“Allah onlara ‘Yeryüzünde kaç sene kalmıştınız?’ diye sorar.
“Derler ki: ‘Ya bir gün veya daha da az bir zaman kaldık. Onun hesabını tutan meleklere sor.’
“Allah, ‘Gerçekten pek az bir zaman kaldınız,’ buyurur. ‘Keşke bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız.
“‘Sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza döndürülmeyeceğinizi mi sanmıştınız?’”
Mü’minûn Sûresi 112’yle 115. âyetleri arasında anlatılıyor bunlar. Gerçekten dünya hayatı nedir ki ebedî hayatın yanında? Dünyadan gidenlerin bir gün veya bir günden daha az dedikleri kadar kısa.
Cenâb-ı Hakkın, “Keşke bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız. Sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza döndürülmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” hatırlatması da ilginç değil mi?
İnsan nasıl bilmez şu kısa dünya hayatında ebedî bir hayatı kazanmak için burada bulunduğumuzu? Boş yere yaratılmadık. Zerreden kürelere kadar hiçbir şeyin boş ve lüzumsuz olmadığı bir kâinatta biz nasıl boş yere yaratılmış, başıboş olabiliriz? Başka hiçbir yaratığa verilmeyen bunca organ, duygu ve kabiliyetler boşuna verilmedi elbet. Bunları veren Yaratıcının emri istikametinde kullanmak ve bir gün bütün bunlardan sorguya çekilmekten daha tabiî ne olabilir?
O halde elmas değerindeki ömür dakikalarını en verimli bir şekilde kullanmakla mükellefiz.
Allah Resûlünden (a.s.m.) derslerini alan Sahabîler ömürlerini bir dakika olsun zayi etmemişlerdi. Hz. Ebû Bekir vefatından önce halefi Hz. Ömer’e şu öğütte bulunuyordu: “Ey Ömer, Allah’tan kork ve bil ki, Allah’ın gece yerine getirilmesi gereken hakları vardır. Onları gündüz kabul etmez. Gündüz yerine getirilmesi gereken hakları vardır. Onları da gece kabul etmez.”
Ömer bin Abdülaziz kendisine, “Bu kadar işler arasında boğulup gidiyorsunuz. Biraz dışarılara çıkıp hava alsanız, gezip dinlenseniz!” denildiğinde, “İyi de bugünün işlerini ne yapacağım?” diye sormuş. “Ertesi gün yaparsınız” denildiğinde de şu ibretli karşılığı vermiş: “Ben bugünün işini zor yetiştiriyorum. Beni alabildiğine yoruyor. Yarın iki günün işini birden nasıl yapacağım?”
Evet, hergünün, her zamanın kendine göre işi, hizmeti olduğu, geçen zamanın bir daha geri getirilemeyeceği düşünülürse yapılması gerekenleri zamanında yapmayıp sonraya bırakmanın kayıp hanesini kabartmaktan başka bir işe yaramadığını görürüz.
Son pişmanlık fayda vermez.
09.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|