ÇEŞNİ
Mazlûmların üstüne yürüyorlar sürüyle...
Vahşette yarışıyor bir zalim öbürüyle...
Medeniyet namına işlenenlere bak ki,
İnsanlar “takas” olmuş hayvaniyet türüyle...
Kastamonu Lâhikası’nda, İkinci Dünya Savaşının zâlimlerinin suçları şöyle tesbit edilir:
“Bin mâsum çoluk çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir iki düşman askeri bulunmak bahanesiyle bombalarla onları mahvetmek; ve tabakat-ı beşer cereyanları içinde, burjuvaların en dehşetli müstebitleri ve sosyalistlerin ve bolşeviklerin en müfritleri olan anarşistlerle ittifak etmek; ve binler, milyonlar mâsumların kanlarını heder etmek ve bütün insanlara zarar olan bu harbi idâme ve sulhu reddetmektir.”
İşte böyle suçlar ve cürümler işleyen zalimlerin ahiretteki âkibetleri dehşetli cehennem azapları olmakla beraber, dünyada bile (zulüm cezasız kalmaz kaidesiyle) en dehşetli akibetlerle cezalarını çekmişlerdir.
“Adalet-i İlâhiye, İslâmiyete ihanet eden mimsiz medeniyete öyle bir azab-ı mânevî vermiş ki, bedevîliğin ve vahşîliğin derecesinden çok aşağıya düşürtmüş. Avrupa’nın ve İngiliz’in yüz sene ezvâk-ı medeniyesini (medeniyetin nefsanî zevklerini) ve terakkî (yükselme) ve tasallut ve hâkimiyetin lezzetlerini hiçe indiren mütemadî korku ve dehşet ve telâş ve buhran yağdıran bombaları başlarına musallat etmiş.” (A.g.e., 21)
Her iki dünya harplerinin insanlığa verdiği zararlar ve çektirdiği azaplar gün gibi ortada iken, hâlâ bazı zalim, müstebit ve şımarık kafaların bundan ders almayarak, çeşitli bahanelerle dünyayı ateşe verme çabaları ve barışa yanaşmamaları, acaba her iki dünya savaşlarından daha dehşetli akibetlere dâvetiye çıkarma mânâsına gelmiyor mu?
Bu medenî(!) devletlerin başlarında bulunanlar; üstünlük, hâkimiyet, ilişmek ve saldırmak çabalarından menhus bir lezzet almakla beraber, devamlı korku ve dehşet ve telâş ve buhran yağdıran bombaları başlarına musallat etmiyorlar mı?
(ABD Başkanı George Bush’un AB-ABD zirvesine katılmak üzere 20 Haziran gecesi Viyana’ya gelmesi esnasında da bomba alarmı, emniyet güçlerini harekete geçirmiş, halkı tedirgin etmişti.)
Batı’nın Kur’ân’la barışık olmayan “mim”siz medeniyeti, hâl-i hazırda menfî (olumsuz) esaslara binâ edilmiş. Maddî harikaları, teknolojiyi kendi çalışması ve gayreti olarak görüyor, şükretmiyor. Maddeperestlik fikriyle şirke düşüyor. Böylece kötülükleri iyiliklerine gâlip geliyor.
“Bu asrın acip bir hassasıdır (özelliğidir). Bu asırdaki ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne (cömertçe) affetmesi; ve bir tek haseneyi (iyiliği), binler seyyiatı (kötülüğü) işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibâdı (kul hakkını) mahveden adamdan görse, ona bir nevî taraftar çıkmasıdır.” (A.g.e., s. 24)
Böylece işlenen cürümlere ortak olunarak, ekseriyet teşkil etmesine ve umumî musibetlerin celbine ve devamına sebep olunur.
Allah muhafaza etsin.
25.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|