“CSI”, yani Crime Scene Investigation, yani “olay yeri inceleme” ekibi, Miami’de, Los Angeles’ta, New York’ta geçen, üç farklı versiyonu bulunan bir dizi. Delillerden yola çıkarak suçluya ulaşıyorlar.
Amerika’da ve tüm dünyada fenomen oldular. En ufak bir ayrıntıyı bile atlamıyorlar. Bazen tırnaktaki, gözle görünmeyen bir izden; bazen şahitlerin konuşmalarının satır aralarından ulaşıyorlar katile.
Eninde sonunda buluyorlar. Yerde kalmıyor sıradan Amerikalının, sıradan RH pozitif ya da negatif A, B, AB ya da sıfır grubu kanı.
Katillerin ruh hallerini bilmiyoruz. Onları o cinayeti işlemeye götüren ruhsal yolculuktan, vicdan muhasebelerinden, iki arada-bir derede kalmalardan habersiziz.
Maktulün aslında ne kadar şirret, ne kadar kötü, ne kadar ruh hastası olduğunu bilsek, yani dizi öyle çekilse, yönetmen olaya bir de öyle baksa, belki katilden yana olacağız. Sinemanın dilini, ne yapıp edip kafamızı karıştırmayı başaracak kadar ustaca kullanmak mümkün çünkü.
Ama biz delillere ve “Katil kim?” sorusuna odaklanıyoruz. Zira bizim için önemli olan “Hangi sebeple olursa olsun, bir cana kıyılmış…”
Belki olaylara tersinden bakmak için başka diziler çekilecek ya da çekilmiş seri katil filmlerini tekrar izleyeceğiz.
Bütün bunlar bir yana, CSI ekibi işini iyi yapıyor. Filmin sonunda kesin olan bir şey var; o da katilin bulunması. Her biri kendi alanındaki özel yeteneklerini kullanarak, katili buluyorlar. Suçlunun “neden”leri, onlar için suçluyu bulmak için kullanacağı yollardan biri, o kadar.
Filmin sonunda olmayan bir şey var: Kimse katilin elini sıkmıyor. Maktule, “Sen de az değilsin ha, doğru dursaydın da seni öldürmeseydi” demiyor. Maktulün yakınlarına, “Sizin babanız/anneniz/oğlunuz/kızınız öldü diye, katili ille de yakalayıp cezalandırmamız gerekmiyor” denmiyor.
New York’ta da, Miami’de de, Los Angeles’ta da katiller, işlerini “iyi” yapıyorlar. O yüzden CSI ekiplerine ihtiyaç duyuluyor. Yakalandıklarında büyük ceza alacaklarını biliyorlar çünkü. Bu yüzden tüm delilleri ortadan kaldırmak için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.
Bu dizinin ve türevlerinin ne bir Gazze versiyonu olacak, ne de Bağdat. Çünkü oralarda CSI ekibine ihtiyaç olmayacak. Çünkü orada katil, eli sıkılan, onuruna yemek verilen, önüne kırmızı halı serilerek dâvet edilen, resmî bir kişi olacak. Bir makamı, bir kurumu, uluslar arası ağırlığı olacak. Çünkü orada katiller masum, maktuller suçlu. Katilin “neden”leri, katlin önüne geçmiş. Önüne geçmek bir yana, üstünü örtmüş.
Oralarda bir “olay yeri inceleme” ekibi olacaksa, katili değil, katledenleri, onların acılarını, ağıtlarını, yetimliklerini araştıracak.
Maktulün üstündeki “terörist” ve “militan” örtülerini kaldıracak. Kırmızı halıları, diplomatik zarafetleri, uluslar arası ağırlıkları kaldıracak.
CSI Gazze… CSI Bağdat…
Az sonra…
10.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|