Gazete haberlerine bakılacak olursa Saddam’ın aklı fikri muvazaada kalmış. Amerikalılarla paslaşa paslaşa bu kendisinde itiyad ve alışkanlık yapmış. Bundan dolayı direnişin durdurulması ve İran’ın geriletilmesi karşılığında Amerikalılardan yeni bir pazarlık bekliyormuş. Bu suretle sadece kendisini değil Amerikalıları da düştükleri vartadan kurtaracakmış.
Saddam oyunla gerçeği, muvazaa ile vakıayı birbirinden ayıramıyor. Tarık Aziz’in dediği gibi kendisi hayal, belki hayalat aleminde yaşıyor. Hayalle yata kalka hayale kaptırmış kerdisini. Tek adamlık onu gerçeklerden koparmış. Belli ki Saddam gerçeklerden kopuk şizofrenik bir hayat sürüyor. Bu Saddam’ın hali pür melali. Gelelim Amerikalılara. Amerikalılar da belirli alışkanlıklar edinmişler ve bunlardan vazgeçemiyorlar. Aynen Saddam gibi. Bunlardan birisi de işgal ettikleri topraklarda estirdikleri terör ve sistematik işkence ve aşağılama. Kanun hukuk tanımıyorlar. Bu bağlamda, bilindiği gibi, Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlık günü olan 4 Temmuz’da (2003) Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye kentinde 100 kişilik bir Amerikan birliği, Kerkük’lü yerel personelin de katılımıyla Türkiye’ye ait özel tim bürosuna baskın düzenledi ve aralarında 11 Türk subayı da bulunmak üzere içerideki personeli gerekçe göstermeksizin gözaltına aldı.
Türk Amerikan ilişkilerinde büyük krize neden olan olay sonrasında, 62 saat süren yoğun bir diplomasi trafiği ardından önce siviller, ardından Türk askerleri serbest bırakıldı, ama son dönemde sık sık vurgu yapılan “Amerika Birleşik Devletleriyle stratejik ortaklık” kavramının içeriği sorgulanmaya başlandı. Çuval geçirme eyleminin rastgele bir olay olmadığı ve bilinçli bir davranış olduğu zamanla anlaşılmıştı. Çuval geçirme eylemi tatile denk getirilirken Türk yetkilileri bir süre Washington’a ulaşamamışlardı. Çuval geçirme eyleminden önce de 1 Mart tezkeresi nedeniyle komutan Tommy Frank’ın Türklere galiz küfürler savurduğu da gazete sutunlarına yasnımıştı.
***
Daha sonra Amerikalılar benzeri birçok uygulamaya imza attılar. İki ay süreyle geçici hükümet başkanlığını da deruhte etmiş olan Irak İslâm Partisi Başkanı Muhsin Abdulhamid daha sonra Amerikalılarla Ocak seçimlerine katılma noktasında ters düşünce apar topar evine baskın düzenlenmiş ve 3 oğluyla birlikte gözaltına alınmıştı. Daha sonra da ‘yanlış bir tasarruf ve yanlış bir anlaşılma oldu’ denilerek Abdulhamid ve çocukları serbest bırakılmıştı.
Irak Müftüsü Abdulkerim Debban’ın tutuklanması da neredeyse Muhsin Abdulhamid’in tutuklanmasının ikinci kopyası. Tikrit’teki evi basıldıktan sonra 3 çocuğuyla birlikte sebep gösterilmeden gözaltına alınmış ve 7 saat burada tutulmuştu. Vahşi bir şekilde kapılar kırılarak eve girilmiş ve Irak Müftüsü Debban ve oğulları tartaklandığı gibi evin eşyalarına da zarar verilmişti. Aynen Muhsin Abdulhamid’e yapıldığı gibi daha sonra kendilerine, “Yanlış anlaşılma oldu ve yanmış bilgilendirme sonucu gözaltına alındınız’ denmiştir. Bağdat’ın Hazra semtinde Muhsin Abdulhamid de gözaltına alındığı sırada askerler kapıyı kırmış ve sağı solu dağıtmış ve camları indirmişlerdi. Muhsin Abdulhamid’in başına da izlal ve aşağılama gerekçesiyle çuval geçirmişlerdi. Muhsin Abdulhamid de gelen tepkiler ve halkın galeyanı üzerine serbest bırakılmıştı.
Bu sefer de NYTimes’in yazdığı gibi, Müftü Debban aynı şekilde halkın galeyanı üzerine serbest bırakılmıştır. Bereket halk ve yöneticiler Müftülerine sahip çıktılar. Tikrit’in bağlı bulunduğu Selahaddin vilayeti yetkilileri baskını kınadıkları gibi memurlar işlerini bırakmışlar ve yerel yöneticiler de müftü serbest kalıncaya kadar işgal güçleriyle teması ve ilişkiyi keseceklerini ilan etmişlerdi. Sıddık Mescidi İmamı Kusai el Tikriti bu münasebetle şu açıklamayı yapmıştır: Bu sünni Müslümanların ve onların şahsında bütün İslâm dünyasının duygularıyla alay etmektir. Biz bugün sadece protesto ediyoruz. Yarın ise yeni bir saldırı halinde belimize patlayıcı kemerler takarak kendimizi Amerikalılarla birlikte havaya uçuracağız...”
***
Müftü’nün salıverilmesinden sonra halk sevinç gösterisiyle bu anı kutlamış ve kurban kesmişler. Müftü yaşadıklarıyla ilgili konuşmaktan kaçınmış. Sadece Amerikalılar kendisine yanlış olarak tutuklandığını söylemişler. Bunlar özrü kabahatinden büyük açıklamalar. Muhsin Abdulhamid ve Irak Müftüsü Debban’ın başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınmaları aslında Ebu Garip veya Guantanamo uygulamalarının küçük numuneleri ve misalleri.
Velhasıl, ABD kendisinden nefret ettirmek için elinden geleni yapıyor.
26.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|