HAMAS çepeçevre kuşatılmış durumda. Bu kuşatmayı yarması da mümkün değil. İçte Fetih kuşatması var. Kuşatmanın ikinci halkasında İsrail ve ABD yer alıyor. Üçüncü halkasında ise Ürdün gibi Amerikan yanlısı Arap rejimleri var. Bu durumda, HAMAS’ın nefes alması ve sağlıklı bir şekilde hükümet etmesi adeta kabil değil. HAMAS bu tabloyu önceden göremedi mi, yoksa hesaplarını başka dengeler üzerine mi oturttu? Ne olursa olsun bu tabloyu okuyamaması stratejik bir kusur. Peki ne yapmalıydı? Yapılması gereken aslında elbette seçimlerden uzak durmak veya tamamen seçim dışı kalmak değil. Dengeler elverdiği ölçüde kendisine sistemde bir gedik açmak ve yer almaktı. Bunun için dengeleri birden değil de azar azar değiştirmeye talip olmalıydı.
Müslüman Kardeşler’in Ürdün kanadı ve Fas AKP’sinin seçimlerde izlediği yöntem budur. İktidara toptan talip olmamak. Pilot bölgeler ve orantılar seçerek bunlar üzerinde çalışmak. HAMAS da böyle yapabilir ve kısmî bir şekilde iktidara gelebilir veya iktidara küçük ortak olarak katılabilirdi. Belki de HAMAS bu derece oy alabileceğini hesaplayamamış veya öngörememiş de olabilir. Netice itibarıyla, HAMAS çürüyen yapı üzerinde iktidar oldu. Fetih hem ideolojik olarak, hem de malî olarak çürümüştü. İdeolojik olarak zikzaklar çizmiş ve nerede duracağını kendisi de hesaplayamaz hale gelmişti. İdeolojik düşüncesinden geriye sadece rant kalmıştı. Bunun hesabını sandıkta verdi ve sandıktan çıkamadı. Bazen İsrail Arafat’ın hesaplarını veya FKÖ’nün malî portresini kurcalıyor ve geçmişteki birikimlerin nereye gittiğini sorguluyor. Bu İsrail’i ilgilendirmese de pekala Filistinlileri ilgilendiriyor. Fetih ideolojisini kaybedince geride malî bir çete görüntüsü kalmıştır. Bu anlayış hayat sahasını da Filistin olarak görmektedir.
***
İşte HAMAS böyle zor bir dönemde hükümeti devraldı. Ve özellikle İsrail kaynakları askeri kanatla sivil kanat arasında bir uyumsuzluğun yaşandığını tasavvur ediyor. Sözgelimi hem Amerikalılar, hem de İsrail tarafı Kerem Şalom askeri karakoluna düzenlenen ve İsrailli bir askerin kaçırılmasıyla sonuçlanan olaydan Şam’da üslenen Halit Meşal’i sorumlu tutuyor. Bilindiği gibi, Gazze Şeridi ile İsrail arasındaki sınırın altından kazılan bir tünelle Kerem Şalom’daki askeri karakola 7-8 kişilik bir grubun düzenlediği saldırıda 2 İsrail askeri ölmüş, Gilad Şalit adlı İsrail askeri kaçırılmıştı. İsrail yetkilileri asker karşılığında HAMAS kabinesini kaçırmaktan veya Haniye’ye suikast düzenlemekten söz ediyorlar. Gerçekten de zor bir pozisyon. HAMAS’a karşı kumpas kuran sadece İsrail değil. Ürdün ile HAMAS arasında da gizliden gizliye bir çekişme yaşanıyor. Amerikan think tank kuruluşlarında çalışan kimi Türkler gibi bu kurumlarda çalışan bir Mısırlı olan Memun Fendi Şarku’ul Avsat gazetesinde önceki gün (26/6/2006) yazdığı ‘İhvan ve vatanu’l bedil’ yazısında “Şaron’un gerçekleştiremediği alternatif vatan projesinin İhvan tarafından gerçekleştirilme yolunda” olduğunu yazmıştır. Bilindiği gibi, Şaron ve kimi İsrailliler Ürdün’ün Filistinlilerin alternatif vatanı olduğunu ileri sürüyorlardı. Memun Fendi’ye göre HAMAS açısından Filistin’de işler iyi gitmeyince, sarpa sarınca gözünü Ürdün’e ve Ürdün’de İslâmî bir devlet kurmaya çevirmiş bulunuyor. Bilindiği gibi Ürdün de Suriye’den Ürdün’e HAMAS tarafından kaçırılan silah ve mühimmatın ele geçirildiğini duyurmuştu. Bütün bunlar tabii ki doğru değil, ama HAMAS’ın karşılaştığı tabloyu da ortaya koyuyor.
***
Bu durumda ve bundan sonra HAMAS nasıl bir yol izlemeli? Mümtaz Soysal’ın meşhur ifadesiyle vuruşarak mı çekilmeli, yoksa ne yapmalı? Bu husus en azından gazeteler veya yazarlar aracılığıyla tartışılıyor. Lübnan’da Cemaat-ı İslamiye yakın el Aman dergisinde yazan Muhammed Halid el Ezhar bu tartışmaya katılanlardan birisi. Ondan önce Lübnan eski başbakanlarından Selim Hoss’un bir çağrısını duyuralım isterseniz. Hoss, HAMAS’a yaptığı doğrudan çağrısında iktidarı terk etmesini ve yeniden direnişe çekilmesini salık veriyor. Hükümete gelmekle iktidar oyununun esiri haline geldiğini bu yüzden de parlaklığını kaybettiğini ifade etmiştir. Hoss’a göre, HAMAS seçimleri kazanmış, ama kendisini kaybetmiştir. Düşmanlarına kendisini kuşatma fırsatı vermiş ve halkı açlığın kıyısına getirmiştir. Ona göre bu durumda cesurane bir karar vererek iktidardan çekilmeli ve yeniden direnişe dönmelidir. Ve bunu yaptığında da demokrasi söylemleri konusunda İsrail ve ABD’yi çıkmaza sokacaktır. Böylece oyun yeniden tersine dönecektir. HAMAS kararını vermiş olmasa da artık bu seçenekten açıkça söz ediliyor.
28.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|