Haber Türk’ün Basın kulübünde Kemal Gürüz konuşuyor... İsmiyle mütenasip olmayan bir kemalsizliğin sembolü. Haşin, hırçın ve kendini bir gestapo edasında Cumhuriyet’in tek savunucusu gibi görüyor. Akla ziyan fikirlerini ve topluma karşı görüşlerini büyük bir cesaretle(!) savuruyor..
Yasalarla kurulmuş imam hatiplere karşı olduğunu ve kapatılması gerektiğini söylüyor. YÖK başkanı sıfatını kullandığı talihsiz dönemde, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde personelin fişlenmesi talimatını verdiği yazıyı böbürlenerek anlatıyor. Fişleme sonucu personelin, kendi tabiri ile “temizlenmesi”ni, görev kabul ediyor. Buna “müsaade etmeyeceğiz” diyor.
Bir emekli bürokratın, haddini aşan bu cahil cesareti ve militanca konuşması, bilimin ve bilim adamının iz’anı zorlayan çok yanlış bir örneği. Toplum vicdanını yaralayan hazin görüntüsü, rejim bekçiliğine soyunmanın garabet halini ortaya koymaktadır.
Gürüz, gazeteci Ömer Lütfü Mete’nin yürekleri ferahlatan çıkışını, konuşmasının başından beri hak etmişti. Mete’nin “Siz bir militansınız” sözü yerindeydi. Karanlık bir dönemin, 28 Şubat baskısının ağır siyasî ortamında, milletin inançları ile kavga etmesi ve bunu laiklik perdesi altında katsayı uygulaması ile hayata geçirmesi, Gürüz’ü sanık sandalyesine oturtacak konulardır.
Müslüman olup olmadığı sorusu karşısında, “Türk olduğunu” söyleyerek, bunun yeterli olduğunu açıklaması, değerlerimize düşman bir kafanın en abuk haliydi. Türklüğü Müslümanlıktan ayırt eden bu kafanın milliyetçilikle, ülkeyle ve toplumun değerleriyle uzaktan yakından alâkası yok.
Özellikle Medeniyetler Çatışması tezinin sahibi Samuel Huntington’la Harward’da, aynı ortamda “bilimsel çalışması”nın sorulması üzerine, “Tek medeniyet var” teziyle Huntington’dan daha acımasız bir şekilde İslâm medeniyetini yok sayması, tam bir zihnî inkirazdı.
İntihal suçuyla Rektörlükten uzaklaştırılmış Alemdaroğlu’na sahip çıkma cür’eti, sahibinin sesi koronun ortak müziğinden bir parçaydı. Yine yargıdaki Van Rektörü’ne sahip çıkması da aynı güruhun hukuk tanımaz yaklaşımına bir delildi.
Cumhurbaşkanı seçiminde Ahmet Necdet Sezer aleyhine kulis yaptığını itiraf etti. AKP hükümetine karşı YÖK Başkanı iken geliştirdiği tavırları anlattı. Bir cepheleşmenin bütün hırsını ve siyasî nezaketsizliğini üstünde taşıyarak yaptıklarını hasmane bir şekilde anlattı.
Bilimi ve üniversiteleri tuzla buz yapan dönemine ait sağlıklı hiçbir hesap verme ve bilgilendirme sorumluluğu taşımadan, polemik ve siyasî üslûbun hakaret dolu salvoları ile gazetecilerle sürekli sürtüşmeyi tercih etti.
Her anlamda saldırgandı. Başörtüsü mağdurlarının vicdanları sızlatan sıkıntılarının baş müsebbibi olmasına rağmen, bunları ifade etmedeki nezaketsizlik hali ve tahrik edici tavırları acı bir tabloydu.
Akademik camianın hak etmediği bir temsil döneminin karanlık uygulamaları vardı ortada. Mağdur edilen binlerce akademisyenin, bu güne kadar bu beyefendiye hesap sormaması, bir noksanlıktır. Gürüz, ihtilâlci Kenan Evren gibi, “Bu gün olsa yine aynısını yaparım” pervasızlığı ve sorumsuzluğu ile sorgulanmayı çoktan hak etti.
Yanlış yapanlar, kapalı dönemlerde başımıza “Ali kıran baş kesen” kesilenler, artık hesap vermeliler. Çatışma zeminini oluşturan geçmişlerinden dolayı özür dilemeliler, ya da yargı bunların yakasına yapışmalı. Bu beyanları, suç kabul edilmeli.
Düşünün bir kere. Devletin bürokratı, siyasî iradeyle çatışıyor, görevinin dışına çıkıyor, hakaretler yağdırıyor, milletin inancına saldırıyor ve bütün bu sorumsuzlukları laiklik ve post modern darbelerin gölgesinde yapıyor.
Gürüz’ün yüreği yetiyorsa, siyasete girsin. Çıksın meydana. Adam gibi parti kursun, siyasî rekabete girsin. Görsün bakayım el mi yaman, bey mi yaman.
Demokrasilerde, siyasî irade ve halkın talepleri esastır. Atananlar, ya siyasî iradeye saygılı olmak zorundadırlar. Ya da sorgulanmalılar. Kanun dışı yetki ve güç vehmi, suçtur. Bunların hesabı mutlaka görülmeli.
Millet bunların defterini zaten çoktan dürmüş. Nesli tükenen bu çağdışı tavırlar, geleceğimizin utanç tablosudur. Ancak güzel olan; istikbalimizin bu kafaya kapalı olmasıdır. Kimsenin bu kelaynaklara itibar etmemesidir.
28.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|