Dünyaya gönderilişimizin ana gayesi, “ilim ve duâ vasıtasıyla mükemmelleşmekle” şuur, bilgi, beceri ve maharet kazanarak kâmil insan olmak olduğuna göre; duygularımızı geliştirmenin, nefsimizi terbiye etmenin yollarından birisi, belki birincisi duâdır. Çünkü, ruhumuz ve duygularımız “isteyecek ve duâ edecek” şekilde dizayn edilmiştir. Bunun çarpıcı ifâdesi, “Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi” şeklinde seslendirilmiştir.
Kâinatın maddî-manevî, melekî, cinnî, şeytânî, hayvânî, unsûrî, nebâtî (bitkisel), mâdenî, camit-cansız gibi tüm unsurlarını temsil eden, özetleyen, olumlu, olumsuz bütün cephelerini bünyesinde toplayan küçük bir minyatürüz. Cansız bir varlık gibi yaşamaktan, bitkisel hayattan, hayvaniyet özelliğinden kurtulup kâmil bir insan olabilmemiz için ruhumuzu tekâmül ettirmemiz gerekir. Ruhumuz da ancak, tefekkür, ilim, marifet, ibadet, zikir, duâ ile tekâmül eder.
Kabiliyetlerimizi geliştirmek, duygularımıza istikamet vermek, hayatımıza hâkim olmak, kâinatla ve diğer varlık kardeşlerimizle olan münasebetlerimizi dengelemek de ruhumuzu tekâmül ettirmekle, dolayısıyla duâ ile mümkündür.
Tekâmül için duâ, aynı zamanda hayata bütünüyle bakabilme ve kavrayabilme melekesi, yeteneği kazandırır.
Hemen her gün, hatta her saat sayısız problem ve sıkıntılarla karşılaşırız. Duâ, kalbimize öyle bir manevî güç verir ki, her felâkete, her hadiseye karşı direnç gösterebiliriz. Uzmanlar, “Stresi azaltın. Rahatlama egzersizleri yapın. Stres vücudun kortizol salgılamasına yol açar, bu da hafızayı zayıflatır. Özellikle, beynin kimyasını bozan stresten uzak durun. Onu asgariye indirin” tavsiyesinde bulunur. İşte duâ, stresi azaltır. Doğru ve sağlam bir hayat felsefesi kazanmamızı sağlar.
Keza, sahanın otoriteleri, hayatın ve olayların acımasızlığına karşı insanların duvarlara konuşarak beyin fizyolojilerini düzeltebileceklerine, dikkat çekiyor. İşte duâ budur. Duvara konuşmaktansa ibadet ve duâ ile yüce Yaratıcıyla konuşuruz!
Öte yandan duâ, zekâyı çalıştırır. Beynin en çok, sabah saat üç ile beş arası üretim yaptığı bilinmektedir. Dolayısıyla, teheccüd, sabah namazlarından sonra da duâya oturmak, zihnî çalışmalara zemin hazırladığı da bir vakıadır. Duâyla beyne olumlu mesajlar vererek hatta sesli konuşmalar yaparak zekâyı geliştirmenin mümkün olduğu da tıp ilminin verileri arasındadır:
Hayatın ve olayların acımasızlığına karşı insanlar duvarla konuşarak beyin fizyolojilerini düzeltebilirler. Çünkü tekrarlanan düşünceler, beynin yüksek merkezleri “kortekste” etkinlik başlatır.
İşte, bu sonucu; cansız duvarlarla dağil, Hayy-u Kayyum olan Rabbimizle konuşarak elde edebiliriz. Onunla konuşmanın en kestirme yolu da duâdır. Duâ esnasında zeka merkezi olumlu mesajlar aldığından, duygusal beyin bölgeleri olan limbik sistem, abartılı kimyasal madde salgılarken hormonları daha az salgılar ve otonom sinir sisteminin çalışma ahengi normalleşir.1
Dipnotlar:
1. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Stresi Mutluluğa Dönüştürmek, s. 166.
26.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|