Herkesin kafasında ayrı bir model var. Kimi seçim ittifakından, kimi birleşmeden, kimi cephe oluşturmaktan söz ediyor. Herkes ayrı bir dili kullanıyor. Rahşan Ecevit, başbakan adayını ilân ediyor. Deniz Baykal, “İttifak mümkün değil, CHP ile DSP’yi birleştirelim” diyor. Murat Karayalçın, “Bildik taktik” diye Baykal’a itiraz ediyor. Yaşar Okuyan ise herkesi bir araya getirip, bir cephe oluşturmaktan söz ediyor.
Sağlı sollu cephe oluşturmak isteyenler, sağ partilerin liderleri Mehmet Ağar, Devlet Bahçeli ve Erkan Mumcu’yu, solun lideri Deniz Baykal’ı dışarıda tutarak Manisa’dan, Trabzon’dan, Amasya’dan şehzade getirip payitahtın başına geçirmek ister gibi Eskişehir’den Şehzade Yılmaz’ı başkente getirip, devletin başına geçirmeye çalışıyorlar.
Peki, bu işleri kimler yapıyor? Partisi yüzde bir ya da 0.25 oy almış partilerin başkanları. Bunların demokrasiye aykırı bir tarafı yok. Hepsi gayet demokratik arayışlar. Ancak siyaseten gerçekleşme imkânı olmayan, kafa karışıklığından öte bir işe yaramayacak olan çabalar.
Bir dönemler kafayı çeken solcular, “Ne olacak bu solun hali” der, Mülkiyeliler Birliği’nde her akşam solda birlik reçetesi üretilirdi. Her defasında da “Hadi birleşelim” diye ayağa kalktıklarında yeni bir bölünmeye neden olurlardı. Bitmeyen bir senfoni gibiydi adeta solda birlik. Onlar artık bu tür formülleri üretmemeyi öğrendiler. Şimdi ise devrede olanların bir kısmı, geçmişin yıkım müteahhitleri.
Rahşan Ecevit ile bir araya gelmelerinden önce havayı almak üzere CHP grup toplantısında Baykal’ı izledik. “Yapay çözümlerle, olmayacak işlerle yola çıkıp, Türkiye’nin sorunları çözülmez. Herkes gerçekçi olmalı” dedi. Yetinmedi, “Özlemlere saygı gösteriyorum, ama yapay çabalarla bir yere gidilmez” diye ilave etti. Yine yetinmedi CHP milletvekillerine, “Hepiniz Anadolu’ya, hepiniz millete” dedi. Yine yetinmedi, “Bizim muhatabımız millettir” dedi.
Tüm bunlar Baykal’ın, solda ittifak ya da cephe gibi arayışları yapay bulduğunu, Türkiye’nin gerçekleriyle bağdaşmayan, siyasî fanteziler olarak gördüğünün ilân edilmesinden ibarettir.
Buna eklenecek başka bir şey var mı?
Bu tür yapay çözümler AKP karşısında bir güç birliği oluşturmaktan öte, muhalefet cephesinde zihin karışıklığına yol açmaktan başka bir işe yaramaz. Aynen DSP’nin parçalanıp, iktidar kontratı yapmış havasıyla İsmail Cem, Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan’a YTP’nin kurdurulması gibi bir durum. YTP bir fiyasko oldu, ancak böylesine akla ziyan modellerden medet umulması, AKP’yi tek alternatif haline getirdi. AKP iktidarının karşısına bir güçlü bir siyasî model çıkarmak isteyenlerin önce, çözümü makulde araması gerekiyor. Baykal’a, Ağar’a, Bahçeli’ye, Mumcu’ya rağmen bir birliktelik sağlamak mümkün mü?
Önce çarenin makulde aranması gerekiyor. AKP’nin karşısına sol bir seçenek konulacaksa, CHP merkez olmalı. Sağ bir adres gösterilecekse o da DYP olmalıdır. Eşyanın tabiatına uygun olan ve siyaseten makul çözüm budur. Yapay çözümlerle komik durumlara düşüp, AKP’nin elini güçlendirmek yerine, bu medya desteğinin yüzde biri makul bir çözüme hasredilse, Meclis’te dengeli bir dağılımın olması sağlanır. Yapay çözümler için estirilen şu rüzgârların yüzde biri DYP’ye destek olarak verilirse, seçimlerde daha makul bir sonucun parlamentoya yansıması sağlanır. Böylece parlamentoda makul bir tablo oluşur.
Demokrasi makulün içinden çözüm bulma sanatıdır. Neden DYP diyorum? Köklü bir parti, merkez partisi olmanın ötesinde, şu anda anketlerde AKP ve CHP dışında barajı aşan tek parti. Ayrıca özellikle kırsal kesimde DYP, kendi klasik oylarına kavuşuyor...
Eğer makul yerine yapay yöntemler zorlanırsa, ne olur biliyor musunuz? Bizim siyasî sistemimiz Moskova metrosunda vaktiyle geçerli olan bir sisteme dönüşür.
Ruslar, Moskova metrosunda yolcuların yanlış yapmasını önlemek için, yürüyen merdivenlerin bittiği yere yaşlı teyzelerin sandalyelerini atıp, gözlüklerini takıp, halkı kontrol etmesine yarayan, “babuşka” sistemini kurmuşlar. Bazıları siyasî sistemimizi, her nedense, babuşkalara kontrol ettirmek gereği duyuyorlar.
Madem örneğin birini Moskova’dan seçtik. Devam edelim… Sovyetler Birliği dağılmayan önce üst üste yaşlıların yönetime gelmesine, gerontokrasi adını vermişlerdi. Kimsenin yaşıyla bir sorunumuz yok. Kot pantolonu çekip, Türkiye’yi kurtaracak olan gençleri de çok gördük. Ama Türkiye’de makulü makul de aramak gerekiyor. Gerontokrasiye de, babuşkaya da ihtiyacımız yok.
Millet ne yapacağını iyi bilir. Yeter ki milletin kafasını karıştırmasınlar.
28.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|