonucu olarak bazı insanlar “sokak ağzı” diyebileceğimiz bir üslûbu alışkanlık haline getirdiler. İyi niyetli bir uyarı karşısında da “Ne var canım bu söylediklerimde?” diyerek tepkilerini gösterir oldular.
Kısaca, her ehl-i din, inancının gereği olan bir dili, bir üslûbu istimal etmeli ve inancına aykırı olan söz ve ifadelerden de uzak durmalıdır.
07.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|