Öznesi olacağımız tefekkür sürecimizi günlük hayatın içine Rahmanî ve pozitif bir duygu ile taşımalıyız.
Tefekkür sürecimizin rahatlatıcı bir sohbet eşliğinde kendini tetiklemesi için günün içine bir dost sohbeti yerleşmeli. Dostumuzun konumuza aşinalığı varsa, dolaylı bilgi ve yaklaşım desteği alabiliriz. Ancak konuyu hemen sonuçlandırma acelesi ve muhatabımızın somutlaştırma gayretine işi bırakmamalıyız. Konu, kendi zemininde olgunlaşmayı yaşamalıdır. Zihnimizde yoğurduğumuz, ruhumuzda varlığını yaşadığımız, kalbimizde hissettiğimiz ve çözüm için danıştığımız insanlarla Risâle-i Nur referansımızı beraberce mütalâa edecek doğru ve eşit iç taraf müzakerelerinden sonra tarzımızı belirlemeliyiz.
Bu noktada her fıtratın ayrı bir zihin haritası ile bilgi ve deneyime sahip olduğunu unutmamalıyız.
İlk arayışlarımızın metodunu oluşturana kadar zorluk çekeriz. Zamanla meleke haline gelir. Bunu başarmadığımız zaman sürekli gel-git yaşarız. Ya noter oluruz, ya da noter ararız her değerlendirmemiz için. Bu da bizi taklit veya reddetmeye götürür. İkisi de sağlıklı değildir.
Konunun çok dışında, saf ve muhakemeli bir görüş bile işimize yarar. Günlük tefekkür sürecimizde bizi dinlendirir. Öğrenmeye ve kendimizi gözden geçirmeye niyetimiz varsa bize çok faydası olur. Hatta uzmanlar toplantısında, mümkünse konuyla ilgili olmayan bir öğrenci de bulundurmak, farklı ve sade bakışı uzman görüşe yeni bir açı kazandırır.
Otomobil firmaları yeni modifikasyonlarını ve yeni müşteri taleplerini dikkate almak için, kullanıcının günlük davranış ve tepkilerini fark edilmeyen bir gözlem içerisinde bir beraberlikle öğreniyorlar. Bunu proje disiplini içinde yeni ürünlere dâhil ediyorlar.
Sürekli iyileştirme, mevcudun ötesine gitme faaliyetidir. Kullanıcı, okuyucu veya müşteri diye tanımladığımız mensup ve aboneyi veya üyeyi beklentilerinin ötesine taşıma gayretidir. Halefin selefi geçmesi bu anlamda zaruridir. Alınan tecrübe ve ustalardan öğrenilenle yeni bilgi dünyasını ve yöntemleri beraberce evrensel normlarda ortaya koyduğumuzda, bayrağın daha ileriye taşınması için yeni koşuculara devredilmesi zorunluluktur.
Aynilik içinde yürümek bir davranış kalıbıdır. Nitelikli aynilik de bir davranış kalıbıdır. Birincisinden farkı seçme kriterleri de vardır. Biri durağan ve hep bildiği ile yaşayan ve değişimi istemeyen bir fıtrattır. Diğeri ise, aynilik içinde nitelik belirlemesi yapar ve fıtratını böyle icra eder. Birinci ve ikinci davranış kalıpları aynı grubun üyesidirler.
Üçüncü davranış kalıbı ise farklılıktır. Değişime ve yeniliğe açık bir fıtrattır. Şartların taleplerini ve okumanın güncellemesi ile çözüm üretme ve beklentileri karşılama dinamiği yüksektir. Dördüncü ise, nitelikli farklılık davranış kalıbıdır. Son iki davranış kalıbı, farklılık eksenli bir gruptur, ancak vasıflandırılmış farklılıkları taşıyan nitelikli farklılıktır. Daha az bekler ve sürekli niteliğin farkını belirler.
Yukarıdaki dört davranış kalıbı da doğrudur. Fıtratlarını temsil ederler. Burada bizim bu davranış kalıplarını bilmemiz ve herkesin fıtratına uygun bir iş modelinde çalışması önemlidir. Meselâ tasarım gerektiren bir işe, aynilik esaslı birini görevlendirmenin bir mantığı yoktur. Ar-Ge’de çalışan birinin nitelikli farklılık içinde olması gerekir. Sakin ve sabit bir işe aynilik vasfında birini vermek daha akılcıdır. İstikrar için gereklidir.
Günün tefekkür süreci uzadı gitti. “Ata ot, ite et” vermek zorundayız. “İstidat dili” ile kendi arayışımızı ve buluşumuzu Risâle-i Nur’da yakalayabiliriz. Yeteneklerimize ait olmayan konularda da başkasına itimat ederek takım oluruz.
Bir de akşam katılacağımız çay sohbeti eşliğinde günün hulâsasını ve elde kalanını okuyan dersle kıyaslamaya çalışan bir halete girmek gerekir. Kendi “bağlam”ımızla ilişkilendirelim. İç cerahatımızı akıtalım. Dersten çıktığımızda havanın çok farklı estiğini ve karanlığın aydınlığında çocukça bir mutlulukla eve koştuğumuzu göreceğiz.
10.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|